BİR KİTAP: PAPATYA TARLASINDA RÖNESANS - GİZEM ÇETİN
Size, Gizem Çetin’in “Papatya Tarlasında Rönesans” kitabından bahsetmek istiyorum.
Bu kitap, fantastik türünde olmasına rağmen o kadar akıcı bir kitap ki, fantastik türünde kitapları uzun zamanda okuyan ben bile, bu kitabı bir çırpıda okuyup bitirdim ve serinin ikinci kitabını da hemen okuyacağım.
Kitabın konusuna gelecek olursak; hikaye 2016 yılında İstanbul'da bir kadın cesedinin bulunmasıyla başlıyor. Hastanenin morgunda canlanmasıyla aslında ölmediği anlaşılan Crescent'in aynı hastanede hademe olan Melih'le karşılaşmasının ardından sır perdesi aralanmaya ve 600 yıllık bir serüven gün yüzüne çıkmaya başlıyor.
13. yüzyılın sonlarıyla, 2016-17 yılları arasında mekik dokuyan romanda İngiltere açıklarında bulunan Hillyin adası Hill ve Lilyin adında iki büyücü ırkına ev sahipliği yapmaktadır.
Dışarıyla neredeyse hiçbir bağlantısı bulunmayan bu iki ırkın uydudan bile tespit edilemeyen ada gibi kendilerine has özellikleri vardır.
Hill ırkı ortalama bir insan ömrüne sahip olmakla birlikte ölene kadar genç görünen bir yapıya sahipken Lilyin ırkı ortalama bir insandan çok daha fazla yaşayabilmektedir.
Şimdilik, bu kitap için bu kadarını yazayım, gerisini okumak size kalsın.
Sağlıcakla ve kitaplarla kalın.
"İnsanlar sinek, yasalar örümcek ağı gibidir. Küçük sinekler ağa takılır, büyük sinekler ise ağı deler geçer."
“Gerçek sabır, durup öylece beklemek değildir. Gerçek sabır, şikayetle meşgul olmayıp belanın giderilmesi için üzerimize düşeni yapmaktır.”
“Kayan bir yıldız, güneşsiz göğün karanlığını ne kadar bölebilirse bilinçsiz kitlelerin sevgisi de bireye o kadar çare olurdu.”
