DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
Giriş Tarihi : 16-08-2022 04:18

Şema /1

İnsan evladı, bünyesinde genetik bir potansiyel ve mizaç ile ailenin içine doğar. Önce kendisine bakım veren kişi (anne, baba, bakıcı, akraba vb.) sonra diğer aile bireyleri, sonra toplum ile etkileşim içinde büyür, büyürken de zeka, motor becerileri, davranışları, karakteri gelişir ve en sonunda kendine özgü bir varlık, bir birey haline gelir. İnsan; birey- aile-toplum-dünya anaforunda sürekli devinen biyolojik, duygusal, davranışsal, sosyal ve hukuksal bir varlıktır. Bakıma muhtaç halde doğan insan evladının birey olabilme yolunda genetik mirasının ve mizacının üzerine bilinçsizce kaydettiği, sonra geliştirdiği, sonra da topluma yansıttığı her türlü düşünce davranış ve duygu kişiliği/karakteri oluşturur.       

Bizim doğuştan (bazı araştırmalara göre anne karnından) itibaren, özellikle çocukluğumuzda kaydetmeye başladığımız, (pek çoğunu)düşünerek hatırlayamadığımız, özellikle yoğun duygular ile deneyimlediğimiz her şey, bir duygu ile bağlantılı halde beynimizde (limbik sistemimizde) işlenir ve benzer duygusal bağlantıları açığa çıkaracak bir deneyim yaşayana kadar unutulur. Sonra (limbik sistemimizdeki) hatıralar ve duyguları ilişkilendiren, ani duygusal tepkilerimizi yöneten badem şeklindeki küçük amigdala, duygusal hafızamıza bakarak yaşadığımız herhangi bir durumun tehdit olup olmadığına, tehdit olarak algıladığımız durumlarda, ilkel reflekslerden(don-savaş-kaç) hangisini göstereceğimize karar verir. Yani amigdala, bizim korku, endişe, şiddet,kaygı gibi duygusal algılarımızı yönetir ve(hipotalamus-hipofiz-böbrek üstü bezleri sırasıyla uyarılarak kortizol ve noradrenalin salgılanır, kalp atışlarımız hızlanır, kaslarımız gerilir) bütün vücudun algıladığı bir stres oluşturarak  bu algılara bağlı davranışlarımızı tetikler. Özetle aklı selim ile düşündüğümüzde (algılarımız, tepkilerimiz ve kararlarımız frontal(ön)korteks tarafından yönetilirken), nasıl olur, bunu nasıl yaptı/yaptım, basiretim bağlandı, içimden/içinden canavar çıktı, oysa ki doğrusu buydu diye hayretler içinde kaldığımız davranışların sebebi, bu anlık duygusal hafızaya başvurma-tehdit algısı-ilkel tepkilerin tetiklenmesi döngüsüdür. Başka bir deyişle hayatımızın direksiyonunda aklımızın değil temel hayatta kalma güdüsüyle onun altındaki duygusal hafızamızın olma halidir.      

Gelelim aileye. İnsan evladı genetik bir miras ve mizaç ile ailede doğar, gelişir, öğrenir ve her şeyi kaydeder demiştik. Diğer bir deyişle insan, mizacı, anıları, bedensel duyumları ve biliş (bilme ve farkındalık süreçlerinin tümü) ile hayat boyu kendisine yol gösterecek krokiler bilimsel tabir ile  “şema” oluşturur ve davranışları(olumsuz) şema ile baş etme, kaçınma, tekrar etme ya da telafi etme, ekseninde şekillenir .Kişi bebeklikten itibaren geliştirdiği şemaları mutlak gerçeklik olarak algıladığından ve sorgulamadığından özellikle oluşum sürecindeki aksaklıklar ya da olumlu-olumsuz algılar kısmen bilinçsiz olarak hayat boyu davranışlarını şekillendirir. Yani şemalarımız hem ödül hem de ceza gibi işleyen ve davranışlarımızı şekillendiren mekanizmalardır .Olumsuz şemalar gerçeklik ile aramıza perde gerip görüşümüzü bulandırırlar hatta farkında olmadan bilgileri çarpıtmamızdan, hayat tatminimizde azalmaya, bazen katılığa ,aşırı uçlarda (uç düşünce, davranış) yaşamaya , kendimize ya da başkalarına aşırı yüklenmeye , rasyonel olmayan beklentilere, çökkünlüğe, öfkeye, gerçek duygularımızı ya da isteklerimizi bastırmaya, bazen de başkaları için yaşamaya, uyumsuz ve yıkıcı davranışlara ,aidiyet hissimizin zedelenmesine, sürekli  tetikte olmamıza, korkuya, boyun eğmekten, acımasızlığa kadar pek çok farklı duygu ve davranış şeklinde tezahür edebilirler.         

Aile içindeki özellikle olumsuz etkileşim ,olumsuz(uyumsuz) tabir edilen şemaların oluşmasındaki en önemli etkendir. Bizi yaralayan, üzen, utandıran, başarısız, yetersiz, değersiz hissettiren her türlü davranış ve tutum şemalarımızı oluşturmaya başlar. Şemalar yaşam boyu deneyimlerimiz, içinde olduğumuz okul, iş, evlilik vb. sosyal ortamlarda şekillenmeye devam ederek ebeveyn olduğumuzda da çocuklarımızla ilişkimize yansır.       

Şemalar, Bilişsel Davranışçı ekolde “ara inançlar ve temel inançlar “olarak, Nesne İlişkileri Kuramında “nesne ilişkileri ikilileri” olarak adlandırılırlar. Beş alanda (terk edilme, yetersizlik, zayıf sınırlar, başkalarına yönelimlilik, aşırı duyarlılık ve baskılama), teoride toplam 18 tür olumsuz şema vardır. Şemalar (iç görü geliştirerek, terapi yoluyla) iyileştirilebilir, bilişsel çarpıtmalar, sürekli aynı olumsuz yaşantıların tekrarı ile devam ettirilebilir ya da uyumsuz telafi biçimleri geliştirilerek(don-kaç-savaş) şemaya teslim olunabilir, kaçılabilir ya da aşırı telafi yoluyla savaşılabilir.       

Peki pratikte nasıl görünürler?        

Diyelim ki aşırı hoşgörülü, çocuğuna aşırı düşkün bir ailede, olumlu ya da olumsuz hiç duygusal ya da davranışsal sorumluluk almamış dolayısıyla hayatını devam ettirme becerisi geliştirememiş, aşırı doyurulmuş, pohpohlanmış, üstünlük duygusu yüklenmiş, beklemeyi, şartlar dahilinde davranmayı başkalarının da hakları ve hayatı olduğunu öğrenememiş, aile aracılığıyla her ihtiyacı fazlasıyla giderilen bir çocuk. Şema örüntüsü olarak Zayıf Sınırlar alanında Haklılık /görkemlilik ve/veya yetersiz öz denetim şeması geliştirebilir. Bu şemalar kişinin duygu düşünce ve davranışlarına; büyüklenmecilik, iş birliği yapmada zorluk, hayır’ı cevap olarak kabul edememe, toplum kurallarına ve kanuni sınırlara uymada güçlük (kabul etmeme), her durumda ve çatışmada kendini haklı görme, empati eksikliği, aşırı rekabet ve güç/yetki kazanmaya aşırı odaklanma, duygu ve dürtülerini kontrol etmede zorlanma, huzursuzluktan, sorumluluktan, duygularıyla yüzleşmekten kaçınma, kararlarına sadık kalamama şeklinde yansıyabilir.       

Sevginin koşula bağlandığı, yanlış yaptığında, başarılı olamadığında ailenin sevgisini ve ilgisini çocuğun üzerinden çektiği ,çocuğun ihtiyaçlarının karşılanmadığı hatta ifade etmesinin dahi zor olduğu, aile adının şerefinin, statünün vb. çocuktan üstün tutulduğu   bir ailede büyüyen çocuk ,şema örüntüsü olarak Başkalarına Yönelimlilik alanında boyun eğme /geri çekilme, kendini feda etme, onay ve kabul arama şemalarından birini geliştirebilir .Boyun eğme şeması kişinin ihtiyaç istek ve duygularından vazgeçmesi ,öfke, tepki ve olumsuzluktan kaçınma, terkedilmemek  için “söyleneni yapmalıyım” inancı geliştirmesi ,istemediği davranışlarda bulunup başkalarına aşırı uyum gösterme, istek ve ihtiyaçlarının başkaları açısından değerli olmadığını düşünme , içten içe öfkelense de öfkesini bastırma, bazen ifade edilemeyen öfkenin psikosomatik rahatsızlıklar(ağrı, bayılma vb. ),patlamalar halinde dışa vurulması ya da kendi duygularına körleşme. Kendini feda etme şeması” fedakar olmalıyım inancıyla” kişinin hayatına ve davranışlarına; başkalarının yaşadığı olumsuzluklara aşırı duyarlılık geliştirip kendisinden uzaklaşma, kendi ihtiyaçları ve memnuniyetini feda etme pahasına başkalarını odağına alma, suçluluk duygusundan ve bencilliğin vereceği rahatsızlıktan kaçınmak için aşırı çaba gösterme şeklinde. Onay ve kabul arama şeması kişinin “onaylanmalıyım ve el alem ne der” inancıyla özgüvenini başkalarının onay ve beğenisinde arama, başkalarının gözünden nasıl göründüğü ile fazla ilgilenme, sadece beğeni ve kabul almaya odaklanma hatta başkalarının onayı çok önemli olduğundan onay alabilmek için herkese farklı(tutarsız) davranma, fiziksel görünüm, para güç ve statüye aşırı ilgi ve kazanmak için yoğun kaygı şeklinde görülebilir...

Özetle, bebekliğimizden itibaren neye maruz kaldıysak, ne gördüysek, ne duyduysak, bize nasıl davranıldıysa sistemimiz en ince ayrıntısına kadar kaydediyor, kayıtların işlenmesi sonucunda özellikle stres oluşturacak durumlara karşı temel inançlar geliştiriliyor, inançlar davranışları ve düşünceleri şekillendiriyor, inanca dayanarak şekillenmiş davranış ve düşüncelerimiz şemalarımızı oluşturuyor. Şemalarımız da yaşam boyu, mutsuz da olsak, gereksinimlerimiz karşılanmasa hatta sömürülsek dahi bizi başka türlü davranmanın ya da düşünmenin mümkün olmadığı bir kalıbın içine hapsediyor…       

Kendimize ya da çevremize yukarıdaki pencereden baktığımızda (beş şema alanından ancak ikisini yazabildiğimiz halde) bazı davranışların, hissettiğimiz bazı şeylerin, kalıp inançlarımızın oluşumuna ve yaşam pratiği içinde görünüşüne dair küçük bir ipucu verebilmiş olmayı umuyorum.
                                                                                                                                       (Devam edecek…)

Kaynakça:

Şimşek D, Birim Hücresel Sağlıktan Ruhsal Yolculuğa.Nemesis Yay.2021
Carr A, Pozitif Psikoloji. Kaknüs Yay.2016
Keçe C, Entegratif Duygusal Şema Terapi Eğitim Notları. Cised 2020
Akkaş T, 9.Bütüncül Psikoterapi Eğitim Notları 4. Psikoterapi Enstitüsü Yay. 2014

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA