BİR KİTAP: BİR DAHA BAK / JODI PICOULT
540 SAYFA
Islah edilmiş bir hayalet...
Sınırları olmayan, zamana hükmeden aşk...
Varlığının şekli değişse bile hala sevdikleri için atan bir kalp...
Ve acı...
Ve yine de yaşamak için bir neden...
(Arka Kapak Alıntı)
Sevgili Azime Abla’m bu kitabı okumaya başladığında, “Ben de varım!” deyip bir “ortak okumanın” başlamasını sağladım. Sonrasında Nebahat Abla’nın da bize katılmasıyla, Picoult’un kaleminden “doğaüstü olaylarla ve tarihi gerçeklerle harmanlanmış” bir hikâye okuduk. Çok teşekkür ediyorum, her ikisine de…
Kendi halinde insanların yaşadığı, sıradan bir kasabadır Comtosook. Redhook Grubu’nun, kasabadaki bir araziyi almaya karar vermesiyle başlayan gizemli olaylar; bizi oldukça eskiye, 1920-1930 arasında başlayan Irk Islahı Projesi’ne (üremeyi kontrol altına alarak kalıtımsal özellikleri geliştirme bilimi) kadar götürdü. Şimdilerde acı ve utançla hatırlanan, her ne kadar “gönüllülük esasına” dayandığı söylense de bu “kısırlaştırma projesi,” özellikle kasabanın azınlıkta kalan Abenaki yerlilerinin hafızasında kötü bir yere sahip. Büyük acılar yaşamış bu halk, araziye dokunulmasına, orada bir alışveriş merkezi yapılmasına izin vermemeye kararlıdır. Zira o arazide atalarının mezarlarının olduğunu iddia etmektedirler…
Bu arazi savaşı, sevdiği kadının ölümünden sonra hayattan vazgeçmiş, hiç bir yaşama sebebi kalmayan Ross'un kasabaya gelişi ile tamamen farklı bir yola girer. Ross bir hayalet avcısıdır ve o arazinin gerçeklerini ortaya çıkarmakta kararlıdır. Sahi, hayaletlere inanır mısınız? Diyelim ki gerçekten var hayaletler. Peki ya bir hayalete âşık olmak?.. İşte bu hayata küsmüş, ölüme defalarca meydan okuyan adamın başına gelen tam da bu…
Bir hayalete âşık olan Ross, hayatını hasta oğlu Ethan'a adayan Shellby, Doktor Meredith ve kızı Lucy; Lia, Lily, Ruby, Polis Eli ve elbette kasabanın en yaşlısı Az…
İlk bölüm biraz karmaşık gelse de (pek çok karakterin olması; kimin, kim olduğunu anlama çabası) sonrasında oldukça hızlı ilerleyen bir hikâyeydi. Başta da belirttiğim gibi gerçek ile doğaüstü olayların harmanlandığı hikâyemiz; aşkı, çocuğu için her türlü fedakarlığı göze alan bir anneyi, toplumun yararına olduğu düşünülerek başlatılan ama pek çok acıya yol açan bir projeyi, akıcı bir dille sunmuş bize…
Yazarın kalemini seviyorum. Beş kitabını okudum, bir o kadarı da “okunacaklar” sırasında. 115. Sayfada, severek okuduğum ve filmini izlediğim Guguk Kuşu eserinin başkarakterlerinden Hemşire Rachet'e bir gönderme yapılmış oluşu da ayrı bir güzellik katmış kitaba…
Kitaptan bazı alınıtılar şu şekilde:
“Yaşlılar fazla uyumazlar. Yakında sonsuza dek yapacağım bir işi şimdi yapıp niye zaman kaybedeyim ki?”
“Bambaşka dünyalarda olsanız da bir insanı sevmenin, çok ama çok sevmenin mümkün olabileceğine inanıyor musun?”
“Uyanıkken sadece görmemiz gerekenleri görürüz. Uyurken göremediklerimizi de görüyoruz.”
“Bir şeyi görememen, o şeyin var olmadığı anlamına gelmez.”
“Neden intihar etsin ki?” diye patladı Ethan; “Neden ölmek istesin ki?”
Shellby bir an düşündü; “Bence ölmek istediğinden değil, yaşamak istemediğinden.”
“Korkunç bir şeyin olduğunu yüksek sesle söyleyip kabul etmedikçe, o şeyin gerçekten olduğunu kim iddia edebilir ki?”
Yazar, Irk Islahı Projesi ile ilgili olarak bir kaynak kitap ve web adresi paylaşmış giriş bölümünde. İlgilenen arkadaşlar araştırabilirler. Hatta diyor ki Picoult; “İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kurulan savaş suçları mahkemelerinde konuşan Nazi bilim adamları, ‘arî ırk oluşturma’ çabalarının kaynağı olarak Amerika'daki ‘ırk ıslahı programlarını’ göstermişlerdir.”
LÜTFEN KİTAP OKUYALIM!!!
Editör: Hamit Gözümoğlu
