Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/fa8ee95ffd242f386c8bdc7e7c25471c-9a03cf04fcc716554886.png
Esedullah Oğuz
Advert

Aktepeli Olmanın Verdiği Gurur!

10-02-2023 14:48 1113 kez okundu.

Aktepe ismi, Türk okurları için sıradan bir Anadolu kasabasını andırabilir. Zira Türkiye’de bu isimle anılan çok sayıda ilçe, kasaba veya köy var. Ama benim sözünü ettiğim Aktepe, Kuzey Afganistan’da Amuderya kıyısında yer alan bir ilçe. İlçenin nüfusunun büyük çoğunluğu Türkmen. Yani, ta Tuğrul ve Çağrı Beylerden kalma, bin yılı aşkın bir zamandan beri Orta Asya’da yaşayan soydaşlarımız. 

Aktepe’nin gurur duyabileceğiniz hiçbir özelliği yok, ilçede asfaltlanmış yol, su ve elektrik şebekesi gibi altyapı namına hiçbir şey yok. İnsanların bir kısmı hâlâ yüzyıllar öncesinde olduğu gibi atlar ve eşeklerle seyahat ediyor, tarlalarını öküz ve sabanla sürüyor. Ve evlerinde bahçenin bir köşesine kazdıkları çukuru hela olarak kullanıyor ve içme sularını da ırmaklardan veya mahalle kuyularından temin ediyorlar. Diğer bir deyişle burası, insanların 200 yıl öncesinin koşullarında yaşadıkları bir yer. İlçenin başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılık ama Taliban’ın gelişinden beri tüm Afganistan’da olduğu gibi burada da hayat bir anlamda durmuş halde, iş yok, çiftçi ve esnaf perişan. Çoğu kimse, İran ve Türkiye’de çalışan yakınlarının gönderdiği dövizlerle idare etmeye çalışıyor. 

Yemyeşil tarlaları, bol akar suları, el değmemiş doğası ile unutulmuş bir cennet köşesini andıran Aktepe eskiden olduğu gibi bir kez daha beni gururlandırdı. Nasıl mı, diyorsanız anlatayım:

Türkiye’deki depremden bir gün sonra yani 7 Şubat Salı günü beni telefonla arayan Aktepeli bir dostum, “Aktepeliler olarak Türkiye için deprem yardımı topluyoruz. Az veya çok fark etmez topladığımız paraları götürüp Mezar-i Şerif’teki Türk Konsolosluğu’na vereceğiz. Sen de katılır mısın kampanyamıza?” deyince ben, “elbette ki, seve seve. Ama buna gerek yok ki, siz zaten kendiniz zor koşullarda yaşıyorsunuz.

Türkiye zaten güçlü bir ülke, bu felaketin altından rahatça kalkabilir, ayrıca yurt dışından yardımlar geliyor” dedim. Hz. İbrahim ve karınca hikayesine atıfta bulunan dostum,  “bizimkisi, bu zor gününde Türkiye’nin yanında olduğumuzu belli etmek, yoksa bizim vereceğimiz şeyin Türkiye’nin yarasına merhem olmayacağını ben de biliyorum." deyince içimde büyük bir coşku ve gurur hissettim. Aynı coşkuyla işten erken çıkıp hemen bankaya koştum ve söz verdiğim miktarı gönderdim. 
Ama benim yaptığımla onlarınki arasında dağlar kadar fark vardı. 

Onlar yokluk içinde yaşarken dişlerinden tırnaklarından arttırarak veriyorlardı, bense Almanya’da deyim yerindeyse bir eli yağda bir eli balda yaşarken veriyordum. Onların insanlığına ve azametine ulaşmam mümkün değildi. 

Ve iki gün sonra yani Perşembe günü toplanan ve Konsolosluk'a teslim edilen bağışın makbuzu ve resimleri de elime ulaştı: 2.235 dolara tekabül eden 200 bin Afgani, 13 adet gümüş bilezik, 5 adet gümüş yüzük, 3 adet gümüş kolye, 1 adet küpe ve 12 adet gümüş sikke. 

Listede gümüş takıları görünce gururdan göğsüm kabardı ve gözümde canlanan manzara karşısında gözlerim doldu. 

Bundan 90 küsür yıl önceki Kurtuluş Savaşı’nda da Afganistan’dan Türkiye’ye gümüş ve altın takılar gönderilmişti yardım olarak. 

Orta Asya’da Türkmen kadınları geleneksel olarak gümüş takılar takarlar ve bu takıların çoğu da aile yadigârıdır, büyük annelerden kalmıştır gelinlere. Bu yüzden de manevi değeri çok büyüktür. Demek ki, kadınlarımız ve genç kızlarımız, Türkiye’nin bu zor gününde Türk halkına en değerli hazinelerini göndermişler. 
Birçok yazımda, Orta Asya’da, Afganistan’ın en ücra köylerinde gönlünde ayyıldız sevgisi olan milyonlarca insan var, şeklinde cümleler sarfettiğimde, bazıları bunları abartılı ifadeler olarak görmüşlerdi.  Oysa ben kökleri o topraklara dayanan biri olarak soydaşlarımızın katıksız Türkiye sevgisine daha önce defalarca şahit olmuştum. 

Bilirsiniz, çocuklar oyuncaklarını başkalarına pek vermezler. Zira oyuncak, çocuklar için en değerli şeydir. Ama bir çocuk size en sevdiği oyuncağını hediye olarak veriyorsa, biliniz ki sizi gerçekten seviyor demektir. Köyde geleneksel hayat yaşayan, hiç şehir yüzü görmemiş saf bir gelin veya genç kız da aile yadigâri bir takısını size veriyorsa, biliniz ki size çok değer verdiği, sizi aileden biri olarak gördüğü içindir. Ve Orta Asya’daki Türkmenler için Anadolu insanı aileden biridir. Alpaslan yüzlerce Türkmen aşiretini Anadolu’ya getirirken onların bir kısmı da ata topraklarda kalmayı tercih etmiştir. Gümüş takılarını gönderenler, işte ata topraklarda kalan soydaşlarımız / kandaşlarımızdır. 

Bu arada buradan kendime bir gurur payı çıkarmama izin verin. Zira ben de ben bir Aktepeliyim. Doğup büyüdüğüm Aktepe 1981 yılında Sovyet jetlerı tarafından bombalanıp harabaye çevrilince milyonlarca Afgan gibi biz de göç yoluna düşmüş ve bir yıl sonra da göçmen olarak Türkiye’ye gelmiştik. O andan itibaren de 40 yılı aşkın bir süreden beri ayyıldızlı bayrağın gölgesi altında güven ve huzur içinde yaşıyoruz.

Neler Söylendi?