ÇARESİZ GECENİN ZEHRİ ŞERBETİNİ YUDUM YUDUM İÇİYORUM…
Gel, kemancı gel!
Bu gece bana çok özel…
Haydi vur!
Kopar şu teli, kopar ne olur!..
Hicran yüklü masum duygular
Yakıyor sineyi ateş misali…
Ödül oluyor, notaların figanı
Ayrılık bestesinin yanık nağmelerine...
Kıskanmıyor değilim şu yalnızlığı!
Bırakmıyor nemli duvarların sessiz çığlıkları
Hicazdan şarkıların ağlatan notalarında
Soluklanalım bir nefeslik ne olur…
Kafamda aşka dair çözülmeyen sorular
Beynimde yorgun hatıraların buruk nefesi…
Uzakların hasret naralarında
Sımsıcak kokusu sineye batar…
Çatık kaşlı, narin bakışlı gözlerin tebessümü
Sevdasına kurban olduğum cananın
Alıcı kuşlar misali geceye ödülün yorgunluğu
Vurur yüreğe hançer misali…
Masamda demli bir bardak çayım
Kül tablamda ucu sönük cigaram…
Bu masa varya, bu masa
İşte bu masa!
Yorgun bir gönülün hicran kalesi…
Yalnızlığın nefesi çok acı
Çok acı be, kemancı!..
Bu gece nerede nasıl biter bilinmez
Zifirin deryasında kaybolup gitmekte var...
Serseri bir yıldızın şafağa ermeden
Acılardan nemli bir kurşun misali
Kalbe ağır hasarlı darbeside..
Şimdi!
Acımasız bir karanlığa yolcuyuz…
Bırak beni ne olur,
Bırak beni kemancı!
Şu canına yandığım yalnızlığımla baş başa…
Özlemişim beynimdeki fırtınaların
Susmak bilmez feryadını…
Özlemişim gelmeyen sabahların
Gönüle düşen figanını…
Dertler mi?
Onlar zaten sinede saklı…
Ne bir selam
Yıldızların kuytularına gizlenen aydan
Ne bir haber yardan…
Haydi vur, kopar şu teli!
Karanlığın derinlerinde sende kaybolup git…
Çalmasın hasret şarkıları!
Dokunmasın tele, ayrılık notaları…
Haberin var mı, haberin var mı dostum?
Usul usul ölüyor bu yürek, hicran ateşinde...
Vefasız aşklardan ne geçti elimize?..
Kaybolan umutların girdabında
Yavaş yavaş candan geçiyorum
Çaresizliğe muştulanmış gecenin
Zehri şerbetini yudum yudum içiyorum.
