Filbahri / Yusuf Gökbakan

Yazan: Yusuf Gökbakan -FİLBAHRİ
Advert

ÖYKÜ - 30-04-2024 23:28

FİLBAHRİ

Fi tarihinde, ak bir denizin dibinde bir çiçek yaşarmış; denize sevdalı, daha adı konulmamış… O çiçeğin bir benzeri yokmuş cümle denizlerin dibinde. Gece bir inci gibi parlarmış, gündüz ise her bir yönden ayrı bir renk cümbüşü yaşatırmış bakan herkese. Eşsiz bir güzelliğe sahip bu çiçek, yolu kendisine uğrayan her deniz canlısını mest edermiş güzelliğiyle. Öyle ki, onu gören rotasını unutur, bir adım öteye gidemezmiş.

Zamanla çevresinde hayranlarından oluşan bir halka peyda olmuş fakat o, denizine hayranmış; umurunda değilmiş gördüğü bu ilgi. Amma ve lakin, maşuku bu ilgiden rahatsız olmaya başlamış. Aşıklık makamı; hırpalanma makamıdır ya, maşuk da hırpalayan olacaktır bir kez daha. O, çiçeğin kendisine olan âşkını bile bile ondan kurtulmayı planlamış ve bir sabah bir zelzele koparmış zemheri ayının en yaman deminde. Ve en aşıkane rüyalarından birindeyken kökünden kopmuş bir halde bulmuş kendini, suyun yüzüne vuran bahtsız aşık. Sahile sürüklenmiş, ah çeke çeke… Bir fön rüzgarı dayanamamış onun bu haline, alıp serin kollarına savurmuş anakaranın ortasına.

Toprak, sahip çıkmış bu çilekeş aşığa. Tekrar sürgün verip boy göstermiş. Ancak bu kez tarifi namümkün güzelliğine bir de cennetteki rahiyalara eş bir ıtır da eklenmiş. Şimdi de insan türü halkalanmış ilk kez gördükleri ve dahi kokusuyla mest oldukları bu çiçeğin çevresine. Lakin ne gam! Zavallı aşık yurdundan ve yarinden ayrılmanın acısıyla günlerce kahretmiş kendini. Her seher bir başka yöne açmış goncasını, belki denizi görürüm diye.

Aşk çiledir ya; kırk gün değil, kırk yıl değil, tam kırk asır sürmüş çilesi. Ve yine bir sabah, Yunus’un balığın karnından kurtulduğu gün, deniz insafa gelmiş. O günün anısına kutlama olsun diye, kendi gözyaşıyla kendini besleyen sevdalısına haber salmış, ılık bir meltemle. Kokusunu vermesi karşılığında her sabah goncasını kendisine doğru açmasına izin vereceğini söylemiş. Eee, durur mu aşık çiçek! Zaten benim özüm sensin diyerek kabul etmiş tabii ki.

Kokusunu yitirince haliyle etrafındaki halka da zamanla azalmış. Ama o halinden gayet memnun, her sabah sevgilisine yüzünü dönerek uyanmış. İnsanlar ondaki bu sırlı değişimin künhüne varamamışlar. Biraz seyredip uzaklaşmışlar, yolcu yolunda gerek diyerek.

Bir akşamüstü bir kervan konaklamış yakınlarında. O kervanda ariflerden biri de varmış. Herkes o çiçeğin güzelliğinin seyrindeyken, o arif anlamış aşık çiçeğimizin sırrını. Bu dokunaklı serüven gözünün önünde an be an canlanmış. Kimseye aşikar etmemiş bu sırrı. Gözlerinden yaşlar boşalırken “Filbahri” olsun bunun adı demiş sadece. Adı konulan aşık çiçeğimiz bundan gayri soy verip çoluk çocuğa karışmış, her sabah gözünü; kalbini ve özünü sunduğu denize açarak.

Gayrı âşıkların bahçesinde, baş köşede yerini alan çiçektir filbahri. Aşk merdivenlerini ıztırabla çıkan çiçektir filbahri. Özünü aşkın berrak gözyaşlarıyla yıkayan ve sevgilisine sunan, insanlara aşkı öğreten çiçektir filbahri…

Günün Diğer Haberleri