HATİCE
Elinde tahra ile girdi çalılığa. Çalılar şalvarı asılıyor, eller kalkıp indikçe dallar yere düşüyordu. Düşen dalları tutup tutup açıklığa attı. Bu defalarca sürdü. Eğilmekten acıyan belini doğrulttu. Geriye doğru gerildi. Biraz rahatlar gibi oldu.
"Bir denklik olmuştur " diye söylenip, çalılıktan çıktı. Güneş üstüne üstüne abanmış, sarı dastarı terden ıslanmıştı. Sıyırıp kenara bıraktı. Dastardan kurtulan saçlar esintiyle havalandı. Omzuna düştü. Esinti iyi geldi. Dalları tek tek serdiği urgana yığdı. Yığın kabardı kabardı, urganla sıkıştırdı. Yığın ipler arasında büzüldü.
- Çok kesmişim, sırtlanmak zor olacak.
Kenara koyduğu su şişesinden içti. Oturup soluklandı. Ayak seslerini duyunca dönüp baktı. Bir adam olduğu yere doğru geliyordu. Selamladı. Ürktü.
- Bacım telaş etme, ben garip bir yolcuyum.
O ses etmeden baktı. Kırklı yaşlarda görünüyordu. Siperli şapkasının altından terler yüzüne doğru iniyordu. Su şişesini uzattı.
- Susadıysanız buyrun.
Adam uzanıp aldı. Kapağını açıp içti.
- Sağol
- Bu köyden değilsiniz, sizi çıkaramadım.
- Haklısınız, değilim. Şehirden geldim. Ben dağları dolaşırım, maden ararım..
- Bizim dağlar yozdur. Maden olmaz.
...
- Hala çalı kesiliyor mu?
- Ağılı çevirmek için gerekli.
- Tek başınıza, maşallahınız var.
- Bunlar iş mi?
- Değil mi?
- Her gün her gün yaptığımız bir şey.
Yandaki tahrayı çalıların içine kıstırdı.
- Bir el verseniz sırtlansam.
Yığının önüne çömeldi. Urganın iki ucunu omuzlarına pay etti; “Bismillah!" ile yekindi. Yabancının yardımı ile ayağa kalktı.
- Su şişesi sizde kalsın, sağolun.
- Sen de sağol. Şehirde kadınlar, bugün “Dünya Kadınlar Günü”nü kutluyor. Sizin de gününüz kutlu olsun.
- Kadının günü mü varmış? Bizim her günümüz böyle. Kalın sağlıcakla.
Hatice yamaçtan yüküyle yürüdü gitti. Sanki yükü yokmuşca gidiyordu. Güneş tepesinde, adam bir başka yamaca yönü çevirip elinde şu şişesi ile ilerledi. Bir kaç kara tavuk kaçıştı çalılıktan.
Yamaç şimdi kimsesiz, sessizdi..
...
