ESKİ İSTANBUL ÖZLEMİM
"Burada su içmek pahalıdır,
her şehir gelmez sana"
Deseler de bana...
Ben laf dinlemez yaramaz bir çocuk gbiyim.
Seninle yaşamakta ısrarcıyım.
Elini uzat, tut elimden...
Mevsimlerini göster bana.
Ama sen İstanbulsun...
Anlarsın her halimden.
Olmasa yatarım sokaklarında.
Tutar yerden beni kaldırır,
geceleri gezen yalnız bir sokak çocuğu.
Evliya şehri diyorlardı
bir zamanlar sana.
Şimdilerde benim gibi derdin çok...
Adına münhasır kalabalıklığınla,
Bir daha türkü söyleyerek
gezer miyim istiklal caddesinde.
Belki bir gün uçurtmalar uçar tepelerinden,
Eski özlemlerin ıslığıyla...
Kuşlar da değişti artık.
Cami avlularına konan
güvercinler
kaçmazdı eskiden insanlardan.
Ağlıyor mısralarım.
Benim gibi sen de yalnızsın İstanbul.
Bir zaman tünelinde;
Tren garına düşmüş beyaz bir mendilin dilinde nağmeyim.
Kim unuttu seni burada?
Hangi hasretin elinden kaydın,
uzaklara bakarken!..
Sayamayacağım
baharlar geçti.
Adın değişti sokaklarda...
Bana selam veren satıcıların artık
yüzleri gülmüyor.
Hangimiz gidiyor,
Hangimiz kalıyor...
Bir bilmecenin içinden sana;
"Yarına gel misafirim ol desem de"
Tanıyamıyorum dostumu...
Maskeli bütün yüzler.
Ah! Sancısız günlerim seni nasıl özlüyorum...
Doğup gelsen sabahıma.
Hangi zamana saklısın.
Anahtarını bulsam açıversem kilidini.
Kurdelenin düğümünde kolayca çözülüversen.
Açılıverse leylaklar...
Görse halimizi renkler,
beraber uçuversek güzel günlere
Eski İstanbul olsan.
Tarihin yedi kule zindanlarından özgürlüğe açılan
kapılarında
sevinçle sana kavuşsam...
Yaşam seni müjdeler mi yeniden bana,
Ey istanbul!