Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/4f6efc6c35919c6eae28fdcf790fc974-bca44d6210e701155e87.jpg
Ümmügülsüm Hasyıldırım
Advert

Cennet Gülleri 

24-12-2023 16:11 949 kez okundu.

Her biri ana kuzusuydu. Babasının gururu, eşinin umuduydu. Her evladın sırtını yasladığı, yıkılmaz dağıydı onlar.

Vatan sevdası kor olup yanmıştı yüreklerinde. Şehadeti bile bile talip oldular göreve. "Meslek mi? Sanmam." Kimse boğaz için talip olmaz ölüme. Yürekte kocaman sevda gerek. Ölümü burnunun ucunda görmek gerek. Eşinden, yavrusundan, ana babasından hatta canından geçmek gerek.

Beşinci boyutun misafirleri, Allah'ın kıymetlileri, Rasülûllah'ın komşuları, sorgusuz sualsiz cennet gülleri onlar. On sekiz bin alemin sevgilisi oldular.

Kara toprağa düşen kızıl goncalar. On iki evde ayrı bir ağıt, on iki evde ayrı bayrak. Bazen yıkık bir bina, bazen baraka, bazen de sıvaları dökülmüş eski bir binada asılı ağıtlar. Duman duman yükselir gökyüzüne yangınlar.

Ayakta durmakta zorluk çeken babanın kolundaki asker, "Ben de bu yola adayım" der gibi sıkı sıkı kolundan tutar. Ayakları mecalsiz kalmış tabutun ardından sürüklenir analar. Yetim kalır henüz anne karnındaki doğmamış bebekler.

Yirmi küsur yıl. Gözünden sakındığın, hastalığında günlerce uykusuz kaldığın, göğsünden damla damla emzirdiğin, evlenip yuva kuracağı günleri hayal ettiğin, torun hasretiyle yanıp tüttüğün göz nurunun; göklere yükselip bir daha göremeyeceğini duymanın tesellisi olur mu? O yangın söner mi?

Bitmeyen şehit haberlerine her gün bir yenisi eklenirken, on iki eve değil tüm ülkenin bağrına aynı anda düşen bomba, seksen milyonun göğsünde patladı. Anaların gözyaşları yağmur olup tüm evrene yağdı. Kızıl goncalar toprağın bağrında o yağmurla sulandı. Asit yağmurları gibi yaktı, kavurdu.

Son dakika haberleri, lokmaları boğazlara dizdi. Her şehit haberi sözcüklere körtapa vurdu. İfadeler çetin, kelimeler hafif kaldı. Çehrelerdeki acı, anaların yürek sızısına çeyrek kaldı. Alınan nefesler yarı yolda kaldı. Ekranlar acı kustu.

Anaları bakara suresi, 154. Ayetteki “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” müjdesi avuttu. Az da olsa, yürek yangınını soğuttu.

Lakin, yavruları avutmak zordu. Tatmadıkları baba duygusunun vebali çoktu. Onlar için unutmak diye birşey yoktu. Artık ömrü boyunca o boyunları hep buruktu. Hangi sevda o boşluğu doldurur, hangi acıyan bakış o yarayı sarabilirdi ki. Kapalı kapılar ardında koca bir yalnızlıktı geriye kalan. Üç gün sonrasına unutulmuşluktu.

Her karışı şehit kanıyla sulanan bu vatan toprağında, neydi bize düşen? Olabildik mi o yetimlerin başını okşayıp yüzlerine gülümseyebilen? İhtiyaçlarını sorup, koruyup kollayabilen?

Vebal büyük, emanet ağır, yetim başı okşamak onur, şehitler gururumuz. Ancak millet olarak sorumluluksa yazık ki sıfır. Sınıfta kaldık.

Neler Söylendi?