Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/cab1ffc482e0c90b26dfa69cd7f0fde7-722985c1866ae6b87b70.jpeg
Turan Demirci
Advert

Çıplak Gerçek

13-08-2022 05:16 2704 kez okundu.

Seksenli yılların ortalarında dönemin en popüler gazetelerinden biri, her gün yayınladığı bir çizimle cinayete kurban gitmiş olan bir kadının cesedinin bulunan parçalarını verirdi. Eklemlerinden parçalara ayrılmış kadının bir gün eli bulunurdu, bir gün bacağının bir parçası. Soğuk kış günlerinde amcamların kahvesinde saatler süren gazete okumalarımın en heyecanlı haberlerinden biri buydu.

Her gün ilk iş gazeteyi alır ve merakla acaba yeni bir gelişme var mı diye okumaya koyulurdum. Katil daha sonra bir sinemada uyurken yakalandı. Verdiği ifadede, burnu kırılmış biri gibi yüzünü bantladığını ve insanların en yoğun olduğu vapur iskeleleri, tren garları gibi yerlerde dolaştığını söylemişti. Yani gerçek göz önündeydi ve kimse onu görmüyordu.

Bizler hayatı anlamlı hâle getirmek adına önce karmaşıklaştırır sonra anlam yükleriz. Yarattığımız kaosun derecesi bizim olaya yüklediğimiz değerin derecesini artırır. Başkalarından duyduğumuzda ya bunun için de böyle bir şey yapılır mı, dediğimiz pek çok olay kendi başımıza geldiğinde, yüklediğimiz anlamın ağırlığı işlediğimiz kabahatin büyüklüğüyle eş değerdedir. Oysaki insanlık tarihi boyunca milyonlarca kere yaşanan ve aynı neticelere çıkan olaylar her insanda yeniden tekerrür eder. İlahî adaletin, hiç kimsenin tarafını tutmamak adına herkes için eşit olarak kurguladığı bu oyunun neticesinde sanıyorum hiç kimse “Benim iyilik yapmaya veya kötülükten kaçmaya fırsatım olmadı.” diyemeyecek.

Aynı yılların yaz aylarında ise o zamanlar henüz Maltepe sahil yolu yapılmadığı için denize sıfır olan çay bahçelerinde, gece geç vakitlere kadar çay içip sohbet etmek en büyük eğlencemiz… Abilerimiz var. Kimi gemici, kimi uzun yol şoförü, kimi esnaf. Yüzlerce kişinin oturduğu bahçede, masanın altında cigara sarıyorlar. Uzun yol şoförü olan abi kaza yapmış, başında bir bandajla geldi. Geçmiş olsunlar… falan derken aradan günler geçti. Günler haftaları kovaladı ama abinin başındaki bandaj bir türlü çıkmıyor.
—Hayırdır abi, dedik.
—Polis böyle olunca ayıkmıyor, dedi.
Meğerse cigaralığı bandajın arasına saklıyormuş!

Gerçek her zaman çıplaktır. Zaten insanı utandıran ve onu saklamaya sevk eden de bu çıplaklıktır. Zira bu kadar basit algılamaya çalışmak, zorlanmış zihinlerimizin karmaşık algısını hafife alır. Beni şaşırt, beni şaşırt diye üsteleyen egomuzun yenilme korkusunu bastıracak yegâne şey şaşırtacak şeyin her seferinde biraz daha karmaşık olmasıdır.

Psikolojide: “Aynı yere ısrarla bakmıyorsa kişinin orada muhakkak ilgilendiği bir şey vardır.” şeklinde bir tanım vardır. Eski bir tanıdığa polis köpekleri uyuşturucuyu nasıl bulur, diye sorduğumda, “Aslında” demişti, “Çoğunlukla köpek bulmaz. Köpeğin hareketlerini izleyen polisin bir gözü de şüphelinin üzerindedir. Köpeğin vardığı noktada şüphelinin heyecanını hissettiğinde aradığı şeyin orada olduğunu polis anlar.”

Çünkü gerçek bütün çıplaklığıyla oradadır. Başka bir yerde olsa ne fark eder ki. O gerçek hep vardır. Biz kendimizi veya güvendiklerimizi oraya koyamadığımızdan onu yok sayarız. Yoksa katil aramızda dolaşacak, adam kafasındaki bandaja esrar saklayacak da biz göremeyeceğiz! 

Hem de biz… Peeeh!

Neler Söylendi?