Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/4f6efc6c35919c6eae28fdcf790fc974-bca44d6210e701155e87.jpg
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Advert

Hayırlı Bayramlar 

27-06-2023 16:14 976 kez okundu.

Hakk Teâlâ kullarını yaratırken kişiye özel fıtratta yaratmış. Herkesin karakteri, yapısı, kişiliği farklı farklı. Yine her insana ayrı ayrı yetenekler vererek hayatta var olma ve yararlı olma fırsatı vermiş.

Hayatımızı idame ettirebilmemiz için gerekli olan kabiliyetlerin inkişaf etmesi için ilk ayet olan "İkra" emri gelmiş. "Oku! Yaradan'ın adıyla oku." Bize mektuplar göndermiş. Kainat kitabı, mevcudat kitabı gibi. Kur'an'ı Kerim gibi bir hazineyi hediye eden Hakk Teâlâ, mazeret olabilecek tüm kapıları kapatarak cehaleti adeta yasaklamış.

Kâinat kitabını okurken, hakikat penceresine takılıyor yer yer gözlerim. Uyuyan beynimize, uyuklayan gönlümüze rastlıyorum. İçim acıyla doluyor. Kendimi gaflet perdesinde esir hissediyorum. Açık ve net olan ilk ayetteki "oku" emri, açıkça cehalete haram diyor sanki. Taklidi değil tahkiki iman yırtıyor gaflet perdesini. Cüz-i irade yerleştirilirken genlerimize, elbette maksat hakikati görüp, kendimize gelmek.

Bazen iç dünyamla muhasebe yaparken, Hz İbrahim aleyhisselam gelir aklıma. İçimde tarifsiz bir acı oluşur. Hani Hz. İbrahim aleyhisselam evlat hasretiyle yanarken, bir erkek evlat sahibi olursa Allah’a kurban etme sözü vermişti. Ancak evlat sevgisi verdiği sözün önüne geçmişti de vaadini yerine getirememişti. Sonra da Allah tarafından ahdini yerine getirmesi emredilince yüreği köz gibi yanmıştı. Emir büyük yerdendi. Uymak gerekti. Hz. İsmail kurban edilmek üzere kıbleye yatırılıp boğazına bıçağın dayanmasıyla, Allah fidye olarak koç göndererek sadakatini ödüllendirmişti. (Saffat suresi 107) işte kendimi onun yerine koyuyorum, acıyla doluyorum. Acaba ben aynı emre teslim olabilir miydim?

Hâlbuki Hakk Teâlâ bizi zayi etmez. Fıtratımıza teslimiyeti koymuşsa Yaradan, tabi olmak yetecek. Koçun fıtratına yerleştirilen teslimiyet gibi. Oku emrine tabi olabilsek cüz-i irademiz inkişaf edecek belki. Ancak o noktada da aciz kaldığımız için yarım yamalak mı yaşıyoruz ne.

Gören göz olmak iradeye mahkum. Duyan kulak, anlayan beyin de öyle. Fıtrat, kişiye özel verilmişse görmek te, duymak ta, anlamak ta bize düşüyor aslında.

Bu güne kadar bayramlarımız çok özeldi. Ana baba ziyaretleri, akraba ziyaretleri, arife günlerinin kabir ziyaretleri bal şerbet tadındaydı. Kurban ibadetini yerine getirmek keyifliydi. Özümüzdü. Bayram temizlikleri, bayrama özel kılık kıyafetler şenlikliydi. Bayram için alınan yeni ayakkabıları baş ucumuza koyar öyle uyurduk. Heyecanı vardı bayramların. Çünkü anlamını değerini idrak ediyorduk. Keyif alıyor, mutlu oluyorduk.

Oysa bugün cüz-i iradeyi kullanmak ve fıtratımızın gereğini yerine getirmek yerine kolayımıza geleni yapıyoruz diyesim geliyor. Bakıyorum, tatil beldeleri bayram yeri gibi. Kurban Bayramı değilde tatil bayramı sanki. Özümüzden koptuk mu ne.

Bugün arife. Kurban Bayramı kapıya dayandı. Yok yok tatil bayramı dicektim. Tatil beldeleri yine hınca hınç dolu diyor haberler. Gönlümde eski bayramların özlemi, bayram ziyaretleri, kurban hakikatini anlatamama eksikliğiyle yeni bir bayram sabahına uyanacağız.

Dilimde hakikat perdesini indirebilme arzusu, gönlümde gerçek Bayramları yaşayabilme duasıyla hayırlı Bayramlar diliyorum.

Neler Söylendi?