Advert

Gazze / Ümmügülsüm Hasyıldırım

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım -GAZZE

ÖYKÜ - 26-04-2024 19:14 502 kez okundu.

Gazze / Ümmügülsüm Hasyıldırım
Advert

GAZZE

Hastanede günler süren tedavi sonrası gözlerini açan Basil Salim, yastığa hasret başını usulca indirdi. Yanaklarını öpen çiçek kokusunu, derin derin içine çekti. Göz kapaklarına hapsedemediği yaşlar süzüldü yanaklarından yastığına. 
Düşünmek istemiyordu.İç çekerek kapadı gözlerini. Sonra...

Babası Kur’an okuyordu her sabah olduğu gibi. Bitmek bilmeyen bombardımandan ve savaştan bitkin ve yorgundular. Açtı hepsi de. Annesi, babası, kardeşleri. Bu günlerde yiyecek bir şeyler bulmak oldukça zordu. Sabah kahvaltısı için elde avuçta ne varsa hazırlıyordu anneciği. Sıska, zayıf, halsiz bedenini taşıyan ince bacakları titriyordu. Solgun yanakları sarı başaklar gibiydi. Sapsarı. Korku tüm hücrelerine kadar sinmişti. Kulaklarını tırmalayan bomba sesleri altında yaşamak çok zordu. Her gün bir yakınlarını kaybetmenin sancısı vardı yüreklerinde. Adeta sessizliğe bürünmüşlerdi.

Annesi yağsız çorba, biraz da kuru ekmek koymuştu sofraya. Basil Salim, kardeşi Kasım Cabir'e; "Hadi gel kardeşim. Karnımızı doyuralım" dedi. Elinden tutup sofraya getirmek istedi.

Birden annesinin; "Muhammeeettt!!" diyen sesi yankılandı bomba sesinin eşliğinde. Her yer toz, duman, ateş oldu. Ne olduğunu anlayamadan kendini molozların arasında buldu. Elinden tuttuğu kardeşi, beşikteki Hüseyin Yusuf, başındaki damı, çığlık atan annesi ve babası buhar olmuştu sanki. Sevdiklerinin ağırlığı yanında, üzerindeki molozların ağırlığı hiç geldi Basil Salim’e.

Önce ağladı, feryat etti. Babasının, annesinin sesine ulaşmaya çalıştı. Olmadı. Boğuk boğuk çocuk sesi geldi uğultulu kulaklarına. Kulak kabarttı, kardeşi Hüseyin Yusuf’un sesiydi. Bayıldı. Bir zaman sonra kendine gelince çevreden sesler duydu Basil Salim. Yardım istedi, bağırdı. Dışarıda can pazarı yaşanıyordu. Nihayet sesini duyurmayı başardı Basil Salim. Çevredekilerin yardımıyla göçük altından çıkan Basil Salim; “Annee!“ diye bağırdı. Ses yoktu. Korkuyordu; “Ya şehit oldularsa.“

Düşünmek istemiyordu. Uzun bir uğraştan sonra beşikteki Hüseyin Yusuf’a ulaştıklarında, artık nefes almıyordu. Geç kalmıştı. Saatlerce evin enkazında babasını, annesini ve Kasım Cabir’i aradılar. Babasına ulaşamadılar. Annesinin kolu, kardeşinin ise bacakları yoktu. Onları o halde gören Basil Salim’in gözleri karardı, kendinden geçti. Sanki dünyaya kara bir perde çekilmiş gibiydi.

Kendine geldiğinde yıkıntıların arasında çadıra benzer bir yerde uzanıyordu. Panikle şimşek gibi fırladı yerinden. Gözleri annesini ve kardeşini arıyordu. Korku ve endişeyle kanı çekilmiş gibi dönüyordu kendi etrafında. Yan tarafta annesini kardeşinin başında ağlarken görünce bütün bedeni titremeye başladı. Kocaman açtığı gözleriyle annesine yaklaştı. Titrek sesle sordu: “Anne Kasım Cabir..?“

Annesi, doğrulup hıçkırarak sarıldı Basil Salim’e. Biraz kendine gelince; “İyi çok şükür ama…” devamı gelmedi sözlerin. Derin çukurları andıran gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan yavaşça;“gidelim.“ dedi.

Sırtladı Basil Salim kardeşini. Küçücük bedenine savaşın yükünü yüklenmişti. Bulamadıkları babasını ve Hüseyin Yusuf’u, enkazın soğuk bedenine teslim etmişlerdi çaresiz. Şimdi bütün yük, Basil Salim’in omuzlarındaydı. Annesi ve kardeşi ona emanetti artık.

Yorgundu. Gökyüzünü inletircesine uğuldayan rüzgâra inat kaldırdı başını. Bakışları güneşe eşlik eden yağmurla buluştu. Hafiften yanaklarını okşayan yağmur tanelerinin öpücükleri ısıttı içini. Yol uzun, yolcu yorgundu. Sığınabilecekleri hiçbir yer yoktu. Lakin annesi ve kardeşi yaralı ve açtı. Basil Salim’in içi eriyordu. Tarifini bilmediği bir acıydı bu. Onun gibi binlerce çocuk tatmıştı bu acıyı.Gazze’deki bütün çocukların gözlerinden hüzün yağıyordu. Binlerce ananın yüreğineyse kor düşmüştü.

Saklandıkları yerde adeta ölümü bekliyorlardı. Yağmur gibi bomba yağıyordu Gazze sokaklarına. Basil Salim yiyecek ve ilaç bulmak üzere annesinin ve kardeşinin yanından ayrılıp düştü yola. Sokak sokak dolanırken arka caddedeki bombalanan fırını görünce, o tarafa doğru yaklaştı. Talan edilen ekmek ve diğer gıdalardan arda kalanları toplarken hazine bulmuş gibi hissediyordu. Heyecanla kazağını kıvırıp içine ne bulduysa koyarken yeni bir bomba sesiyle irkildi. Arka sokağa düşen bomba, onu olduğu yerden birkaç metre uzağa savurmuştu. Kucağında sıkı sıkı tuttuğu ekmek parçalarını göğsüne sakladı. Yattığı yerden gökyüzüne baktı. Toz bulutu kaplı göklerden, elem yüklü güneş zoraki gülümsüyordu. Ağlamayı unutan gözleri, umutla bakarken güneşe; “Allahım! Ne olur Filistin semalarına güneş çabucak doğsun“ dedi.

Birden annesi ve kardeşi aklına gelince, yattığı yerden hışımla kalktı Basil Salim. Annesinin ve kardeşinin yanına gitmeliydi.

“Korkmuşlardır. İyi olduğumu bilsinler. Hem bunlarla karınları doysun“ diyerek koştu, koştu.

Arka sokağın başına gelince, olduğu yerde kalakaldı. Gözlerini ovuşturup tekrar baktı. Gördüklerine inanmak istemiyor gibiydi. Korkuyla tekrar baktı. Saklandıkları bina da, annesiyle kardeşi de yoktu. Yerle bir olmuştu bina. Basil Salim olduğu yere sessizce yığıldı. Tüm bedeni kilitlenmiş gibiydi.Başı dönüyor, kulakları uğulduyordu. Ağlamak istiyor ama sesi çıkmıyordu. Boğazına düğümlenen her ne ise nefes alamıyordu.Tek başına kaldığı dünyada yaşamak istemiyordu sanki. Derken birileri yaklaştı yanına. Kucaklayıp kaldırdı. Bunlar ambulans görevlileri idi. Su ve yiyecek verdiler. Biraz kendine gelince yanına bir muhabir yaklaştı.

“Adın ne senin?

“Basil. Basil Salim”

“Nasılsın Basil Salim?”

“Evimizi bombaladılar. Babam ve kardeşim şehit oldu. Annemle diğer kardeşimi yaralı kurtardım. Burada saklanıyorduk. İlaç ve yiyecek bulmaya çıktığımda burayı da bombaladılar. Annem ve diğer kardeşim de şehit oldu“ derken yaşlar süzülen gözlerinde öfke, hüzün, çaresizlik dans ediyordu.

“Söylemek istediğin bir şey var mı?“

Gözlerini yere indirdi. Gözyaşını kimsenin görmesini istemiyordu. Minicik bedende koca bir yürek vardı. Birkaç kez nefes aldı. Gözlerini yerden kaldırdı. Keskin bakışlarını kameraya dikip;
“Babam, annem ve iki kardeşim şehit oldu. Bize bu zulmü yapan zalimlere mesajım var. Onların topları, silahları, bombaları olabilir. Ama bizim de Allah’ımız var. O bize yeter. O en güzel vekildir. Şimdi onlar bizi nasıl soğukta bırakıyor, evlerimizi yok ediyor, sevdiklerimizden ayırıyorsa, biz de teslim olmayacağımızı o zalimlere göstereceğiz. Teslim olmayacağız. Ya zafer kazanacak ya da öleceğiz. Biliyorum ki her şeye gücü yeten Allah bizimle. Bir gün ölmez kalırsam; geri dönecek, evimin yerine büyük bir çadır kurup Filistin bayrağı asacağım.“  dedikten sonra olduğu yere bayıldı…

Hastane yatağında kapadığı gözlerini tekrar açan Basil Salim, yaşadıklarını unutmak istiyordu. Birkaç dakika içinde, yaşadıklarını tek tek yeniden yaşamıştı. Oysa az önce başını koyduğu yastığındaki çiçek kokusu, hâlâ burnundaydı. Tekrar gökyüzüne baktı. Son bakışı olduğunu bilmeden..

O gün, gazetelerin manşetlerinde ve televizyonların haber kanallarında, son dakika haberi olarak, ”Gazze’deki son hastane de vuruldu!..“ olarak yansıdı.

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Boş Ev / Ümmügülsüm Hasyıldırım

Boş Ev / Ümmügülsüm Hasyıldırım

07-05-2024 - ÖYKÜ

Katıksız Somun / Gülcan Mülayim

Katıksız Somun / Gülcan Mülayim

06-05-2024 - ÖYKÜ