Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/cab1ffc482e0c90b26dfa69cd7f0fde7-722985c1866ae6b87b70.jpeg
Turan Demirci
Advert

Yaşamadan Öğrenemezsin

28-08-2022 07:45 669 kez okundu.

Şiirlerden, şarkılardan, hikayelerden ve nağmelerden süzülüp gelen acılar duyarsın. Ne kadar duygulanırsan duygulan ne yazanın ne o türküyü yakanın hissettiği kadar derinden hiçbir acıyı hissedemezsin. Geçmiş acılarından yola çıkarak aklında ve yüreğinde benzerlikler kurarak yeniden dertlenmeye çalışsan da insanın annesi bir kere ölüyor…

Mezarlığın gasilhanesinin yanına park edilmiş yeşil tenteli arabanın üzerindeki cümle sürekli gözüme takılıyor. Arada bir gözlerimi başka tarafa çeviriyorum. Soğuk mermer mezarların arasındaki sessiz selvi ağaçlarının matemli hali ilgimi biraz oyalasa da gözlerim yine aynı yazıya gidiyor.

Ben bu ayeti biliyorum, yüzlerce defa okudum ve anlamını anladığımı zannetmişim.
“Her nefis ölümü tadacaktır, sonra bize döndürüleceksiniz” Ankebut 57

Karanlık sokakları anlatan şiirler okudum ta ki karanlık bir sokakta tek başıma yürüyünceye kadar anlamını bir türlü çözemedim. Hiçbir aşk şiiri gerçek karşılığını bulamadı gönlümde aşkı tadıncaya kadar ve merhametin anlamını yalnızlıklarda öğrendim. Satırlara taşınmaya çalışılan her duygunun biraz eksik olduğunu bilirdim de yaşamadan öğrenilmeyeceğini bilmezdim. Peşinden koştuğu her rengin, her sesin, her duygunun, düşüncenin bir gün çürüyecek ellerinin arasından kayıp gideceğini yaşamın kışkırtıcı pırıltısına rağmen kim yaşamadan anlayabilir?

Hele de zihninizin olağanüstü durumlarda hep kötüleri seçme gayreti sizin tutunma çabanızı nasıl da zorlaştırır. Bir hatıraya, bir olaya, bir şahsa tutunarak zihninizden uzaklaştırmaya çalıştığınız olumsuzluklar iyi duygularınızın arasından gedikler açarak aklınıza sızmaya çalışır. Bende tam onu yapıyor uzaklardaki ormana bakıyorum. En uzaktakinden başlayarak ayırt edebileceğim ağaçları adeta tek tek saymaya çalışıyorum. Gözüm giderek yakınlardaki ağaçlara sonra mezar taşlarına, üzerlerindeki isimlere kayıyor ta ki o yazıya gelinceye kadar.

Seslere, gülüşlere, saçınızı okşayan ellere rağmen yok olmak nasıl akıl zorlayıcı bir durum. Demirin paslanıp eskimesini, tahtanın çürümesini anlayabilirsiniz çünkü sadece bir görüntüden ibaret, oysaki insan seslerden, kokulardan, hislerden, hatıralardan var iken nasıl yok olur?

“Her nefis” diyor, ayrım gözetmeden her nefis. Heva ve hevesinin peşine düşüp, yüksek dağları ben yarattım çalımıyla dünyayı çiğneyen ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan her nefis bir gün ölümü tadacak. Canlı direncinin son kırılma noktası olan ölüm aslında insanı yaşama tutunmaya iten işte o nefsin de ölümü demek. Fakat o noktada bile içinizdeki dürtü kabullenemediğiniz bir sonu size kabullendirmeye çalışıyor.

Müzisyen arkadaşım ölen annesi için bir şarkı yazmıştı. Şarkıyı dinlettikten sonra sözlerini tekrarlayıp,
-Sana gelen ölümü ben alırım, dedim ama alamadım…
Mutlak gerçekle karşılaşmadan egonun kışkırttığı güven duygusuyla yüksek perdeden söylenen sözler ile gerçeğin karşısında her şeyin aciz kalması. Hiçbir dilde anlatılamayacak bir hüznü gözlerinde biriken yaşlarda hissettim.

Hayatın meşgalesi içinde karşılaştığımız olayları yaşamın direngenliğiyle ne kadar hafife alsak da gerçekle yüzleşmeden ne hissedeceğimizi bilmek güç. Gün ışığının, görüntülerin, seslerin üstelediği yaşama hevesi direncimizle birleşince aklımız bizi hayatın sonsuzmuş gibi görünen gücüne ulaştırırken gecenin karanlığı, yalnızlığın sessizliği el ele vererek direncimizi kırıyor.

Ve artık hatıralar yoluyla zihnimize tutunanlar usulca şöyle sesleniyor
“Yaşamadan öğrenemezsin”

Neler Söylendi?