Advert

Sırrımız

Yazan: Muazzez Özcan -SIRRIMIZ

ANI - 29-01-2023 14:05 721 kez okundu.

Sırrımız
Advert

SIRRIMIZ

Arkadaşım benim gibi ufak tefek, sessiz, kendi halinde, kısa saçlı sakin birisi. Biz akşam etüdünde ödev yaparken yemek saatini kaçırdık.

Yatılı okulda akşamları iki saat etüdümüz oluyor ve iki etüt arasında akşam yemeği yiyoruz. Biz geç kaldık ve yemekhaneye vardığımız zaman masalarda yemek kalmamıştı. Masalarda onar kişi oturuyorduk ve nöbetçiler yemekleri dağıtıyor, bizler tepsilerimize alıp masada yiyorduk. 

O gün nöbetçiler de gitmişti ve yemek salonunda yiyecek hiç bir şey kalmamıştı. Yatılı okulda yemek saati dışında yemek bulmak mümkün değildi, kantinde de fazla bir şey satılmazdı. Yatakhanelere yiyecek bir şey çıkarmak yasaktı ama bazı arkadaşlarımız memleketten getirdikleri zeytin, salça gibi yiyecekleri dolaplarında saklamayı göze alırlardı. Aç kalanlar yemekhaneden ekmek alıp o arkadaşlara nazı geçerse üzerine salça sürdürür ya da bir kaç zeytin verirlerse onlarla karınlarını doyururlardı. O salça ve zeytin kebaptan bile tatlı gelirdi bize.

Biz de arkadaşımla aşağıya mutfağa inip ekmek alalım varsa dedik. Kimseler yoktu mutfakta, kuzine vardı baya büyük, üzerinde de nöbetçi öğretmene ayrılmış yemek duruyordu. Hem de kızartmaydı.

Kızartma ve tavuk olduğu günlerde geç kalanlara yemek kalmazdı, herkes çok severdi ve fazla alanlar olurdu, gözü açıklar özellikle. O gün de o yüzden bize hiç yemek kalmamıştı. 

Arkadaşımla ben kuzinenin üzerinde, karavan dediğimiz, bakır bir tepsinin içine ağzımız sulanarak bakıyorduk. Tam o sırada yemekhaneden üst kattan sesler duyduk.

Arkadaşım hiç beklenmedik bir çeviklikle tepsiyi iki eliyle aldı, kucağına sıkı sıkı tuttu. 'Ben ne yapacak?' diye bakarken bana, "Koş!" dedi ve yatakhanelere çıkan merdivenlere doğru koşmaya başladı. Ben şok bir halde peşine takıldım, ne yapmak istediğini anlayamadım, "Dur!" diye arkasından sesleniyordum ama o bana, "Koş!" diyerek merdivenlere yöneldi yatakhaneye doğru devam etti. 

Arkamdan sesler geliyordu, bizi görmüşlerdi. Sanırım nöbetçi öğrenciyle yemekhane görevlisiydi. Korkudan koşamıyordum, tüm vücudum zangır zangır titriyordu. Tüm gücümle arkadaşıma yetişmeye çalışıyordum, peşimizdekiler de geliyor, "Durun, kaçmayın!" diyorlardı. En üst kata çıktık. O kat kullanılmıyordu, odalar boştu. Arkadaşım o odalardan birisine girdi, kapıyı kapattık, en köşede bir dolabın arkasına saklandık. 

Arkadaşım kucağındaki tepsiyi sıkı sıkı kucaklamıştı ve asla bırakmaya niyeti yoktu. Nefesimizi tutmaya çalışıyorduk ama kalp atışlarımızın sesi sanki koridora çıkıyordu. Heyecan ve korkudan ölmek üzereydik. Üst kata çıkan ayak sesleri ve konuşmalar gelmeye başladı. Birbirimize kocaman korkuyla açılmış gözlerle bakıyorduk. İkimiz de öyle titriyorduk ki, "Burada yoklar." dediler, geri döndüler, ayak sesleri kayboldu, sesler kesildi, "Of!" dedik ama yine de hareket edemiyorduk olduğumuz yerden. Arkadaşım, "Hadi yiyelim." dedi sessizce.

Olduğumuz yerde ellerimizle o kızartmaları yedik. Çok açtık ve bir anda dayanamadı sanırım arkadaşım kızartmanın cazibesine. Karnımız doydu.

Bir an önce sınıfa gitmemiz gerekiyordu. Çünkü ikinci etüt başlar da geç kalırsak nöbetçi öğretmen bizi hemen yakalardı. Arkadan görmüşlerdi iki hırsızı.

Tepsiyi olduğu yere bıraktık, parmak uçlarımıza basarak koridora çıktık, yavaş yavaş indik merdivenleri. Her kes gitmişti, yatakhane boştu, ben önden koştum sınıfa. Arkadaşım biraz sonra geldi. Aynı anda girmeyelim dedi arkadaşım, o daha sakin ve mantıklı düşünebiliyordu ama ben çok kötüydüm, titremem bir türlü geçmiyordu.

Daha sonra nöbetçi öğretmen kontrol için sınıfları dolaşırken bu olayı anlattı, "Her kim nöbetçi öğretmenin yemeğini aldıysa dürüstçe gelsin bana söylesin, kimseye söylemem, aramızda kalacak söz veriyorum falan." dedi. Her kes, "Aaa!" falan diyorlar, ayıplayıcı sözler söylüyorlardı. 

Ben arkadaşımdan tarafa bile hiç bakmadım, bakamıyordum. O da aynı duygular içindeydi, sanırım.

O arkadaşımla o yıl aynı sınıfta okuduk ama o günü hiç konuşmadık. Sanki ikimiz de bilinçaltımızda yaşanmamış saydık. İmada dahi bulunmadık. İkimiz de çok silik öğrenciydik, böyle bir şeyi  normal şartlarda yapamazdık. 

Sanırım açlığın bize verdiği cesaretle masumca yaptığımız bir şeydi. O yıldan sonra sınıflarımızda ayrılınca diyaloğumuz azaldı.

Okul bittikten sonra hiç görüşmek kısmet olmadı.
Bilmiyorum nerelerde şimdi, ne halde. O olayı unuttu mu yoksa oda benim gibi arasıra aklına gelince yüzü kızarıp sanki birileri öğrenir, diye korkuyla hemen aklından kovalıyor mu anısını bilemiyorum.

Bazen bu yaşadığım aklıma gelince düşünürüm, açlık insana yapamayacağı bir çok şeyi yaptırabiliyor, diye. Bizim ki suçtu elbette, ama masumca, yapabileceğimiz başka bir şey olmadığından, çaresizliğin sonucu işlenmiş bir suç.

Aradan çok uzun yıllar geçti, o günkü nöbetçi öğretmenimizi anımsayamıyorum. Keşke bilsem kim olduğunu, onu arar bulurdum, hayattaysa bu olayı ona anlatır, suçumu itiraf eder ve de özür dilerdim. O zaman belki bu olayı anımsayınca yüzüm kızarmaz belki tebessüm ederdim hafifçe ve tatlı bir anı olarak kalabilirdi bende. Ancak şimdi yazarak bu sırrımı paylaşmış oluyorum başkalarıyla.
Oysa yıllarca duruyordu hafif acıtarak içimde bir yerlerde. 

Sırrımızı anlattığım için affet arkadaşım beni ama ismini kimse bilmiyor merak etme.


                                                           

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Mızmız Çocuk Olursan / Hamdi Tabanlı

Mızmız Çocuk Olursan / Hamdi Tabanlı

16-04-2024 - ANI

Eskici / Kenan Gül

Eskici / Kenan Gül

13-04-2024 - ANI