ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-12-2022 12:25

Kalpler İklimi

Yazan: Aydın Hanzala -KALPLER İKLİMİ

Kalpler İklimi

KALPLER İKLİMİ

Bir gece vaktiydi, dışarısı kar boran, hava buz gibiydi. İşyerini kapatmak üzereydi genç adam.
Birden telefonu çaldı; "Alo" dedi. Duymayı özlediği sesti, duyduğu ses.
-İyi akşamlar, nasılsınız, dedi telefondaki ses.
-İyiyim hava buz, çok soğuk, dedi genç adam.
-Lütfen kendinize dikkat ediniz, sıkı giyininiz, hasta olmayınız, dedi telefondaki ses.
-Merak etmeyin, çok sıkı giyinmişim, ve neler giydiğini sıraladı genç adam.

Genç adam çok huzur buldu. "Düşünülmek, değer görmek ruha huzur veriyor," dedi kendi kendine...

Sevginin, gönül dilinin masum hali bu olsa gerek. Kendine iyi bak, sıkı giyin, sakın hasta olma...

Ruha nakış nakış işlenen inci gibi sözler, samimiyet, değer, saygı ifade eden hal dili.
Eskilerin diliydi bu hitaplar. Benim için çok değerlisin diyemezdi de eskiler ama "Yemeğini yedin mi?" der, "Sıkı giyin, hasta olma" der...
"Kendine dikkat et lütfen" gibi yaklaşımlar kalbe huzur veren sözlerdi.
Dükkanı kapattı ve yola koyuldu.

Genç adam yolda yürürken elleri soğuktan morarmıştı. Hızlı adımlarla yürüyordu kar altında. Nefes alış verişi buhar saçıyordu. Yüreği çok huzurluydu, zira yüreğinin sevdiği kadın aramıştı onu.

Sevginin dili bambaşkaydı, sevgiyle söylenen her söz dokunur kalbe, kalp hisseder o sevgi dilini.

Adam tertemiz bir duyguyla seviyordu kadını, öyle ki sevgiden çok saygı duyuyordu.
İlk defa böyle bir sevgiyi tatmıştı. Masum ve çocukça bir sevgiydi. Bu sevgi genç adamı mutlu ediyordu. Fakat sevildiğinden emin değildi.

O geceyi büyük bir huzurla geçirmişti genç adam.
Kalbinde bu kadına karşı öyle bir hissiyat taşıyordu ki tarifi imkansızdı.
Sanki kirlere bulaşmış, sevginin değerini öldürmüş olan bu çağın sevgi anlayışına inatla masum bir sevgiyi yeşertmeye çalışıyordu.
Öyle ki; sevgi öyle değil böyle bir şey demek istiyordu herkese.
"Sevgi bedene/tene beslenen bir eylem değil, onun yeri yürektir ve yürekten yüreğe dokunuşla doğan bir eylemdir," demek ister gibiydi genç adam.

Garip olan ise bu sevgi anlayışını planlı, programlı yapmıyordu, kendi doğal halinde gelişip büyüyordu.
Kendisi dahi bu sevgi anlayışına hayret ediyordu fakat doğru olduğunu biliyordu ve bundan ruhsal bir haz alıyordu.

Genç adamın sevgiye bakış açısı; "Ya benimsin ya da kara toprağın" anlayışını külliyen reddeden bir bakış açısıydı. Oysa sevgi yaşatmaktır, mutlu etmektir, mutluluğuna sevinmektir, benimle ya da bensiz her daim mutlu olmasını dilemektir.

Sevgi her yüreğin kaldıracağı kadar hafif bir eylem değildir.
Yürekten doğan bir sevgi fedakarlığıda beraberinde getirir. Bencil olmayan her sevgi insanca/yürekçe bir sevgi olmakla beraber koruyucu bir sevgidir.
Genç adam sevgiye şöyle bir tanım getirir; "Sevgi koruyucu/emniyettir," derdi.

Sevilen, kendini emniyette olduğuna dair yürekten hissetmelidir ve bu hissi seven kişi vermelidir sevilene.
Genç kadın bu sevginin masumiyetine yürekten inanıyordu ama genç adamı sevmiyordu fakat bu sevgi anlayışına büyük bir saygı duyuyordu.

Genç kadın adama:
- Sana aşığım diyemem ama benim için çok değerli biri olduğunu yürekten söyleyebilirim. Zira aşık olsam çok acı çeker, çok üzülürüm, dedi.

- Sakın bana aşık olma, sen üzülme, acıya düşme ben gerekirse bu şehirden giderim, kendimi görünmez kılarım, yeter ki sen acıya düşme.
Zira seni sevmekten ziyade saygı duyuyorum.
Seviyor musun diye sorsan evet yüreğim seni seviyor ama saygı öncelikli benim için.
Benim yüzümden acıya düşersen affedemem kendimi, ben acıya düşmeni değil mutlu olmanı istiyorum, dedi genç adam.

Genç kadın ve genç adam arasındaki bu sevgi ve değer anlayışı çok garip işliyordu. Çünkü birbirine imkansız iki insandı genç kadın ve genç adam...


 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi