Advert

Hemderdim, Hem Derdim

Yazan: Emirhan Mutlu - HEMDERDİM, HEM DERDİM - Truva Edebiyat Dergisi 5. Öykü Yarışmasına Katılan Öykü

ÖYKÜ YARIŞMASI - 28-06-2022 22:12 755 kez okundu.

Hemderdim, Hem Derdim
Advert

HEMDERDİM, HEM DERDİM

Kim olsa senden kurtulmak ister ama ben bugün sana arkadaş aradım.

Minibüste otururken bir kadın bana bakarak “Oturabilir miyim?” diye sordu. Ben koridor tarafında oturuyordum. Kalktım, yerimi ona verdim. Ama o gidip cam kenarına oturdu. Seni de yerinden etti. Sen de benim yerime oturdun. Ben sana yerimi seve seve veririm ama o kadının seni yerinden kaldırmasına pek sinirlendim. Yine de bir şey demedim. Ayakta yolculuğuma devam edecektim. Kadın senin oturduğun koltuğu gösterip “Beyefendi, oturmaya devam edebilirsiniz ben rahatsız olmam” dedi. Ah, ne düşüncesiz kadın! Evet, rahatsız olmayacağını biliyoruz ikimiz de çünkü rahatsız eden zaten kendisi. Üstelik bir de seni görmezden geliyor. Ne diyeceksin ki böylesine? Ben tabi ki seni ezdirmedim. “Orası dolu hanımefendi, biz zaten iki kişiydik” diyerek haddini bildirdim. Ben yüzünün bozulmasını bekledim ama o anlamsız anlamsız baktı. Otobüsteki diğer yolcular da ona eşlik ettiler. Ne kötü şey! Herkes seni görmezden geliyordu. Ama ben seni ezdirmem, ezdirmem merak etme. Hemen sıradaki durakta indik beraber.

Yürüyerek devam edecektik yola. Dilime takılan türküyü söyledim sana tüm gün. “Emineme babası çikolata almış / Eminem yemeden bayılmış” diye başlayan var ya hani, o işte. Ama ben bu türküyü Roza Eskenazi’den dinlemiyorum. Soyadı eski bir Nazi’yi andırdığı için tüylerim ürperiyor! Onu düşünmemeye çalışmalıyım şu an. Ben bu türküyü şu kıvırcık saçlı, sakallı, esmer oğlandan dinliyorum.

Neydi adı? Neyse, unuttum şimdi. Ne hoş bir yüzü var o çocuğun. Ben de esmerim aslında. Keşke benim de saçlarım düz değil de kıvırcık olsaydı, sakallarım da bu kadar seyrek çıkmasaydı. O zaman ben de saçımı sakalımı uzatıp çok yakışıklı olabilirdim. Belki benim de bir Eminem olurdu. Eminem olunca derdim de olurdu, o zaman sana arkadaş da bulmuş olurdum. Ama ben saçlarını kısa kestiren, sinekkaydı tıraşlı çirkin bir adamım maalesef. O yüzden bir kadın yok hayatımda. Kadın olmayınca dert de yok.

Aslında bir zaman benim hayatımda da kadınlar vardı. Ben senin ekmeğini çok yedim bu konuda. Yıllarca çalıp söylediklerimi kafelerde, barlarda pek az kişi dinledi. Sonra hayatıma sen girdin. Sen, canım derdim! Yalan yok, seni hayatımdan kovmak için çok uğraştım. Seni unutmak için kendimi işime verdim. Tabii senin de etkinle çok güzel şarkılar yazdım, söyledim. İki albüm kaydettim birer yıl arayla. İkisi de yok sattı. Çok güzel kadınlar girdi hayatıma, ama hepsi de girdiği gibi çıktı. Hiçbiri yeni bir dert getirecek kadar kalmadı hayatımda. İşimde de her şey yolunda gittiğinden aklımı kurcalayan başka hiçbir derdim olmadı. Her gece yattığımda seninle baş başa kalıyordum. Yanımda başka başka kadınlar olsa bile. Ne yaptımsa senden kurtulamadım.

Ve biz bir zaman sonra barıştık seninle. Ben bir daha seni kovmaya çalışmadım. Aksine seni daha da çok kattım hayatıma. Hayatımın merkezine seni koydum. O günden sonra her şeyi iki kişilik yaşadık seninle. Ve o günden sonra ben bir daha hiç çalışmadım. Kazandıklarımı yiyoruz cepten, beraber. Ama mutluyuz birlikte. Sence de öyle değil mi? Sen benim hemderdimsin, hem derdimsin.

Soracaksın şimdi bana biliyorum, “Nereye gittin bana arkadaş bulmaya” diye. Aslında derdi bulunca sana sürpriz yapacaktım ama söyleyeyim, bir sol partiye gittim. “Memleketin bütün derdiyle dertlenen bu adamların elbet bana da verebilecekleri dertler vardır” diye düşünerekten kalktım gittim. Aslında minibüsle gidecektik biliyorsun, ama işte yolda o talihsiz (yoksa hadsiz mi demeliyim) olay yaşanınca inip yürümek durumunda kaldık. Yanıma çok para da almamıştım zengin görünmemek için. Solcu gibi hissetmem gerekiyordu çünkü. Ama yürümek de acıktırdı beni. Sana sordum, sen de acıkmışsın. Ah, canım derdim benim, ne kadar da çekinerek söyledin acıktığını! İki döner ekmek alacaktım ama yanıma çok az para aldığımdan cebimdekiyle bir tane alınabiliyordu. Sensiz boğazımdan geçmeyeceği için almadım. Yarım yarım bölüşebilirdik de ama sana yarım döner ekmeği layık görecek de değildim herhalde! Açlığa dayanırım ama seni üzmeye dayanamam.

Aç karnımıza uzun bir yol teptikten sonra parti binasına vardık. Gelmeden ben bakmıştım biraz solcular nasıl konuşur diye. “Selamünaleyküm” demedim o yüzden içeri girince. “Selam yoldaşlar” dedim, selamımı aldılar sağ olsunlar. “Ben partiye üye olmaya geldim” de demedim. İstesem derdim ama solcular böyle konuşmazlarmış. Benim babam memurdu, ben devrim falan bilmem normalde. Sırf senin için geldim buraya. Ama onlar bunu bilmiyordu tabii. “Örgütlenmeye geldim” dedim özgüvenli bir ses tonuyla. “Geç içeri yoldaş, kayıt masası orada” dediler, geçtik birlikte. Yine seni görmezden geliyorlardı ama onlara ses çıkaramazdım, sana arkadaş vereceklerdi sonuçta. İçeride misafirin oturması için bir tane koltuk vardı.

Ona da seni oturttum tabi ki. Kayıt yapacak kişi senin oturduğun koltuğu gösterip “Buyrun, oturun lütfen” dedi. Oturmadım. “Yok, böyle iyi” diyerek yanıt verdim. Israr edince dayanamadım, “Dolu orası görmüyor musunuz, iki kişiyiz biz” dedim. Adam yüzüme şaşkınlık içinde baktı. Ayağa kalkıp odadan çıktı, çıkarken kapıyı da açık bıraktı. Dışarıdakilere “Beyler galiba Faruk abinin yolladığı adam bu” dedi.

Beni kimse yollamadı, ben senin için geldim buraya. Hışımla dışarı çıktım, sen de benim arkamdan geldin. “Ben örgütlenmeye geldim, Faruk abiyi falan tanımam” dedim. Aralarından biri “Heh, tamam o. Faruk abi demişti ‘nereye yollasam beni tanımadığını söylüyor’ diye” dedi. İri yarı olanı koluma girdi. “Ben götüreyim bunu” dedi.

Debelendim. “Dur, nereye götürüyorsun, ben buraya örgütlenmeye geldim” desem de dinlemedi. Çıkardı beni binadan. Birkaç sokak ötedeki bir esnaf lokantasına götürdü.

Lokantada bir masaya oturttu beni. Oradaki birine işaret etti. Bana tabldot ile yemek getirdiler. Ama iki yanım da doluydu. Senin nereye oturacağını sordum, “Biz onunla ayrı ilgileneceğiz” dedi iri yarı adam. Karnım çok acıktığı için gücüm bitmişti, ses edemedim o yüzden. Önümdeki yemeği iştahla yerken çaprazımdaki iki kişinin beni işaret ettiğini gördüm. Biri diğerine “Lan baksana şu herif gastedeki adam değil mi” diye soruyordu. Öbürü biraz daha dikkatli baktı bana. “Hangi gastedeki lan” diye soruya soruyla cevap verdi. Soruyu soran adam önündeki gazeteyi haberi gösterdi. “Bak” dedi, “buradaki haber işte. ‘Ünlü şarkıcının son hâli görenleri hüzne boğdu’ yazıyor.”

Haberin Videosu : Truva Edebiyat Dergisi 5. Öykü Yarışması sonuçları ve Jüri değerlendirmesi Truva Edebiyat Dergisi

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Rüya Gibi / Ümmügülsüm Hasyıldırım

Rüya Gibi / Ümmügülsüm Hasyıldırım

24-04-2024 - ÖYKÜ YARIŞMASI

Truva Edebiyat Dergisi 2024 Öykü Yarışması Ödül Gecesi Yapıldı

Truva Edebiyat Dergisi 2024 Öykü Yarışması Ödül Gecesi Yapıldı

24-04-2024 - ÖYKÜ YARIŞMASI