ÖMRÜM DEDİĞİM
Yavaş yavaş ölürken nebatat
Bayat yapraklara solgun güllere inat
On üç eylül şafağında başlar yeni bir hayat
Taşra haneden yükselen feryat
Dünyaya ölüşün habercisi
Dünyaya getirenin müjdecisi
Gıptayla Hak Nebi’den alınan ad
Dededen varise emanet
Kafa kağıdıma yazılır: “Ahmet”
Ben yılgı sevmem fevri sevmem yergi sevmem
Hamdle yoğrulmuş mayam sevgiyle harmanlanmış özüm
Ben şerir değilim nefreti bilmem hini bilmem kini bilmem
Bir, seni severim
Sana ölür sana doğarım bir
Sırrı ararım birri ararım şerri değil
Al kınalı koçtur pespaye ömrüm nurlu yolunda
Her lahza, Nahl doksan çınlar kulaklarımda
Ben zulmü sevmem ben cürmü sevmem ben nankörü sevmem
Ebabillere öykünürüm Ebrehe düşmanı
Uzak durun benden kebîreler ekabirler
Ben kâhir değilim
Hasımlık bilmem hısımsızlık bilmem hazımsızlık bilmem
Etezyen rüzgarı örer bağ bozumu zülüfleri
Natürmort tablonun görüntüsü saklar tozumu
Yüzümde güzümün nişaneleri
Saçlarıma karlar yağar
Şakaklarıma buz
Tabiat saçlarını sarıya boyar
Ben taba sevmem yarı sevmem sarı sevmem
Baja mavisi sarmış hayallerimi baştan başa
Erguvana boyanmış ufuklar
güneşin yorgun soluğunda
Yer mavi gök mavi ufuklar mavi
Ben fâcir değilim nefreti bilmem hiddeti bilmem şiddeti bilmem
Seyit Şahin’den kalkar uçağım Uçmak umuduyla
Bembeyaz kefenimi gizler yemyeşil ahşap bavulum
Bir de katran rengi günahlarımı
Komut verir pilotum
yarı Türkçe yarı Arapça
Helallik diler sonra
Annem bekler bir taş atımı uzakta
Açmış kollarını makas gibi
Topraktır mayam topraktır kundağım
Ben pamuk sevmem kadife sevmem ipek sevmem
Habibimin hurma lifinden döşeği acıtır tenimi
Ben emîr değilim âmir değilim
Omuzlar üstü bilmem
Üst beni süstü bilmem
Ast bana küstü bilmem