Advert

Bir Hayalin Şarkısı / Agit Emir Çoban

Yazan: Agit Emir Çoban -BİR HAYALİN ŞARKISI / 2024 TRUVA EDEBİYAT DERGİSİ ÖYKÜ YARIŞMASINA KATILAN ÖYKÜ

ÖYKÜ - 11-04-2024 17:47 244 kez okundu.

Bir Hayalin Şarkısı / Agit Emir Çoban
Advert

BİR HAYALİN ŞARKISI

Dönüp dolaşıp çarpıyorum sana. Derinliğinde kayboluyorum zaman zaman. Ne yaptın ona? Onu neden bizden sakınıyorsun? En derine dalamadığımı biliyorsun değil mi? Senin karanlık odalarında o, biliyorum. Hapsoldu belki de! Azılı bir düşman gibi zincirlemiş de olabilirsin onu. Nefes alamaz zincirleri bağlıysa! Şimdiye... Beni duyduğunu biliyorum. Onu bize geri ver lütfen! Çok zaman geçti biliyor musun? Günleri saymaktan usandım artık. Öyle ki bazen gökyüzü aydınlık mı karanlık mı karar veremiyorum.

Bir saatten sonra gözlerim, gözlerim kararıyor, seni bile hayal meyal görüyorum. Büyükler en çok sevdikleri insanlara uzun uzun bakarmış, onlardan ayrı düştüklerindeyse gördükleriyle yetinmeye çalışıp, hayalini kurarmış. Peki ya ben, en çok seni görüyorum, en çok sana bakıyorum. Gözlerimin kararması da flu görmesi de senden hep. Hem o, o an çıksa, bize geri versen onu, belki de göremeyeceğim, geçip gidecek yanı başımdan. Öyle ya, ben onu göremesem de, o beni görür mutlaka!

Gideli çok zaman oldu dediğime bakma sen, ondan geriye kalanlar duruyor hâlâ, her şey aynı. Dün gibi. Kimse dokunmasın diye, o kadar dikkat ediyorum ki. Ve çoğu şey onun gittiği günkü gibi duruyor hâlâ, ne ben dokundum ne de birilerinin dokunmasına izin verdim. Bu hep böyle gitmez değil mi? O halde onu bize geri ver! Çok zaman geçti dedim ya, daha fazla geçmesin, geldiğinde her şeyi bıraktığı gibi bulsun.

Selma Abla’m, Hafiye Nine’m ve Bekir Ağabey’im. Onlar da benim gibi. Telaşlarını görme gitsin. Güler misin ağlar mısın? En az benim kadar üzgün onlar da. Çok yoruldular. Çok yoruldum. Eksiliyoruz gün gün. Uzaklaşıyoruz her şeyden. Beni duyuyorsun değil mi? Hadi ama ne var bir kez evet, desen. Senin kaybedecek bir şeylerin yok! Kocamansın.

Bir kez daha anlatmamı ister misin? Sıkılmadın mı benden? Anlattıklarımdan? Her gün üzerine eskiyen günü koyup da anlatıyorum sana, uzuyor ve itiraf etmeliyim ki, uzadıkça sıkılıyorum anlatmaktan. Ne var yani sen de sıkılsan? Al istediğini de git başımdan, desen! Onun sesini duymaya muhtaç olduğum kadar, bunu söylemene de muhtacım. Anlatıyorum o halde, dinleyecek misin? En baştan başlayıp aynı yere gelmek için hevesli değilim ne yazık ki, neden anlamıyorsun beni? Oysa, bir tek sen anlarsın diye teselli ediyorum kendimi bazen, tamam kabul, çoğu zaman. Selma Abla’m kızınca, Hafiye Nine’m bağırıp kovalayınca ya da Bekir Ağabey’im, git başımdan deyince.

Ve diğer şeyler. Hep senden yana, bana uzaklar. İstemiyorlar beni... Bak işte, ben de senin başındayım şimdi, rahatsız olmuyor musun benden? Yoksa senin de bir arkadaşa mı ihtiyacın var? Olamaz! Sen kocamansın, kim bilir heybende neler var neler! Bir yerlere sığdırmışsındır muhakkak. Tıpkı ona yaptığın gibi. O senin arkadaşın olamaz hem. Heybendeki diğer şeylerle yetin!

Hafiye Nine’m söyler hep, heybesi dolup taşacakmış neredeyse… Hafiye Nine’m, yaşlı ve küçük bir çocuk gibi bedeni - gençken selvi boyluymuş ama - onun heybesi taşıyorsa seni düşünemiyorum bile. Senin ne bana ne de bir başkasına ihtiyacın yok ama bize vereceğin şeye hepimizin ihtiyacı var. Nasıl kıvrandığımı bir tek sen biliyorsun ya işte. En savunmasız halimi de gördün. Acınacak yanlarıma, bağırışlarıma şahit oldun. Benden işitmediğin hakaret, yemediğin taş kalmadı ama keçiden beter inadından dolayı bir arpa boyu yol alamadık seninle. Ne aşılmaz bir duvarsın sen öyle! Oysa ki şeffafsın, ele avuca gelince bir rengin yok, kayda değer bir tadın da. Ne beter bir şeysin sen! Düşman saymıyorum seni çünkü korkuyorum düşman bellemekten. İyilikle durmaya çalışıyorum karşında. Dimdik. Vazgeçmemek için direnmeye çalışıyorum bu halimle. Aşık değilim sana ama. Seviyorum. Seviyordum aslında. Uzun zaman oldu sevgimi ölçmeyeli gerçi. Belki sevgim azalmıştır. Onu bizden almasaydın, belki daha çok sevecektim.

Aslında sevmek için geç değil, hâlâ birbirimizi sevmek için zamanımız var. Söz veriyorum sana, onu bize geri verirsen, bir tek seni sevmeye çalışacağım. Sen, bana onu geri vereceksin ve ben yaşanan her şeyi unutmak için var gücümle savaşacağım. Buna da söz. Unutmak için zamana ihtiyacım var çünkü.

- Yusuf! Kiminle konuşuyorsun sen yine?

Seninle konuştuğumu söyleyemem, bu ikimizin arasında. Sırrımız var bizim, seninle. Hoş senin konuşmaya pek niyetin yok zaten ama kendimden korkuyorum bazen ağzımdan kaçıracağım diye. Bir çocukluk ederim diye ödüm kopuyor. Hoşuna mı gidiyor bu halim?

- Çok zor ama artık kabullenmekten başka bir seçeneğimiz yok Yusuf, ne dersin? Hafiye Nine’m çok üzülüyor bu haline…

- Hafiye Nine’m çok üzüldüğü için mi kızıyor, bağırıyor, onu yok sayıyor? Ardından kovalıyor hem de o.

Elleriyle saçlarını geriye itip, rüzgarı selamlıyor Selma Abla’m. Uçuş uçuş elbisesiyle göz dolduruyor yine. Kıpkırmızı. Onun hediyesiydi. Çarşıya indiğimiz o son pazar günü almıştık, rengine ben karar vermiştim, o da çok sevmişti. Yanaklarımı sıkmıştı. Kocaman olmuştum oysa ki. Selma Abla’mın o gün giymeye kıyamadığı elbise, şimdilerde hep üzerinde. Gündüz vakti hep bir bahane bulup gelir ona gösterir kendini... Benden saklıyor bunu ama görüyorum onu her defasında.

- Kaç zaman geçti ama biliyorsun Yusuf. Artık kabul etmelisin bunu.

- Hayır. Onu beklemeye devam edeceğiz. Ne olursa olsun umudunu kaybetme Selma Abla. Bak ben hiç kaybetmedim, şunun karşısında hâlâ dimdik durabiliyorum, pes edecek bir gün, inan. Bekleyelim.

- Kimin karşısında? Bazen senin artık eskisi gibi olmadığını düşünüyorum Yusuf ve bu beni endişelendiriyor kardeşim. Tek başına saatlerce burada oturuyorsun, oysa hayat akıp gidiyor farkında değilsin. Çok zaman geçti, kabul et artık, o gelmeyecek! Her şeyi kaybedeceksin böyle devam edersen. Sil gözyaşlarını lütfen, toparlanman gerek. Ağlamamalısın. Acizlik pek iyi bir şey değil derdi hem... Hatırlıyor musun?

Hatırlıyordum elbette, söyledikleri bir bir aklımda. Yarına olan umudu da. Duyuyorsun değil mi? Hepsi senin yüzünden! Ondan ümidi kesmeye başladılar. Çok zaman geçti.

- Yusuf?

- Umurumda mı sanıyorsun? Nasıl kabullenirsin anlam veremiyorum, bizim kökümüz burada ve biz buraya aitiz. O gelince senin bu söylediklerini öğrenmemeli. Söz söylemeyeceğim Selma Abla, bana güvenebilirsin. Fakat onu beklemeye devam etmeliyiz. Bırakırsak kaybederiz, o kaybolur.

- Gelmeyecek bunu anla artık. 1 yıl olacak neredeyse, konuşturma beni Yusuf.

- Ben biraz daha duracağım o halde, git sen, gelirim güneş batasıya.

- Ne halin varsa gör, söz dinlemez biri oldun başımıza. Ne yapacağız biz seninle bilmiyorum.

Gitti. Kaldık işte yine baş başa. Dedim sana ben; “Çok zaman geçti” diye. Yalan söylüyorum zannetme sakın. Bana inan. O nefes alamaz şimdi. Çıkar onun koynundan, sana ait değil o. Ya da bilmediğim derinliklerinde… Çıkar işte.

***

- Sesli dinlemek için görsele tıklayın...

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Bile Bile / Ümmügülsüm Hasyıldırım

Bile Bile / Ümmügülsüm Hasyıldırım

29-04-2024 - ÖYKÜ

Huzuru Bulmuşken / Özlem Tarı

Huzuru Bulmuşken / Özlem Tarı

28-04-2024 - ÖYKÜ