BİR KİTAP: SON 48 SAAT / SIMON KERNICK
"Bu beklemek... Beni öldürüyor!..."
Andrea Devern oldukça başarılı ve zengin bir iş kadınıdır. Bir akşam yorgun argın evine döndüğünde çalan telefon ile hayatı değişir. Arayanlar, on dört yaşındaki kızı Emma'nın ellerinde olduğunu ve 48 saat içinde istedikleri fidyeyi getirmezse onu öldüreceklerini söylerler. Elbette işin içine polisi karıştırmaması gerekmektedir.
Çaresizce sakinleşmeye çalışırken kocasının (iki yıl önce evlendiği yeni eşinin) da evde olmadığını fark eder. Bunun bir rastlantı olacağına kendini inandırmaya çalışsa da, eşi o gece eve gelmez. Fakat, bu konuyu sonraya bırakmaya karar verir. Çünkü hayattaki en değerli varlığı, kızı Emma'nın hayatı söz konusudur ve önünde sadece 48 saat vardır.
Panik içinde aldığı yanlış bir karar işleri karıştırır ve kahramanlarımız Tina Boyd ve Mike Bolt'ta olaya dahil olur.
Güzel bir kurgu, akıcı bir anlatım, kolay okunan bir hikaye. Diğer kitapta olduğu gibi Bolt yine ön plandaydı. Hatta başına gelenler nedeniyle biraz da üzdü beni. Sonu çok tatmin edici değildi, biraz havada kaldı hissi yarattı hem bende.
“Hiç kimsenin şansı sonsuza kadar yaver gitmez.”
“Hayatında ilk kez bir suçun kurbanı olmanın nasıl bir şey olduğunu birdenbire anladı, sizin zor durumunuzla ilgilenmek için asla yeterince ilgi göstermeyen resmi görevlilerle tek başına uğraşmanın yarattığı hayal kırıklığı hissini.”
“Bir insanın doğruyu söyleyip söylemediği hakkında vücut dilinden pek çok şey öğrenmek mümkündür. Yalancılar fiziksel hareketlerini kısıtlama eğilimindedirler ve yaptıkları hareketler dışarıya değil de kendi vücutlarına doğru olur. Yüzlerine, boğazlarına ve ağızlarına çok fazla dokunurlar; sıklıkla kafalarını ya da vücutlarını konuştukları zaman kendilerine soru soran kişilerden başka yöne çevirirler, böylece o kişiyle yüz yüze olmayacaklardır.”
“Kızını kurtarmak için ne kadar ileri gidebilirsin?”
