Ölümsüzler Köyü

Muhammet Çavdar

05-03-2023 23:46

Advert

Öğretilen değil belki, belki mutlak olandan
En içten, en gizli yerden, ta şuramdan
Kimse bilmez eza içindeki sinemde kopan tufanı
Fezadaki varlığım, aslında olmayan noktadan
Beni hangi mitteki ırmağın suyu arındırır
Hangi üç başlı köpek ısırır şah damarımdan
Kucağımda kocaman bir rüya, başı yalan, sonu yalan

Depremden önceydi. Son yazımda beşer kurgularının ilahi kurgu karşısında sınıfta kaldığından bahsetmiştim. Hangi steril söz öbeği bir binanın enkazı altında kalan bir insanın sadece bir an’ını anlatabilir? Hangi metin türü ölüm ve hayat arasındaki gel-git’leri tam olarak hissettirebilir? Enkazların altından çıkarılan her canın – hatta canlının -  hayatı, nefes alabilmeyi nasıl anlamlı kıldığına şahitlik ettik hep beraber.

Batı sinemasında çok fazla işlenen “intihar” konusunu, bir İran sinema filmi olan Ölümsüzler Köyü özelinde ele almak isterim.
Sosyolog Durkheim’e göre, ölen şahıs tarafından ölümle sona ereceği bilinerek yapılan olumlu ya da olumsuz bir fiilin doğrudan veya dolaylı sonucu her ölüm olayı, intihardır. İntiharın psikolojik boyutunu Shneidman, “İntihar Küpü” modeliyle açıklamıştır. Bu modelde üç temel etmen olan acı, stres (baskı) ve huzursuzluğun kişiyi aynı oranda ve ekstrem düzeyde etkilemesinin intiharla sonuçlandığı ele alınmaktadır. İstatistikler, dünyada yalnız olanların, evli olanlara göre; erkeklerin, kadınlara göre daha fazla intihar ettiğini göstermektedir. 

Yıl 2019. Dünyayı saran Covid salgınının başladığı, Ölümsüzler Köyü (Old Men Never Die) filminin de gösterime girdiği yıl. Bence Covid salgının doğasıyla olan ironik ilişkisi, filmi izlenmeye değer kılmaktadır.  

İran’ın Güney Azerbaycan eyaletinde çekilen Ölümsüzler Köyü, yönetmen Reza Jamali’nin 15 kısa filmden sonra çektiği ilk uzun metrajlı filmidir. Kısa filmleri toplam 120 festivallerde görücüye çıkmış ve 60 ödülle dönmüştür.  Bu durumun verdiği avantaj filmde net olarak görülmektedir. Azerice çekilmiş bir film, alt yazılı olmadan da anlaşılabilmektedir.

Film, 45 yıldır herhangi bir ölümün yaşamadığı köyde, geçmişte idam mahkumlarının celladı olan Aslan’ın bir grup ihtiyarla bireysel ya da toplu olarak giriştikleri intihar seanslarının traji-komik sunumudur diyebiliriz. İntihar konusunu daha önce İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi’nin bol ödüllü Kirazın Tadı (Taste of Cherry - 1997) adlı filminde de görmekteyiz.

Filmin ilk planlarındaki dolambaçlı yollar Kirazın Tadı’na gönderme niteliğindedir. Kirazın Tadı’ındaki bozkırın sarı rengi Ölümsüzler Köyü’nde yeşile dönüşmüş, umutsuzluk yerini ilkbaharın ve doğanın ihtişamına bırakmaktadır. Film, bunun dışında da kendi içinde tezat veya tezatları barındırmaktadır.

Filmde olaylar çoğunlukla hamam, köy kahvesi ve ihtiyarların beraber kaldıkları evde geçmektedir. Bazı sekanslar Jamali’nin fotoğrafçılıktan yönetmenliğe geçişini sergiler niteliktedir.

Aslan’ın başını çektiği yüz yaşını geçmiş, hem kader birliği hem de keder birliği yapmış bu ihtiyar delikanlı grubunun üyeleri ölmeyi çok istemekte ama ölememektedirler. Bununla kalmayıp köyde hastalıktan yatağa düşenlerin diplerinde bitip Azrail’in izini sürmektedirler.

Her intihar girişimi görevli bir asker timi tarafından önlenmektedir. 45 yıldır köye uğramayan ölüm meleği bu köye gelmeyi unutmuş mudur? Dahası amansız hastalıklara yakalananların bu köye yerleşmeleriyle ilginç bir şekilde deva bulmaları sadece köyün havası, suyu ve doğası ile açıklanabilir mi?

Peki Aslan’ın yaşamına son verme inadıyla peşinden sürüklenenler gerçekten ölmek mi isterler? Ölümsüzler Köyü’ndekiler bir ölüm vakası ile karşılaşacaklar mıdır? Final, Aslan’ın finali mi olacaktır?

Oyuncu kadrosunun neredeyse tamamı amatör oyunculardan oluşmaktadır. Film boyunca askerler ve kahvecinin kızı Sare dışında gençleri veya çocukları çok az görürüz.

Yönetmenin günümüz sinema anlayışına uymayan bu tutumunu çok cesurca bulmaktayım. Yönetmen, filmde belirgin olarak sunduğu ihtiyarlık, elden ayaktan düşme, bedensel ve fiziksel kısıtlar, yalnızlık, umutsuzluk ve intihar olgusunu, karamsar bir tablo yerine tebessümlü bir seyre dönüştürmeyi başarmaktadır. Buna filmin süresini kısa tutması da katkı sağlamıştır. Film Tokyo Film Festivali’nden ödülle dönmüştür.

DİĞER YAZILARI Bir Kayboluşun Beyitleri 01-01-1970 03:00 Kanayan Yara * 01-01-1970 03:00 Ölümden Korktuğum Doğrudur 01-01-1970 03:00 Çağrı 01-01-1970 03:00 Ümit Polat’ın Avuç İçi Öyküleri: Zevzek 01-01-1970 03:00 Bana Ait Görülmeyen Yerden 01-01-1970 03:00 Köy, Göl ve Çocuk 01-01-1970 03:00 Münâcât 01-01-1970 03:00 Semenderin Rüyası 01-01-1970 03:00 Bedevinin Şarkısı 01-01-1970 03:00 Kızıl Gökyüzüne Ağıt 01-01-1970 03:00 Hayat Bazen 01-01-1970 03:00 Yoksunluk 01-01-1970 03:00 Can Bağı ve Ölüm Perileri 01-01-1970 03:00 El Hamra ve Güvercinler 01-01-1970 03:00 Hatır'ı Olmayan Hatıralar 01-01-1970 03:00 Hiçbir Şey 'Sebepsiz Yere' Değildir! 01-01-1970 03:00 Ekmek Arası Keder 01-01-1970 03:00 Ketum ve Sinematografik Hikâyeler 01-01-1970 03:00 Kadim Kentin Meczubu 01-01-1970 03:00 Kuşların Dili’nden Kalan 01-01-1970 03:00 Ama Bu Hayat 01-01-1970 03:00 Eski'nin Söylettiği 01-01-1970 03:00 Ay Düştü Payıma 01-01-1970 03:00 Düş'te Kalan 01-01-1970 03:00 Karlar Ülkesi 01-01-1970 03:00