Advert

Sarsıntı

Yazan: Aydın Hanzala -SARSINTI

ÖYKÜ - 08-02-2023 15:40 487 kez okundu.

Sarsıntı
Advert

SARSINTI

Eve gidersek ölümden kurtulur muyuz? 

Uğultulu bir ses duydu, evin tavanına ve duvarlarına baktı ve sırtını duvara dayadı, düşmemek için adeta elleriyle duvara yapışmıştı sanki ve bir telaş ile "Allahu ekber, Allahu ekber." diye, tekbir getiriyordu.

Diğer yandan çocuklarına talimat veriyordu.
Çocuklarda büyük bir korku ve şaşkınlık hakimdi,
"Durmayın, haydin çabuk dışarı çıkın!"
Saat sabah 04:17 i gösteriyordu.
Kızı hıçkırarak annesine koştu, öyle derinden sarıldı ki annesini bırakmak istemiyordu.
Sanki en emniyetli yer annesine sarılmaktı.
Kızına koştu elleriyle başını okşadı, "Korkma kızım haydin çabuk dışarı çıkın!"

Bir bir çocuklarını dışarı çıkardı.
Eşine acele etmesini söyledi.
Hava soğuktu, yağmur yağıyordu, bir battaniye ve çocukların montlarını alıp dışarı çıktı.
Sokağa çıktığında gecenin o saatinde herkesi dışarıda gördü.
Herkes evini terketmişti, sadece soğuktan korunmak için üst baş almışlardı yanlarına.

Manzaraya baktı ve düşündü; kim bilir bu insanlar evlerinde neler bırakmadı ki değerli eşyalarını, paralarını, altınlarını ve daha neler neler...
Mahşeri anımsatan bu tablo karşısında 'malda mülkte yalan' sözünü hatırladı.
Hayat işte bir varmış bir yokmuş.
Ve fiili olarak paranın para etmediği bir ana şahid oluyordu.

Can herşeyden daha kıymetliydi. İnsanlara bakıyordu; kimi çocuğuna sarılmış, kimi eşine, kimi akrabalarını arıyor, haber almaya çalışıyordu.

Onbeş yirmi saniyelik bir sarsıntı insanlara yaşattığı korku, endişe sıradan değildi.

O soğukta, yağmur altında bekleyen insanlar hayli tedirgindi. Paranın para etmediği, paranın kurtarıcı olmadığı, paranın terkedildiği bir zaman dilimine şahit oluyordu.

Deprem...
Hayat bir varmış bir yokmuş.
Depremle bunu canlı canlı müşahade ediyordu.
Uzun süre dışarıda yağmur altında kaldıktan sonra yeniden eve girme cesaretini göstermek zorunda kaldı zira hava çok soğuk ve yağmurluydu, çocuklar üşüyordu.

Eve girdikten bir kaç saat sonra yeniden uğultulu bir ses duyuldu ve aynı telaş ile yeniden dışarı çıktılar. Bu sefer yağmur daha şiddetliydi ve hava hayli soğuktu. Saatlerce yağmurun altında açık alanda beklemek zorunda kaldılar.
Yeniden düşündü.
Ve depreme seslendi; "Nesin sen, neden geldin, nasıl bir mesaj, farkındalık vermek istiyorsun?
Acı vermek için mi geldin? İlahi bir ceza mısın?
Ne istiyorsun bizden?"

Deprem sanki dile gelmiş ve konuşmaya başladı; "Ben ilahi bir ceza değilim. Zira ilahi ceza; azgınlara, haddi aşanlara, insanları mazlumlaştıranlara gelir.

Oysa çocuklar, bebekler birer masum melek misali varlıklardır. Allah neden çocukları, bebekleri,  kadınları ve benzeri insanları cezalandırsın ki?

Benim gelişim doğal bir durumdur. Bak sana dağlara Allah dağları yeryüzünün kazıkları olarak yaratmıştır. Sencede Allah'ın bu eyleminden ders, ibret almak gerekmez mi?insanların yaşam ve yerleşim yerlerini sağlamlaştırmak ve gereken önlemleri almak gerekmez mi?

Kaldı ki dönüp bir bak kendine ve insanlara benim gelişimle evlerini, mallarını, değerli eşyalarını bırakıp kaçmadınız mı?
Bu eyleminiz, bu telaşınız, bu terkedişiniz ne anlama geliyor?

Elde ettiğiniz mal-mülk size ait değil ve sizlerde mal-mülke ait değilsiniz. Bunu kaçmakla kendinize ıspat etmediniz mi?

O halde varoluşunuz mal-mülk ile değil, kendinizle mümkün olduğunu görmelisiniz.
Canınızı kurtarmak için evlerinizi bırakıp açık alanlara kaçtınız. Canınızı, çocuklarınızı önemsediniz haliyle olması gerekeni yaptınız.
Canınızı önemsediğiniz gibi ilahi özünüzüde önemsemelisiniz.
Can ve öz bütünlüğünde bir varoluşu gerçekleştirmelisiniz.
Düşün mesela normal şartlarda fakir fukaraya böyle yardımlar yapılıyor mu?
Vicdanlar harekete geçiyor mu?
Unutma ki olağanüstü hallerde insanlar nasıl ki canhıraşla fakir fukarayı görebiliyor ve elinden gelen yardımları yapabiliyorsa normal şartlarda  da fakir fukarayı, mağdurları görmelidir.

Eğer sadece felaket zamanlarında insanlar birbirini görüyorsa bu yeterli değildir.
Elbette ki felaketlerden en az zararla kurtulmak için yek vücut olmak elzemdir. Lakin bu elzemiyeti hayatın bütününe yaymak da elzemdir.
Beni düşün ve ders, ibret al ve farkındalık kazan."

Depremin sözleri düşündürdü.
Enkâz altında kalan insanlara baktı, kar altındaki babayı gördü, kolu kısa bir tişörtle çocuklarına kavuşabilmek için nasıl da çabalıyordu. Yüreği yanan babanın kızını teselli edebilmek için çok soğuk kanlı davranışı zihinlere kazınmış ve takdire şayan bu davranışı yüreğiyle alkışlıyordu.

Enkâz altından çıkan üç aylık bebeği gördü 
yüreği hüngür hüngür ağladı,
"Oy oy yavrum kıyamam sana." diye gözyaşlarını tutamadı.
Allah'ım lütfen yardım et
Yürekler paramparça, gözler kan çanağı, anneler feryat içinde, babaların yürekleri dağlandı. Lütfen yardım et Allah'ım.
Ve dört yaşındaki çocuğunu yağmurdan sakındırarak kucaklayıp eve doğru yürümeye başladı.

Çocuk; "Baba nereye gidiyoruz?" diye, sordu.
"Eve gidiyoruz bebeğim."
"Eve gidersek ölümden kurtulur muyuz?" dedi...

Advert
Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Ayna Ayna Söyle Bana / Yadigar Uyar Özyapan

Ayna Ayna Söyle Bana / Yadigar Uyar Özyapan

28-03-2024 - ÖYKÜ

Gerçek mi Rüya  mı Hayal mi? / Birsen Yurdakul Tomurcuklu

Gerçek mi Rüya mı Hayal mi? / Birsen Yurdakul Tomurcuklu

28-03-2024 - ÖYKÜ