BULUTLARI ÖRTERSİN
Gülüşü
diyorum
ucağı bucağı olmayan
aşkın çekiciliği
Tenine değmeden
zerrende devşirilen hücumun toplamı
Kronik bir tekrar inşa edilmeyecek bir köprü
Bazı limitler vardır direnç kapasitesi ve bağımlılık kim beni sürükleyip götürecek kendine
Suret ve asıl arasında hiç örtüşemedik
En zayıf tarafından yakalandım
İliklerine kadar tövbelere
var mısın
Kaç yokuş çıkışı
Bu gizli örtülü hezeyanlar
toza dumana karışma ihtimalin sıfır
Yağmurun arkasından
Uzanan gökkuşağı renklerine bağladım hayallerimi
Nar tanesinin zarına gizlendim
Kanı kaynar çoğullaşır
bu bu yabansallığın
Şu hücreye zerk edilen yalnızlık var ya kızgın öfkeli
dudaklarının kıvrımı bile farklı
sadakasını isterim ömrümün
Gözünün bebeğinde açarken mavi orman,
damıtırsın yıldızları şafağın süzgecinden
sesin sobelenir dağların eteğinden.
Bulutları örtersin
güneşi hükmü kalmaz, gözündeki gölgenin yansıması titreşir.
Hani buzullar erir,
denizler yükselir ya.
Ölçersin içindeki dalganın boyutunu,
ırmağın aynasından
ayın şavkı kaybolur
İkiye böler seni
içindeki meridyen.
Bir ilacı yoğurursun,
geçmeyen yaralara.
Yüzünün bağ dokusunda matlaşır diriliğin.
Aynı potada birleşir artı eksi sınırlar,
keskindir özlemin buharlı efkarı.
Meydan okur içindeki bütün hudutsuzluğa,
işte o anda başlar zamanın uğultusu,
koca bir hayat kanar
dirilirken ilkbahar,
tası tarağı toplayıp gidersin kuytulara.
Ağacının kırılmış dallarından öperek
tararsın yalnızlığın
dağınık saçlarını.
Amber kokusu yayar çok sevdiğin kehribar.
İçindeki vesvese duvarlarını kırar,
sızlatırsın direncinin panik ataklarını.
Kendinden kendini çıkar eşitlensin doğrular.
Kaybettiklerin ile bir ömür sıfırlanır.
Sen beni sonbahar say, kutuplarda yağan kar.
Mutlak sıfırda birleşirmiş içindeki atomlar.