Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/1812c2be1b7978f540f3a758646b3f44-c6e26309a7dfdedf9533.jpeg
Muhammet Çavdar
Advert

Hayat Bazen

13-05-2023 22:15 1543 kez okundu.

“Aslında bir ‘düş’ değil midir ‘hayat’ dedikleri!” mottosunu kullanıyorum genellikle kitaplarımı imzalarken. The Matrix serisinin ilkinde bir çeşit programın yüklemesiyle Neo’nun “I know Kung Fu” dediği sahneyi hatırladım şimdi. İlk cümlem ile sonraki arasında nasıl bir bağlantı var? Bu ve benzeri zihinsel sıçramaları çok yaşamıyorum diyemem. Ama filmi izleyenler belki bunun bir “sıçrama” olmadığı kanaatine varabilirler, bilmiyorum. 

Hayat bazen…
Sevdiğini uzaklara, çok uzaklara, ufuklara gömer!
Günün ağarmasını hiç görmeyene günün batımı, hazin bir şarkıdır…
Oysa sevmek güzel şeydir, der erenler!

Bugün bir kardeşimizi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşarken, ‘hayatın geçiciliği’ne dem vurmak istemiyorum. Tersine hayat önemlidir, diyorum. Metafiziksel varlığımızı düşündüğümüzde, hayat denileni, ‘sonsuzluk’ için baz alınan periyod olarak tanımlayabiliriz. İçinde bulunduğumuz anı, belleğimizde sürekli flashbacklerle yaşıyoruz. Birer düş baloncukları gibi uçuşuyorlar güzel anılar. Maalesef mutlak olan ‘ölüm’ün zaman ve mekân ayırt etmediğine şahitlik ediyoruz hep.

Hayat bazen…
Dostuna sığınmayı gerektirir en çıkmazı hissettiğinde damarlarında!
Bilirsin onu düşündüğünde, onun seni araması gecikmez hiç…
Dostluk ki baki bir serinliktir saçlarında!

Bir kitabı elime aldığımda nedenini tam olarak anlamadığım bir şekilde yazarın özgeçmişine dikkat kesildiğimi görüyorum. Özellikle artık aramızda olmayan yazarların doğum ve vefat tarihlerine bakıyorum. Eserlerini yayımladıkları yaşlarını hesaplamak benim için takıntılı bir eylem oldu diyebilirim. Sonra vefat nedenlerini öğrenmeye çalışıyorum internetten. İçim burkulmuyor değil. Ama bu burukluk daha çok kendimle alakalı oluyor.

Hayat bazen…
Kardeşine ağlamak demektir, şükrü gözlerine gerer!
Onun açlıkla, savaşla imtihanı, sonu çaresizlik olan bir arayışa sürükler…
İnsanlık ölür bir denizin sularında, deniz kurur derin çukurlarda!

Bu satırları yazarken Evgeny Grinko’nun ‘Valse’ adlı eserini dinlediğimi çok sonra fark ediyorum. Şimdi masamda daha önce okuduğum Didem Madak’ın şiir kitabı Grapon Kâğıtları var. Benden iki yaş daha az yaşamış. Henüz kırk birinde hayata gözlerini yumduğunu görüyorum. Üstelik bugün kaybettiğimiz kardeşim ile aynı nedenden. Kanserden.

Neler Söylendi?

Salih kaldirim

Çok güzel bir yazı evet bazen dinledigimiz bir sarki okuduğumz bir siirin kime ait olduğu hangi şartlarda hangi mod da yazıldığı ve bunu sebebibinin de eserin etkileyiciliginden kaynaklandığını düşünüyorum 12 ay önce

Ümit Polat

Farklı tarzda yazılmış bir deneme alışılmışın dışında sınırları zorlamış özellikle de sıçramalarla bir akıcılık sağlanmış bu tür denemeler sinema eleştirilerine de devrilebilir aslında onun sinyalini veriyor. En azından şunu diyebiliriz ölüm ve fanilik olgusu alışılmışın dışında işlenmiş, tebrikler 12 ay önce

Ekrem atmaca

Her ölümde 12 ay önce