Advert

Dolunay Gibi / Aydın Hanzala

Yazan: Aydın Hanzala -DOLUNAY GİBİ

ÖYKÜ - 03-03-2024 00:45 275 kez okundu.

Dolunay Gibi / Aydın Hanzala
Advert

DOLUNAY GİBİ

Büyük bir medefe ambarı, dört bir yanı istiflenmiş medefe ve suntalarla doluydu. Ambarın orta alanı çok genişti... Medefe ve suntaların kokusu ambarın içine yayılmıştı. Her taraf çok güzel kokuyordu...
Nahit, bu medefe ambarında çalışan arkadaşı Mehmet'i ziyarete gelmişti.

Nahit, selam verip içeri girdi. Arkadaşı Mehmet, Nahit'in selamına selam ile karşılık verip ambarın orta alanına tahtadan küçük bir masa ve iki tane de Küçük kürsü getirip koydu. İki kişilik muhabbet elbette çaysız olmayacaktı...

Hal hatır sorulduktan sonra koyu bir muhabbet başlar iki arkadaş arasında...

“İnsan önce kendine gelmeli, kendi düşünce coğrafyasında gezinmeli; hangi düşünceleri hangi nedenden dolayı taşıdığını bilmelidir... İnsan niçin öğrenir, neden fikir ve düşünce edinir? Edinilen fikir ve düşüncelere aykırı davranmak insanı karanlığa sürüklemez mi? Aslında düşünceler insanın karakter ve şahsiyet elbiseleri gibidir...  Çokça elbisesi olan bir insanın elbise giymeden dışarı çıkması onu çıplaklıktan kurtarmayacağı gibi kendi düşünce ve fikirlerine aykırı olan insanlar da aynı çıplaklığı yaşarlar... Bu sebeple insan önce kendini tanımalı...” dedi Nahit.

“Mesela, ben kendimi tanımıyor muyum ya da kendimde değil miyim?” dedi Mehmet.

“Kim bilir, belki bende kendimde değilim, belki bende kendimi tanımıyorum... Aslında kendi zihinsel dünyamıza uzanmalıyız. Yapmadığımız fakat yaptığımızı zannettiğimiz yolculuğa bilinçli bir şekilde çıkmak zorundayız... Zira gün gün karanlık artıyor ve bizler her gün bir yanımızı kaybediyoruz...“ dedi Nahit.

“Karanlığın ziyadeleşmesi bizi korkutmamalıdır.” dedi Mehmet.

“Bu tez, karanlığın farkında olanlar için geçerli değildir. Çünkü tüm sinsi planlar karanlığın rahminde gerçekleşir... Karanlık ve sinsi zihniyetler doğru bilgilerlerle, doğru düşüncelerle yanıltıcı bir güç oluşturarak karanlığı aydınlık diye sunarlar...
Sözün ve düşüncenin doğruluğu ne kadar önemliyse onu hayata geçirmek çok daha önemlidir. Bizleri en çok yanılgıya uğratan şeylerden biride; hayatsız, davranışsız söz ve düşüncelerdir... Bilmek insana acı verir, zihinsel ve ruhsal sancılar yaşatır...Ateşin yakıcı gücünü bilmeyen bir bebek için ateş korkutucu değildir... Fakat ateşe emekleyerek giden bebeği gören annenin korkusu çok büyük olur...” dedi Nahit.

“Biraz fazla karamsar gibisin. Umutsuzluk senin dünyanı kaplamış.” dedi Mehmet.

“Gerçekleri konuşmak, gerçekleri yazmak bir umutsuzluk değil, umudun taa kendisidir. Karanlığı yok sayarak karanlığı yok edemeyiz. Karanlığın kalbini delen birer güneş olabilmek için güneşten ışığımızı almalıyız. Tıpkı gökyüzündeki dolunay gibi... Eğer anne olmasaydı o bebek ateşte yanacaktı... 
Ve sen şimdi o anneye karamsar mı diyorsun?” dedi Nahit.

Ve çayından son yudumu aldıktan sonra; "bana müsaade" diyerek kalkıp gitti...

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Tavan Arasındaki Ölüm / Elmas Tunç

Tavan Arasındaki Ölüm / Elmas Tunç

02-05-2024 - ÖYKÜ

Ne Kedisiz Ne Kitapsız / Nevin Aktekin Gülfırat

Ne Kedisiz Ne Kitapsız / Nevin Aktekin Gülfırat

01-05-2024 - ÖYKÜ