ÇOCUKLUK GÜZEL ŞEY
sabahın ilk ışıkları
perdeyi açardı güneş
girer kalpten içeri
düşün gözlerdeki neferi
ekmeğin kokusunu
beşikteki şekeri
inmezdi üstünden
afacanlardan biri
üç tekerli bisiklet
arkada onun gibi
iki küçük tekeri
kara önlük yıkanmış
yakalıklar takılmış
çantalar hazırlanmış
peş peşe onlarca fener
yol boyunca uzanmış.
beyaz gömlek kravat
öğretmenimden öğrendim
iki günde keraat
bakkal, manav, at arabacı amcalar
hiç kalmazdı o kaşlar
sevecendi bakışlar
hep bir ağızdan
ezbere okunurdu marşlar
defter ile kaleme özenirdi talebe
hiç tanımadığımız birine
yol olurduk önüne
çağırılmasak da düğüne
giderdik bile bile
ne de güzel giyermiş
herkes birbirini beğenmiş
gelinlerin taçları
papatyalarla bezenmiş
vagon gibi dizilmiş
tahta sıra masalar
yetmez ise komşudan
yere serilirdi sofralar
iskemle dizelim amca
herkes yardım ederdi
karınca kararınca
şişman ablak yüzlü aşçı
döner keserdi hızlı hızlı
taşırdık tabakları
üstünde kağıt gibi
dönerin yaprakları
düşerdi kedinin gözü
aşırırdık yanına
el değmeden tabakları
gelin arabasının altından
kaç kez kurtulduk bilmem
arkadaşlarla boğuşudurduk
zarf içindekiler yüzünden
parayı bölüşmek için
yıkık evlere koşuştuk
büyüdük unutuldu her şey
çocuklukta yaşamak
ne de güzel şey