BİR KİTAP: KIRMIZIYI SEVMEYEN BİRİ LONDRA SOKAKLARINDA / FURKAN DEMİR
Sunter ormanları Adams Park Stadyumu yakınında bulunan, vahşice öldürülmüş bir ceset.
Cinayet masasının deneyimli dedektifi Whitman ve ortağı Mac Riley'in titiz iz sürmesi sonucu ele geçen deliller.
Adli patalog ve tabiplerin otopsi sonucu ulaştıkları yeni bulgular.
Tüm bu bulgular ve deliller sonucu ulaşılan bir şüpheli; Nathan Finnegan.
Cinayet zanlısı Nathan'ın evine ulaşıldığında dedektifleri bekleyen tatsız sürpriz.
Henüz bu çifte cinayet çözüme kavuşmamışken Dış İşleri Bakanı Sir Neville'nin kızı Emmanuella Neville'ye yapılan suikast.
Bu ses getiren suikastin hemen ertesinde öldürülen 3 genç kadın.
Birbirinden tamamen bağımsız görünen bu cinayetlerin tek bir ortak noktası. Geçmişe uzanan bir intikam.
Kırmızılı kitaplar okumaya devam ediyorum ve bana bu sefer Ankara Kitap Fuarında tanıştığım genç bir kalemin kitabı eşlik etti. Olaylar İngiltere'de geçiyor ve yazarımız hem sokaklara, hem emniyet teşkilatına hemde ülkedeki siyasi oluşumlara oldukça hakim. Yazar hakkında ne yazık ki bir bilgiye sahip değilim. Hikayeyi kaleme alırken yurtdışında mı yaşadı yoksa iyi bir araştırma mı yaptı ben de bilmiyorum. Bir film şeridi gibi aktı gitti hikaye ve çok beğendiğimi söylemeliyim. Polisiye sever dostlar mutlaka tanışın bu kalemle.
Adı oldukça ilginç gelmişti bana kitabı alırken. Kahramanımız Dedektif Whitman'ın yaşadıklarının adıymış kırmızının sevilmeme sebebi. Kitabın sonunda tüm düğüm çözülürken ulaşıyorsunuz bu bilgiye.
“İnsanlık dışı bir bakıştı bu. Ümitsizliğin, pişmanlıkların, çaresizliğin, dünya üzerinde yaşanabilecek en büyük acıların ateşi vardı bu bakışta.”
“‘Artık özgürüm’ dedi ve titreyerek sustu.”
“Kırmızı artık kahverengiye dönüyordu.”
“Sen hayatın boyunca ters giden şeyler için suçlayacak birini aramışsın dedektif. Bunun içinde hiçbir iradesi olmayan, soyut ve tanımlanamaz bir kavram seçmişsin kendine: Kırmızı... Tanrı aşkına, bir renge düşman olmak mı?! Yel değirmenlerine savaş açmaktan bir farkı yok bunun.”
