Advert

Gerisinden İçeri / Zeynep Büşra Gürtekin

Yazan: Zeynep Büşra Gürtekin -GERİSİNDEN İÇERİ

ÖYKÜ - 06-05-2024 16:06 224 kez okundu.

Gerisinden İçeri / Zeynep Büşra Gürtekin
Advert

GERİSİNDEN İÇERİ

Hislerimle aramda büyük bir mesafe vardı. Şimdi burada, bu uzun süre kapalı kalmış boş şişe gibi kokan odada, duyduğum cümle ve içime dönüp baktığımda karşıma çıkan boşluk da bu mesafenin kanıtıydı. Hislerimle aramdaki mesafe, hep orada bulunduğunu bildiğim bir sızı… 

Ama bugün, bu sarı odada, bu gerçeğin farkına varıyorum. Kendimle aramdaki mesafe…

Bu mesafe kalkacak olursa kendim olacağım, hissedeceğim. Oysa tüm hayatım ötekinin hissi üzerine kurulu ve kimse kurulu düzenini değiştirmek istemez. Bu sözü hep abartılı bulmuştum yani biri tüm insana ve insanlık tarihine hakim olacak da geçmişte, bugünde, gelecekte neyi istediğimizi bilecek, öyle mi? Bu sözü abartılı bulmuştum ve bugün bu odada, her hücremle ve özelliği aşkın çoğalma talebi olan hücrelerimle benden ne istendiyse söze dahi gelmeden yapan bir atomik yapı olarak oturuyorum.

Denklem basit: Kendin olma, hata yapma! Bu odada bugün bu cümleleri duyan kişi ilk defa kendisinin merkezde olduğu bir şey yaşadığından benliğine bakmak zorunda kalıncaya kadar, kimse kurulu düzenini değiştirmek istemez. Yani benim gibiler için olayların niteliğinden bağımsız başrole yakın hissedilen her durum bir sahne alma olasılığı ve şov, elbette devam etmeli. Bu yüzden belki de bu millet acı sever, kadınlar drama tutunur gibi doğamıza dair yazılan çizilenler gerçek hayattan çok kopuk. Ya başka rol verilmiyorsa? Bugün bu odada prodüksiyonu ben yapmasam da başrol kastına en yakın olduğum an, bu duyduğum cümleler. Ama tabii acemilik, kamera nerede bilemiyorum ve yanlış yere bakışlar atıyorum. Hissedemiyorum. Hissetmem yasaklı ve ne yazık ki arada bazı somut şeyler görsem de yasak bir kanunla değil. Eğer öyle olsaydı direnişi tüm vücudumda hissederdim. Hayır! Bu daha sinsi, daha damarların içinde gezebilen, tırnak uçlarını dahi es geçmeden her yeri donatan bir şey; kendim olmak yasak.

Kendinden önceler: anne, baba, kardeş, koca, yönetici bazı bilmediğimiz ama şeklini aldığımız kurumsallıklar...

En azından hemen arkalarında varım zannediyordum ama mantıksal bir işlem olmayan hayat, en sona ittiğim kendime öndeki kuyruğun sebebini unutturmuş. Hayır! Bugün kırk üç yaşında ben, tüm bu durum için kendimi suçlamıyorum. Gerçi bedenim aksini söylüyor galiba: “Kendini başkalarının yerine koymaktan kendinizde kalmamanız sonucu kalan hasta parçaların hayata tutunma güdüsü çerçevesinde bölünerek hızla çoğalması sendromu…” Biliyorum, hiçbir teşhis koyucu bu kadar anlaşılır kelimelerle bu kadar uzun cümle kurmaz. Bana söylenen cümlenin kelimeleri farklı ama bugün kelimelere de hissizim; “Kansersiniz.
Tedaviye hemen başlamalıyız.”

Gerisinden Ötesi
Bugün yaklaşık bir sene önce ve bir sene içinde ayda bir bulunduğum odanın penceresinden dolan yeşil ve maviyi görüyorum. Bu bir senede bedenimin kontrolübende değildi, bir Tarantino filmi müziğiyle işkence sahnesi keyfi yaşatabilecek o kadar çok şey nüfuz etti ve geçti ki derimden. Bedenim kamusallaştıkça zihnime, kalan tek benlik izi olarak sarıldım.

Derimin altına geçemeyen kendimin oluşturduğu hastalık sebebiyle derimin altında hiçbir şeyle savaşmamam için destek kuvveti gönderilmesi tedavisi…

Dolayısıyla bir kere daha militarizm kaybetti ve savaşmamanın kazancına odaklanılmış büyük umutlar içinde geçen günler bugün bu odaya geldi. Bu bir bakıma vücut seni ölü sansın ki kendinden uzaklaştıran ve hızla çoğalan öteki çoğalmayı bıraksın taktiği idi. E, her kadın taktik uygulayıcısı olarak doğar ve ancak öyle hayatta kalabilir. Ben bugün bu güneş ışığını parmaklarımın arasında gezdirdiğim odada öleyazmamla ilgili bir cümle bekliyorum. Kırk üçü kırk dörde bağlayan ve birbirini takip etmeyi hiç bırakmayan gün ve gecelerde ben bedenimle değil, zihnimle her şeyi hissediyorum.

Hissizliğimin yerine koyduğum hisler, bu birbirine sadık günlerde onlar için artık hissetmeye yerim dar olduğundan son süratle yok oldu. Evet, kendini anlamlı hissetmenin tek yolu olarak bildiğim kendini sona atma taktiği benim hüzünlü de olsa başrol hakkı kazanmamla son buldu. Herkesin aman aman düşman başına dediği kanserin bile merkezinde olmam toplumsal infiale sebep oldu: Kadın baharı. Yani bedenimin öleyazması taktiği nefes alıp veren tüm hücreleri etkiledi ve en korkulan oldu, zihnim kendi lehime büyüdü. Derim soldu, yaprak düştü, hislerim ve ben kaldık. Bakın, yine dramatik bir cümle gibi oldu ama dünyanın en büyük zaferi: Hislerimle ben vardık. Bugün bu odada ben bunun kanıtını istiyorum.

Benden önceler, anne baba kardeş koca yönetici, bazı bilmediğimiz ama şeklini aldığımız kurumsallıklar benden hep alacaklıymış ve verecek bir şeyim yok zannedince tüm senetler tefeciye kalmış. Birinin beni terk etmesinin benim kendime dönmem demek olduğunu derimin altından geçen sıvının yarattığı yan etkiyi çıkarırken fark ettim. Sonra yan etkiyi neden olumsuz düşündüğüme güldüm. Hayatın yan etkisi kendinden kaçmak, öleyazmanın yan etkisi kendini bulmak. Hayattaydım ama kendi aleyhime kendimi yok ediyordum. Ben ediyordum. Zerremi dahi silerek varlığın sorumluluğundan kaçıyorum.

Bugün bu odada duyacağım cümleyi bekliyorum ama bugün beni öldürse dahi biliyorum: Kanser hayatımı kurtardı.

Kendiniz için yaşamaya başlamanız sonucu zararlı öteki oluşumların yok olması durumu.

Kendimi duydum: Kanseri yendiniz.

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Bir Adaya Yerleşmek  /  Muhammet Ali Öztürk

Bir Adaya Yerleşmek / Muhammet Ali Öztürk

18-05-2024 - ÖYKÜ

Balkon / Ahmet Keskin

Balkon / Ahmet Keskin

18-05-2024 - ÖYKÜ