Advert

Ayıp / Ebru Bozcuk

Yazan: Ebru Bozcuk -AYIP

SÖYLEŞİ - 28-04-2024 20:41 270 kez okundu.

Ayıp / Ebru Bozcuk
Advert

AYIP

Kadın, yaşam ve özgürlük üçlemesi, bu topraklarda her zaman kanayan bir yara olmuştur.

Biz kadınlar "Ayıp" sözcüğünü duyarak büyütüldük hep...

Bizim ve bizden önceki kuşak kadınların kırıldığı yerlerden kırılmadan büyüyen bir kadın olalım diye belki de...

Fikirlerinden söz ederken eteğinin boyuna kafayı takmasın, çok güldüğü zaman kendini suçlu hissetmesin, canı yandığı zaman haykırabilsin, tayt giydi diye kusurlu sayılmasın, rakı içtiği için "hafif meşrep" olarak yaftalanmasın diye belki de...

Kadınlık zor zanaattir bu topraklarda. Kendi evinde bile yerin yoktur. "Baba koltuğu" vardır fakat "Anne koltuğu" olan bir ev duydunuz mu hiç?...

Bu sebepten dolayı, yıllar sonra kendime ait evimde, korkudan olacak herhalde, evin her yanına kamyon şoförleri gibi nazar boncuğu koymuştum.
Sanırım bu ritüeli son on yıldır hep bir yerlerden gitmek zorunda kaldığım ve bu sefer benim evim, benim koltuğum, benim özgür krallığım diye yapmıştım. 

Bir yere büzüşmeden, ilişmeden, sereserpe oturmak için belki de...

İşte sırf bu yüzden "Baba koltuklarına son" direnişini her an başlatabilirim.

Kadın kendi evinin içinde bile oradan oraya taşınır. Evin dirliği, huzuru, düzeni kadına atfedilmiştir. Sanki kadın o evde tek başına yaşamaktadır.

Eğer kendine ait düşüncelerin veya bir hobin varsa kendi evinin içinde bile saklanacak yer ararsın.

Nerede sana ihtiyaç varsa o an  orada olmak gibi bir sorumluluk halidir bu...

Tüm bunlar, büyürken öğrenilmiş çaresizliklerdir.
Bir yerin olabileceğini, o yeri koruman gerektiğini ya da nasıl koruyacağını bilemezsin. Çünkü öğretilmemiştir...

Biraz itiraz etsen ya da hakkını savunmaya kalksan, adın "Aykırı Kadına" ya da "Dikbaşlıya" çıkar.

Bir yere ilişirsin nasılsa... Büzüşmeyi, farketmez demeyi, değersizleştirilmeyi nasıl da güzel öğrenmişsindir...

Eskiden Anadolu'da bir kadının yeni doğmuş erkek bebekleri art arda ölürse, yeni doğan erkek bebeğin kulağını delerlermiş. Şeytan gelirse kız sanıp gitsin diye...

Şeytanın bile rağbet etmediği canım kız çocukları.

Bu bilinçaltı ile, bu kodlama ile büyütülmüş bir toplumda, kadının varoluş mücadelesini varın siz düşünün...

Aslında bizler de  kötülükten saklamak için umudumuzun kulağını deliyoruz.

"Selvi Boylum Al Yazmalım" filminde Türkan Şoray'ın hayat verdiği karakter gibi yüzümüze karalar sürüyoruz.

Hatta bazen eril güç tarafından kolumuz bükülüyor, itekleniyor, tekmeleniyor, sakat kalana kadar dövülüyoruz ki, umuda benzemeyelim diye...

Çünkü onları en çok kadının umudu, gücü, enerjisi korkutuyor.

Fiziksel güçleri olmasa, bir kedi gibi kapının ardına saklanacakları aşikar fakat ne yazık ki kadına susmak öğretilmişti buralarda...

Hal böyle olunca, kadın için umutlanmanın da bir anlamı kalmıyor zaten, razı oluyor kaderine, büsbütün hayal kırıklığı çöküyor üstüne...

İşte tam da bu yüzden, şunu hatırlatmak lazım tüm kadınlara...

Büyük öyküler, tıpkı bütün büyük hayatlar gibi, ya birinin kapıdan çekip gitmesiyle ya da kapıdan birinin girmesiyle başlıyor...

Umudumuzu hiç kimsenin örselemesine izin vermemeliyiz. Bir çocuk gibi düşünmeliyiz onu. Kırmaya, üzmeye hakkımızın olmadığı bir çocuk.

Bir çocuk gibi şefkat göstermeliyiz ona ki büyüyebileceği kadar büyüsün. Engellerden, yasaklardan uzak olsun.

En mühimi vaktinden önce bitkin düşmesin diye yapmalıyız bunu...

Evsiz bırakmamalıyız onu. Biz bakmayacaksak, biz sarmayacaksak, başını okşamayacaksak kimlere bırakırız umudu?..

Çünkü "umut" ne kadar dövülse de yine de seni affedebilen bir çocuk gibidir.

Kadın gücü umudun ta kendisidir. Bırakınız yapsınlar, bırakınız söylesinler...

Biz her şeye rağmen ağız dolusu gülmelere, etek boyumuza takılmadan yaşamaya, kendi gücümüze sahip çıkmaya kız kardeş birliği ile devam edeceğiz.

Pardon... Ayıp mı dedi birileri?...

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Yazmak Neye Yarar? / Erhan Tığlı

Yazmak Neye Yarar? / Erhan Tığlı

11-05-2024 - SÖYLEŞİ

Kendini Unutmak / Sebahat Sarıca

Kendini Unutmak / Sebahat Sarıca

11-05-2024 - SÖYLEŞİ