Advert

Bir Kilo Şeker / Yusuf Yıldız

Yazan: Yusuf Yıldız -BİR KİLO ŞEKER

ANI - 09-04-2024 00:46 221 kez okundu.

Bir Kilo Şeker / Yusuf Yıldız
Advert

BİR KİLO ŞEKER

Orta Karadeniz’in kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyünde altı kardeşin en büyüğü olarak dünyaya gelen annemin, yoksulluğunu, çektiği acıların daha çocuk yaşlarda başladığını, iliğine kemiğine kadar işleyen çaresizliğin ne demek olduğunu biliyor annemin bu durumuna çok üzülüyordum.

Dedemin anneannemi, yeni doğan bebeği bir başka köye evlatlık verip altmış senesinde Almanya’ya işçi olarak gittiğini, anneannemin defalarca akıl hastanelerinde yattığını, bir kaç daha evlilik yaptığını, nihayetinde yine bir hastane odasında yapayalnız öldüğünü biliyordum.

Evlatlık verilen dayım, şehre göçtüğümüzde yanımıza gelir, annemle hasret giderir kucaklaşırlar, yaşayamadığı çocukluklarını, neden böyle olduklarını, ölen anneannemi ve ebemi anlatır dururlardı.

Tüm bunları sanki o günleri yaşamış gibi olur, büyük bir ilgiyle dinler, kardeşlerin birbirlerinden uzak özlemlerine şahit olur, bu kardeşleri birbirinden ayıran, aralarında ayrım yapan eşini bırakıp Almanya'ya giden dedeme kızar, onu hiç sevmezdim.

Biri bir başka kadından olma dört dayımın dördünü de Almanya"ya götürmüş, evlatlık verdiği dayımla annem ve teyzemi fakirlik, çaresizlik içinde, kendi kaderlerine terk etmiş, ülkede bırakan dedem anneannemden sonra dört evlilik daha yapmış, evlendiği kadınların soyunu sülalesini, kedilerini bile Almanya'ya taşımış ihya etmişti.

Babam, çok iyi bir insandı, aklı uzağa ermeyen, fazla ayrıntıya girmeyen saf denilecek kadar mülayim, gariban bir adamdı.

Evin geçimini annem üstlenmiş, gece gündüz demeden ırgatlık eder, tarla bağ bahçe işlerine gider, dört kız iki oğlanı, bir de babama bakar, yemez yedirir, giymez giydirirdi.

Aradan yıllar geçmiş liseye kadar gelmiştim. Ağabeyim okumuş astsubay olmuş, kızlar tarlada çalışmaktan fırsat bile bulamamış, eh tabii fakirlikten bu bilindik çaresizlikten dolayı okuyamamış, birer birer yuvadan uçmuşlar, evlenmişler İstanbul'a gelin gitmişler, modern ırgatlığa doğru yol almışlardı.

Annem, babam en küçük kız kardeşim, eşinden ayrılan ablam ve yanında getirdiği kız yeğenimle ailemiz yine beş nüfusa dönmüş, aynı mücadeleyi yine sürdürüyor, yoksulluğun pençesinde karnımızı doyurmaya devam ediyorduk.

Dedemin oturduğumuz ilçede altı tane evi, sayısız tarla ve bağ bahçesi var olmasına rağmen anneme kötü bir gecekonduyu bile çok görmüştü. Çok kötü bir gecekonduda kiracı olarak otuyorduk.

Dedem artık yetmişinde, evlendiği tüm kadınlar ölmüş, Türkiye’ye geliyor, altı ay kalıyor, sonrasında Almanya'ya geri dönüyordu.

Her gelmesinde şehirdeki kötü yola düşmüş kadınları ne yapar eder, arar bulurdu.

Altı ayını bu tür kadınları mutlu ederek geçirir, tüm parasını bu uğurda hovardalıkta harcar, ne anneme, ne teyzeme, ne de evlatlık verdiği dayıma kuruş koklatmazdı.

Buna rağmen dedemi merak eder, yanına gider yaşlı olduğu için sobasını yakar, ona yardım eder, bakkalına, pazarına gider, çantasını taşırdım. Evinde bir bardak çayı bile bize çok gördüğünü bilmeme rağmen onun bu yaşlı haline ve geride bıraktığı yürekleri dağlayan hayatların katili olduğunu bilsem de, her nedense ona büyük bir merhamet duyardım.

Annemler, kız kardeşlerim aşırı yağan sağanaklar yüzünden tarlaya ameliliğe gidememiş evde oturuyorlar, ne yeriz içeriz ne yemek yapsak diye konuşuyorlar, evde şu yok, bu yok diye tartışıyorlardı.

Çay demlenmiş, bardaklar yer sofrasındaki yerlerini almış, koyulmayı bekliyordu ki, en küçük ablam; “Anne, şeker yok” dedi.

Annemin yüzünü hala unutamıyorum, tarlada güneşin yaktığı kapkara yüzü, kıpkırmızı olmuş, ne yapsak ki, para da yok; “Durun, ben şuradan bir tas ödünç Fidan Bacı’dan, komşudan alayım” dese de, daha iki gün önce Fidan Hala’dan ödünç  aldığı bir tas bulgur aklına gelmiş; “Dur dur, ona gitmeyim Şehriban'a gideyim demiş sofradan kalkmış, komşumuz Şehriban Hala’nın evinin yolunu tutmuştu.

Annem daha kapıdan çıkmadan, ondan önce yerimden fırlamış dedemin evine varmıştım. Dedem benim evine gelmemden hiç memnun olmamış; “Neye geldin, neden geldin?” diye iki de bir soruyor, bir an önce gitmemi istiyor gibi ortada anlamsızca dolanıyordu,?en sonunda ağzındaki baklayı çıkarmış eve kadınlar gelecek sen hemen burdan kalk demişti.

Bir gün öncesinden  dedem evine marketten dolu dolu alışveriş yapmış, aldıklarını eve ben taşımıştım.

Beş kiloluk poşet içindeki şeker hala mutfağın arka kapısının hemen yanıbaşındaki dolabın üstünde duruyor, sanki bana beni al götür buradan der gibi bana bakıyordu. Montumun altına hızlıca soktuğum şeker poşetini belli etmemek için kızarıyor, bozarıyor halden hale bürünüyordum. Kapıdan nasıl çıktığımı annemin yanına nasıl geldiğimi hala hatırlamıyorum.

Komşudan alınan şekerle çaylarını yudumlayan evin ahalisinin karşısında, elimde beş kiloluk şeker poşeti ile “karun” gibi duruyor, işte size şeker aldım diyordum.

Sofraya şeker poşetini koymama bile fırsat vermeden beni kolumdan tuttuğu gibi şeker poşeti ile öbür odaya fırlatan annem, boğazıma oturmuş; “Seni boğarım, seni öldürürüm, nereden aldın kimden aldın, nasıl aldın?” diye bas bağırıyor, beni duvardan duvara savuruyordu.

Anneme; “Dedemin mutfağından çaldım” demiştim.

“Çabuk nereden aldıysan oraya götür, ben bilmem dedeni, ebeni” demiş, beş kiloluk şekerle beni kapıya atmıştı.

Elimde beş kiloluk şeker poşeti sokak sokak dolaşıyor, elimdeki şeker poşetini ne yapacağım diye düşünüyordum.

Başka bir mahalleye kadar gitmiş hiç bilmediğim bir sokağa girmiştim. Sokaktaki ilk gecekondunun önüne sanki bir bomba koymuş gibi şeker poşetini bırakıp arkama bile bakmadan, heyecanla koşmuştum.

Eve geldim; “Tamam anne o iş” dedim. 
Annem; “Bir daha böyle bir şeyini görürsem dişlerini ağzının içine dökmezsem, bana da kara Satı demesinler” demişti.

Annem, dedem hepsi öldüler, aradan otuz yıl geçti, dedem belki de yüz sefer; “Biz, marketten şeker almadık mı Yusuf?” diye sorsa da; “Almadık dede“ diyordum.

İtiraf ediyorum; 
“Dede, marketten şeker almıştın onu ben çaldım.” 
“Anne, duvardan duvara vurduğun çocuk, senin yolunda giden, tıpkı senin istediğin gibi bir adam oldu. Huzur içinde uyu.”

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Mızmız Çocuk Olursan / Hamdi Tabanlı

Mızmız Çocuk Olursan / Hamdi Tabanlı

16-04-2024 - ANI

Eskici / Kenan Gül

Eskici / Kenan Gül

13-04-2024 - ANI