Advert

Öz / Ayşe Gürkan - Truva Edebiyat Dergisi 7. Öykü Yarışma Üçüncüsü

Yazan: Ayşe Gürkan -ÖZ / TRUVA EDEBİYAT DERGİSİ 7. ÖYKÜ YARIŞMA ÜÇÜNCÜSÜ

ÖYKÜ YARIŞMASI - 08-03-2024 13:17 718 kez okundu.

Öz / Ayşe Gürkan - Truva Edebiyat Dergisi 7. Öykü Yarışma Üçüncüsü
Advert

ÖZ

En sevdiği andı. Elinde sıcacık, avuçlarını yakan, kokusu ciğerlerine kadar dolan kahvesi ile oturuyordu balkonda.

An güzeldi fakat yine içi hoşnut değildi. Hissettiğine şaşırmadığı bir hoşnutsuzluk, huzursuzluk vardı. Hani insanın karnını ağrıtır, yemek borusunu sıkar ya, işte öyle bir hoşnutsuzluk.

Bu durumun farkında olmasına rağmen, yine de çok umursamadı. Ne de olsa alışkındı.

Gözü, solmuş güle takıldı. Boynunu eğmişti. Rengi kirli toprak rengindeydi, güzel kokusu yok olmuştu. Bahçe makasını alıp kessem mi acaba diye düşündü, sonra vazgeçti bu isteğinden de.

Birden etraf karardı, ne olduğunu anlayamadı. Saniyelik bir şeydi.

“Ah” dedi; “Yorgunluktan neler oluyor?”

Neydi bu şimdi. Zaten var olan huzursuzluğu iyice artmıştı. Kahvesini bırakarak eve girdi.

Evlerinin önünde, halen kimsenin tam olarak nasıl çıktığını bilmediği bir dut ağacı vardı. Çok genç bir ağaç değildi. Bazen bu ağaç, kadının ilgisini çekerdi çünkü kadına göre bu dut normal ağaçlara göre daha hızlı büyüyordu. Geçen gün eve girerken inamamıştı gözlerine. Dut ağacının yaprakları ve dalları neredeyse 4. kata kadar ulaşmıştı.

Tabii ki, kadın bu durumun üzerinde de çok fazla durmadı. Önemsenecek bir sey değildi ona göre. Dedim ya, bu dut ağacını kimin diktiği hiç kimse tarafından bilinmezdi.

Bir rivayete göre, apartman inşaatı sırasında birden çıkıvermişti. Ama dut erkek olduğu için öyle meyveleri dökülüp leke de yapmazdı. Apartman sakinlerini, yazın yapraklarıyla sıcaktan korur, kışın ise yapraklarını dökerek evlere güneşin girmesini sağlardı. Yani, kimse farkında değildi ama apartmandaki insanları gözler, hisseder ve onları korumaya çalışırdı. Zamanı gelince de, asıl olmak istediği taraflarının aynası olurdu. Zamanı gelince. Göz açıp kapayıncaya kadar. Anlık bir karaltı sonrası.

O gün de, kadının yaşadığı anlık karaltı sonrası, onun farketmediği ama ağaçın gövdesinde beliren yapraklarının altında gizlenen bir çıkıntı oluştu. Küçük bir kabarıklık. Kadının iç huzursuzluğunun ağaçtaki yansıması gibiydi.  Bu çıkıntıyı görmek için dikkatten daha fazla bir seye ihtiyaç vardı. Ağacın bir parçası gibiydi adeta ama aslında kadının mayasıydı.

Kadın balkona her çıktığında, farkında olarak ya da olmayarak, mutlaka duta dokunur ve ağaca her dokunduğunda ağaç onun hücrelerinden bir kısmını alır, onu hisseder ve  özüne aktarırdı. Uygun zamanı bekliyordu. Uygun zaman geldiğinde de, özden dışarı bu parçayı çıkartıyordu.

Dedim ya, dışarıdan bakanın bir şey anlaması imkansızdı ama kadının mayası geçmişti bir kere dut ağacına ve oluşum başlamıştı kadının olmak istediği öze.

Kadın içeride saçlarını tarıyordu. Yine aynı tuhaf ikilem; “Ne kadar güzel saçlarım var. Ama bakmıyorum bu saçlara. Ne kadar çok beyaz var. Neden önemsemiyorum acaba? Aman boşver.“ Kadının en çok söylediği iki kelime olabilirdi bu. “Aman boşver” der başka bir düşünceye dalardı. Sonra yine ikilem ve yine aman boşverler.

İçeride bu duygular yaşanırken, dut ağacında da tuhaf şeyler oluyordu. Her “aman boşver” kelimeleri evrene yayıldığında bizim bildiğimiz tınılardan farklı bir parçaya dönüşüyor ve küçük maya da ilginç değişiklikler peydah oluyordu.

Aynada eski kendine baktı, değiştiğini hayal etti. Kafasının içi eski bir ev gibiydi. Eski anılar, eski yasaklar, eski öğretiler ve eski her şey. Yenilerde vardı aslında kafasında. Ama bu yenilere eskilerden bir türlü fırsat gelmiyordu.

Kafasının içini açıp bakacak olsanız tozlu, eski yaprakları sararmış kitaplardan oluşan bir kütüphanede hissederdiniz kendinizi. Hatta, içine girseniz birden yaşlanıverirdiniz.

Peki ona göre; “yeni” neydi? Tatlı gülümseyen bir surat. Hani o en küçük şeyde bile cıvıldaşan çocuklar vardır ya, işte onların ifadesi gibi. Sıcacık duygular. Samimi duygular. Azalan mesafeler…

Ama koca bir duvar ayırıyordu eski ve yeniyi. Tırmanması zor, tırmansanız bile sanki sonsuzluğa uzanan bir kabus…

Kadın, bunları içinden geçiredursun, bizim dutta kadının aklından geçen her yeni şey vücut bulmaya başlamıştı. Belli belirsiz olan kabartı, biraz biraz şekilleniyordu. Önce rengi gelmişti. Ağacın renginden ayrılmayan yer yer siyah kahverengi oluşum, kadının sıcaklığı içinde hissetmesi ile birazcık da olsun pembeleşmişti. Sanki kanlanmış, canlanmıştı.

Biraz gözlerinizi kısarak, konsantre baksanız; dalların ayrımında sabit duran bu oluşumun, gülümseyen bir suratının dahi olduğunu fark edebilirdiniz. Sıcacık gülümsemesi olan bir surat. Ama halen ürkek. Halen güçlenmeye ihtiyacı var. Bunun için de biraz zaman ve ikilemler gerekli.

Yine sevdiği yerde, balkondaydı ve elinde sıcacık kahve fincanı. Kokusu ılık ılık ciğerlerine kadar işliyordu. Birden sert bir rüzgar esti, içi ürperdi. Balkonun burasında hep tuhaf bir rüzgar eserdi apansız içini ürperten. Dutun dalları kıpırdadı. Ve o an, sanki yapraklar arasında bir şeyin hareketlendiğini gördü.

Dikkatli bakmak için yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı ve birden...

O da ne?

Kendine bakan gözler, tanıdık gözler…

Birden etraf karardı. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Ağaçtan kadına bakan bir çift göz. Dondu kaldı. Neydi bu. Bu bir dönüşümdü.

Kaçmak istiyordu ama hareketsiz kalmıştı. Ağacın dalları hareketlendi. Kadını kollarından tuttu. Kendine doğru çekti ve ona sımsıkı sarıldı.

Sarıldığı da kendisiydi, sarılan da kendisiydi...

Bugüne kadar olmak istediği özü, sonunda gelmişti. İkilemler, kararsızlıklar aslında özünü getirmişti ona. Kendini özüne bıraktı…

Ayakları birden yerden kesildi. Parmak uçlarından başlayarak içinin ısındığını, ayaklarının yerden kesildiğini hissedebiliyordu. Ağırlığı tamamen gitmişti. Gittikçe özgürleşti, ısındıkça özgürleşti…

Balkonda kalan ise; halen dumanı tüten mis kokulu kahve fincanıydı.

Ve birkaç dut yaprağı…

***

- "ÖZ" İsimli 2024 Truva Edebiyat Dergisi Geleneksel 7. Öykü Yarışması Üçüncüsü Öyküyü Sesli Dinlemek İçin Görsele Tıklayın...

* TRUVA EDEBİYAT DERGİSİ GELENEKSEL 7. ÖYKÜ YARIŞMASI 2024 SONUÇLARINI JÜRİ GÜNCELLEDİ. AÇIKLAMAYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 

Advert
Neler Söylendi?

Gülsüm Hataş

Çok çok güzel okurken kendimi balkonda ve o dut ağacinin altında hissettim içime işledi çok güzel bir huzur kapladı kahve kokusu burnuma geldi daha güzel anlatılamazdı tebrik ediyorum Ayşe Gürkan hanımı 2 ay önce
DİĞER HABERLER
Rüya Gibi / Ümmügülsüm Hasyıldırım

Rüya Gibi / Ümmügülsüm Hasyıldırım

24-04-2024 - ÖYKÜ YARIŞMASI

Truva Edebiyat Dergisi 2024 Öykü Yarışması Ödül Gecesi Yapıldı

Truva Edebiyat Dergisi 2024 Öykü Yarışması Ödül Gecesi Yapıldı

24-04-2024 - ÖYKÜ YARIŞMASI