YATIP KALSAM
Güneş, Honaz Dağı’nın doruklarından iniyor şehre.
Ağarırken çatı katındaki odam,
Gelip öperken elimi yüzümü,
Yattığım yerden düşünüyorum ölümü.
Şimdi Gazze'de yıkıntılar arasında,
Son nefesini veriyor bir çocuk,
Elinde gelinliğini giymiş oyuncak bebeği.
Belli oynanmamış uzun uzun,
Üstü başından belli.
Biraz ötesinde kalemi defteri, çantası tozlar içinde,
Okula hazırlanmış belli.
Biri asla büyüyüp gelin,
Diğeri öğretmen olamayacak;
Çocuklar zamansız ayrılacak dünyadan,
Kanayacak her gün, her gün anne, babaların yürekleri.
Dünya hâlâ seyirde!
Güneş şimdi penceremi sardı.
Savaşsız bir dünyayı kuramadık,
Uyansam ne olacak?
Ne olacak uyansam?
Yatıp kalsam,
Yatıp kalsam,
Yatıp kalsam!
Anlamını yitirdi uyanmak!