Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/1812c2be1b7978f540f3a758646b3f44-c6e26309a7dfdedf9533.jpeg
Muhammet Çavdar
Advert

Çağrı

05-12-2023 17:51 1578 kez okundu.

Gel, hikâyem karışmadan toprağa

Gel otur yamacıma, bakalım kaynayan semaya

Göğün sakladığı ne varsa, sırrı sırrımız olsun

Adına yağmur diyelim mesela

Yıkasın nasırlı ellerimizi, tutsak kalplerimizi

Yağmur ki çisil çisil sen olup üzerine yağıyor

Beni insanlarıyla avutamayan bu şehrin

Ve içlerinde izini kaybettiğim kalabalık caddelerin

Bu yağmuru kaç kez taşıdım saçlarımla seni yazdığım her satıra

Bu duraktan kaç kez açıldım kayıkla uçsuz bucaksız bozkıra

Gel, soluğunla filizlensin sana dair ne varsa mısra mısra

Gel otur yamacıma, sarılalım denizin kıyılarımıza saldığı rüzgâra

Ben ismini yazıyordum buğulu camlara, kıvrılan yolların lisanını sökerken

Şimdi burada bir tufan kopsa, şimdi sular dolsa boğazıma

Bulurum kendimi seni ekerken ruhumun çoraklığına

Gel yeter ki

Kaplanmadan yamaçlarım tortu ve yosunla

Küf kokusuyla dolmadan odam

Okunmadan adımın geçeceği sela

Hikâyem karışmadan toprağa

Yeter ki

Gel

Neler Söylendi?