Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/67249303d47d37fe078e1439f958b92b-c2e851f350027387b26a.jpg
Ümit Polat
Advert

Köksal Alver’in Bahane’si

21-03-2023 16:32 976 kez okundu.

Bahane pek hacimli bir eser olmamasına rağmen irili ufaklı 23 öyküye ev sahipliği yapmaktadır. Bu öykülerin bazıları oldukça kısa olmakla beraber yine de küçürek öykü diyemeyeceğimiz tarzda kaleme alınmıştır.

Köksal Alver’in bu eserdeki öyküleri klasikleşmiş olarak genellikle mekân tasviri ya da karakter tasviri ile başlar. Bu tasvirler; yazarın karakteristik dil özelliği olan oldukça kısa cümlelerle devam eder hatta bu sade ve kısa cümleli dil, mekân tasvirlerinde daha da belirginleşir, bir iki kelimelik cümlelerle işlevsellik kazanır. Bu kısa betimlemelerle aşama aşama, bir nevi mekân inşa edilir, tamamlanır. Daha sonra o mekânın içine sırasıyla anlatıcının duyguları ve karakterler konumlandırılır. 

“Sabah saatlerinde tramvayda uykulu gözler, dağınık saçlar, makyajlı yüzler, parfümlü bayanlar. Kimileri birilerine, bir yerlere kimileri ise pencerelerden İstanbul’un değişen simgelerine, garip huylarına bakıyor. Birkaç kişinin elinde gazete. Çoğunda cep telefonu. Uyuklayanların başı önünde.” örneğinde görüldüğü gibi bu mekân tarifleri tiyatrovari sahne ve dekor tanıtımlarına da benzer.
Alver’in tasvirleri daha çok somut bir anlatım üzerine kuruludur. Karakterlerin ya da anlatıcının kişisel portresi üzerinde fazla durulmaz, durulsa dahi yine somut niteliklerle dile getirilir.

Bahane’yi oluşturan metinler bir genellemeye tabi tutulacak olursa daha çok röportajı andırmaktadır denilebilir. Çünkü anlatıcı çoğu öyküde ya bir taşra kasabasında ya kırsalda veyahut İstanbul gibi büyük şehirlerde gezintiye çıkmakta basit bir yolculukla hem şehrin ya da köyün ruhunu hem de öyküyü değiştirmektedir. Bu yönüyle eser gezi yazısı, öykü ve röportaj arasında gidip gelmektedir. Heykel, Bitli, Hikâyeci adlı öykülerde olduğu gibi bazı metinlerde öykü, tamamen bir durum tespitinden ya da anın tasvirinden ve bu tasvire dâhil edilen anlatıcının duygularından, kimi zaman da düşüncelerinden ibarettir.

Köksal Alver, öykücülüğünü kurgudan ve tahkiyeden ziyade dil işçiliği üzerine oturtmuştur. Bu dil işçiliğinin okuru sıkmayan ve kendini okutturan üç temel özelliği vardır. Bunlardan birincisi, yazarın oldukça kısa cümleler kurması; ikincisi, bu cümleleri bir merdivenin basamakları gibi birbirini tamamlar bir şekilde sıralaması, bu sıralamayı yaparken de benzer cümle tiplerini kullanması ya da özneleri yüklemleri tekrarlamasıdır. Üçüncü özellik ise bu dil işçiliğinin soyutluktan, imgesel evrenden uzak, yaşanılır somut sözcüklerle kurulmasıdır. 
“Evden çıkar çıkmaz bir güzergâh belirliyorum hemen. O güzergâhı bitiremeyeceğimden, ondan sapacağımdan adım gibi eminim. Bu sapmaları da güzergâha dâhil ediyorum. Biraz kendi izlerimi biraz da babamın izlerini takip etmeyi düşünüyorum. “

Alver, dil işçiliğini sürdürürken modernistlik tekniklerden ziyade daha geleneksel tekniklere ağırlık verir. Anlatımda anlatıcı sürekli ön plandadır. Okura verilmek istenenler gösterme tekniklerinden çok anlatma teknikleri ile sunulur. En fazla kullanılan teknikler olay tanıtımı, kişi tanıtımı ve tasvirdir. Bunun yanında dilde görülen klasikleşmiş teknik ise leitmotiv tekniğidir. Yazar bu tekniği hemen hemen her öyküsünde kullanır. Hatta bazı öykülerin sırf leitmotiv tekniği kullanılmak üzere yazıldığı hissine kapılırsınız. Yazar; iç konuşma, bilinç akışı, diyalog gibi teknikleri neredeyse hiç kullanmaz. Eserde diyalog tekniğini ciddi anlamda sadece Gürsel ve Kentsel Dönüşüm Geldi adlı metinlerde kullanılır.

Bahane'de günlük yaşamda rastlayacağımız tipleri ve durumları konu alan temalar yoğun olsa da bunun dışında modern yaşamı ve modern çağın insanını eleştirel bir bakış açısıyla işleyen temalar da söz konusudur. Bu bakış açısı daha çok yine mekânlar üzerinden yürütülür çünkü insan önce mekânları değiştirmiş sonra kendisi de değişmiştir belki de insan değiştiği için yaşadığı mekânları da değiştirmiştir. Yazar bu mekân değişiminde açık açık eski klasik mekânlara taraftar olduğunu beyan eder. Bu durum bazı metinlerin içinde birkaç cümle ile işaret edilmiş olsa da Kentsel Dönüşüm Geldi ve Her Siteye Bir Dede adlı öykülerin asıl temasını oluşturmaktadır. Bu tema, bu hikâyelerde mizahi bir anlatımla tüm ağırlığıyla kendini hissettirir. Her Siteye Bir Dede adlı öyküdeki masalsı anlatım da Bahane’deki çoğu öykünün biçimselliğine zıt düşmektedir. Ayrıca Eşek adlı öykü de diğer öykülere nazaran tematik farklılık oluşturmaktadır. Bu öyküde ölüm ve ölüm sonrası hayatın yazar tarafından nadiren de olsa imgesel bir anlatıyla işlendiğini görmekteyiz. İslami izleklerin ön plana çıktığı diğer iki öykü ise Akşam Yıldızına Baka Baka ve lslak adlı metinlerdir. Bu metinlerde de yazar Kur’an ayetlerinden referans alarak bir önceki öyküdeki çağrışımsal anlatıyı devam ettirmeye çalışır.

Bahane’de yazar çarpıcı sonlara gerek duymaz. Öykülerin ya sıradan bir sonu vardır ya da bazıları sonuçsuz bırakılır. Hem serimlerin hem de çözümlerin bu denli rahat ve kaygısız ifade edilmesi yazarın metinleri daha çok bir rahatlama, deşarj olma vasıtası olarak gördüğü kanısını uyandırır okurda.

Sonuç olarak, olaydan ve dinamizmden ziyade ana odaklanan, bu odaklanmaları daha çok özgün bir dille ifade etmeye çalışan, tematik çeşitlilik oluşturmayan metinleriyle, sıradan, samimi kahramanlarıyla günlük yaşamı hatırlatan, büyük şehirlerin dışında taşrayı, Konya’yı anlatan Köksal Alver, Bahane’de farklı bir tarz öykücülük ile okurun zihninde yer edinecektir.


 

Neler Söylendi?

Ayfer Güney

Her zamanki gibi okuyucunuza edebi bilgileri ustaca sunmuşsunuz 1 yıl önce