NAFİLENİN DİLİ YOK
Yaşama açılan pencerelerde
Güz suskunluğu var
Öteki olmanın yalnızlığında
Bir bakış ötesi sisten duvar
Her gün başka bir yüzleşmeden geçerken hayat
Sussam dilim küser
Konuşsam yara alır sözlerim
Bir ölüm bir de ben unutmadım
Olanın ötesini
Hangi dilden yazılırsa yazılsın ömrüm
Sözler hep yaralı düşer kâğıda
İçe dönük her yenilgim
Ağlasam günler yüz vermez
Yarım kalan umutlarımı
Her gün bir yalanla avuttum
Kendimi en çok da
Yokluğun cebinde unuttum
Kimse bilmese de
Acılarım kalabalık ne zamandır
Ayaklanan öfke tutmuş hayat meydanlarını
Sisler içinde her yer
Gününü bekliyor bir yangın
Özgürlük rüzgârları baskılar gölgesinde
Düşlerde emekliyor
Tuzak kendine borçlu varlığını
İsyankâr dertlerin diline düşen zaman
Parmak sallıyor gelen güne
Geçmişimi didikliyor her anı
Dünü yağmalanmış bir hayatın
Payına kaç gülüş düşer kim bilir
Umuda açık ellerim bir boşluğu döverken
Uzak duyguların düşü
An kadar kısa yarın kadar sonsuz
Sessiz sokakların suçlu köşelerinde
Işığını yitirmişse ay
Karanlığın suçu ne
Çığlık sesine bıçak yaraya âşıksa
Akar bu kan durmaz
Durmadan bilenirken zulmün bıçağı
Olanların gözü önünde
Vurulduğum yerde umutlarım kanar
Her yer bir yokluk cehennemi
Hayat durmadan içimde öfkemi sınar
Anonim acılarla yoruldu kalbim
Yılların gölgesi ağır
Zamanın kulağı sağır
Ölümü öldürsem ne olacak
Nafilenin dili yok