Advert

Bitmeyen Mesai / Mehmet Engin Ayatar

Yazan: Mehmet Engin Ayatar -BİTMEYEN MESAİ

DENEME - 06-02-2024 21:28 432 kez okundu.

Bitmeyen Mesai / Mehmet Engin Ayatar
Advert

BİTMEYEN MESAİ

Mutluluğu elde edebilmek için sürekli koşulları iyileştirmeye ve bir düzen oluşturmaya çalışırız. İş buluruz, evleniriz, kira vermeyelim diye ev satın almaya bakarız… Bütün bunları kazanmak ve bu kazanımları kaybetmemek için sürekli emek harcarız.

“Emek” kelime olarak ne kadar yararlı, değerli ve iyimser görünse de, aslında her harcanan emeğin bünye üzerinde yıpratıcı bir tarafı vardır. Yaş aldıkça taşınan ağırlık aynı kalsa hatta azalsa bile hissedilen ağırlık artar. İstek, coşku, faydalı olmanın verdiği sevinç, iyimserlik zamanla azalırken yılgınlık, yorgunluk, sıkılganlık, kötümserlik ve diğer olumsuz duygular artar. Hayattan alınacak hazların yoksunluğu insanları meşreplerine göre başka haz kaynaklarına yöneltir.

“İş buluruz.” demiştik, paragrafın başında. Bana kalırsa, insanların çoğu yaptığı işten memnun değil ve bu oran artacağa benzer. Az evvel emekten bahsetmiştik. Artık yaptığımız işlerdeki “emek” kavramı da bir hayli değişti. Bu konuşma bizi “yabancılaşma” kavramına götürse de, yine de bir şeyler söylemek de fayda var.

Devasa bir üretim döngüsü içerisinde yaşamamıza rağmen kullandığımız, tükettiğimiz şeylerin büyük kısmını üretmiyoruz. Günlük hayatımızda en çok kullandığımız şeyleri bir aklınıza getirin isterseniz. Bu ürünlerin imalatında çalışsak bile son ürünün fersah fersah uzağındayız. Bir ürünün ortaya çıkabilmesi için toplumsal bir üretim mekanizmasından geçmesi gerekiyor. Sonuç olarak elimize aldığımız birçok şeyin üretimine hiç katılmadan tüketiyoruz.

Beyin kıvrımlarımızın, haz denen duyguyu üretebilmesi için üretmeye güdülü olduğunu unutmayalım. Bütün bu üretim faslından uzaklaşmamıza ek olarak imalat sektöründeki değersizleşmeyi ve hizmet sektöründeki büyümeyi de akıllarda tutmakta fayda var. Evet, denilebilir ki iş bulmak ve günümüzün büyük bölümünü işte geçirmek artık çoğumuz için mutluluk kaynağı değil ve bundan sonra da olmayacak.

Gelelim evliliğe. Sanırım işinden memnun olanlarla, eşinden memnun olanların toplam nüfusa oranı birbirine yakındır. Ne mutlu her ikisinden de memnun olan mikro azınlığa. Bu mutlu ve herkesi kıskandıran azınlığı bir kenara bırakırsak, çoğunluğun kafasındaki evlilik düşüncesini şu şekilde özetleyebiliriz: Evlilik, duygu akıl ve kader oyunlarıyla meydana gelmiş bir konfor alanını –ki bu düzenli bir cinsel hayatı, gelir düzeyini, çocukların geleceğini, sıcak bir yuvayı, mülkiyet ilişkilerini hepsini ya da birkaçını, kapsıyor ya da kapsamıyor olabilir- kaybetmemek uğruna giyilmiş resmi bir kıyafet, üstelik dar ve katlanılması zor.

Bu noktada kapitalizme seslenmek istiyorum. Hani gelecek neslin işçi sınıfını yetiştirebilmek için aileye ihtiyaç vardı?

Şimdi neden toplumun ana bileşiği aileyi atomlarına ayırmaya çalışıyorsun?

Neden mutluluk umutlarıyla kurulan birlikteliklere saldırıyorsun?

Çocukların hem anneye hem de babaya ihtiyacı olduğunu neden görmüyorsun?

Sanırım kapital beni duymuyor.

Belli ki, mutluluğun rotası çoktan değişmiş. Uyku dışında kalan sürenin büyük bölümünü kapsayan iş ve aile hayatı kara listeye girmişse vah halimize.

Tüketim hırsı, umudu, hayali, zinciri –her neyse işte- içinde, arasında, keşmekeşinde köşe kapmaca oynayan mutluluğa bir rahat nefes aldırmayacak mıyız?

Ona yuvamızda sıcak bir köşe vermeyecek miyiz?

Samimiyetin can yoldaşı mutluluk neredesin?

Anladım, bugün beni kimse duymayacak.

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Yeni Ufuklar Açmak / Hamdi Tabanlı

Yeni Ufuklar Açmak / Hamdi Tabanlı

22-04-2024 - DENEME

Yaşamak Sanattır / Aydın Hanzala

Yaşamak Sanattır / Aydın Hanzala

15-04-2024 - DENEME