SEVGİLİYE MEKTUP
Sevgilim,
Bugün İstanbul'um bir gelin gibi bembeyaz oldu.
Bir görsen; yağan kar ile her yer bembeyaz olunca, alışkın olmadığım bu durum beni bir çocuk gibi mutlu etti. Hatta öyle ki; gece yarısı saat ikide dışarıya poşetlerini, leğenlerini alıp çıkan hiç tanımadığım insanların arasına ben de katıldım.
Uzun zamandır böyle eğlenmemiştim. Kar işte! Biraz saflık, biraz da çocukluk demek ya; ben de hiç çekinmeden tanıyıp tanımadığım insanlarla bol bol kartopu savaşı yaptım.
Karların üzerine boylu boyunca uzanıp meleklerin gökyüzünden o kar tanelerini yere indirişini izledim. Sonra o kar taneleri yüzüme dokunurken, çocukluğumun bir anısına gittim.
Bir kere İstanbul'da öyle çok kar yağmıştı ki adeta karın icinde tünel bile açmıştık. Şaşırtıcı değil mi?
Bir fırsat bulup arkadaşlarımla dışarı, karda oynamak için çıktığımızda bol bol kartopu oynayıp, kardan adamı da yaptıktan sonra çok üşümüştük.
Isınmak için inşaat halindeki bir binaya girip, tenekeden soba yapıp, içine inşaattan bulduğumuz tahtaları atarak tutuşşturup ısınmıştık. Çocukluk işte, eve gitsek annemiz bir daha bizi dışarı salmaz korkusuyla ve oyuna doyumsuzluğun verdiği bir şeyle orada olmak büyük bir keyif ve maceraydı bizim için.
İşte o sığındığımız inşaatın önüne kamyon ile kum dökülmüştü. Kar yağdığı için üzeri de karlarla kaplanmıştı. İnşaatın birinci katından karla kaplı kumların olduğu yere doğru çıkıp ; "Hadi bakalım! Kim cesursa atlasın da görelim?''diye yarışma yapmıştık.
Tabi o zaman her zamanki cesaretim ile ben daha cesurum dercesine birinci kattan kumların olduğu tarafa bir kaç kez atlamıştım. Ama en sonucu atlayışımda dizimi ağzıma çarpıp kanatmıştım.
Günlerce sıcak yemek yiyememistim.
İşte böyle sevgilim biraz haylaz bir çocuktu senin sevdiğin..!
Ah çocukluk! Herşey bizim için bir oyundu işte! Ama artık büyüdüm, her ne kadar yüreğim çocuk kalsa da...
Sevgilim, biraz önce eve girdim. Hemen üstümü başımı değiştirip en kalın kıyafetlerimi giydim.
Ne kadar üşüdüğümü daha yeni fark ediyorum.
Ama üsüdüğüme de değdi.
Çünkü; kar oynarken çocukluğumu bulmak güzeldi.
Biliyor musun, aklımda hep sen vardın?
Ah keşke yanımda olsaydın karda seninle çocuklar gibi eğenirdik! Hem üşüyünce sen ellerimi nefesinle ısıtırdın, o zaman hem ellerim hem de yüreğim sıcacık oluverirdi.
Şimdi bu satırları okurken "Ah keşke!" deyip muzipçe güldüğünü hissedebiliyorum. Seni hınzır seni, kesin beni karlara yatırıp ellerimi tutup direnmeme fırsat vermeden buse kondururdun dudaklarıma değil mi?
Ah sevgilim, şimdi kendime kahve alıp bir taraftan dışarıyı izlerken bir taraftan da sana bu satırları yazıyorum.
Kar yağınca böyle oldu işte! Karla birlikte çocukluğumu da bulunca sana hatır sormayı unuttum.
Sen nasılsın? İyi misin?
En son mektubunda havanın çok soğuk olduğundan ve şantiyede kaldığından, oranın yeterince ısınmayıp biraz üsüdüğünden bahsetmiştin.
Sen sıkı giyin hasta olma, olur mu?
Sevgilim, biliyorum zor tabi gurbetlik ama biraz daha sabretmek gerekiyor
hayallerimizi gerçekleştirmek için.
Senin için Rabbim'e her gün dua ediyorum, bir an önce sağ salim kavuşmak için, seni Rabbim'e emanet ederek.
"Kişi sevdiğini Allah'a emanet ederse onu bir daha görmeden ölmezmiş," derler. Öyleyse Allah'a emanet ol sevgilim.
Unutma, duamsın..!
Ve her daim kalbimdesin, bu yüzden kendine dikkat et ve yine unutma seni çok seviyorum sevgilim...
erhan tığlı
Mektubunuzu beğeniyle okudum ve aklıma mektuplu şu mani geldi;Mektup yazdım acele
al eline hecele
mektup benim vekilimdir
koy koynuna gecele 1 yıl önce