DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
Abdulrahim Arslan
Abdulrahim Arslan
Giriş Tarihi : 18-02-2023 16:34

Hüzün Günleri… Miraç

Sözlükte anlamı olarak “yukarı çıkmak, yükselmek” anlamındaki urûc kökünden türemiş olan mi’rac kelimesi “yukarı çıkma vasıtası, merdiven” demektir.

Terim olarak ise Peygamber efendimizin göğe yükselişini ve Allah katına çıkışını ifade etmektedir.

Olay, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve oradan da yükseklere çıkış şeklinde yorumlandığından kaynaklarda daha çok “isrâ ve mi’rac” şeklinde geçerse de Türkçe de mi’raç kelimesiyle her iki anlam kastedilmektedir.

İslâmî kaynaklarda genellikle ele alındığı şekliyle mi’raç hadisesi iki safhada meydana gelmiştir. Peygamber efendimizin bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi’rac denilmiştir. Sery (geceleyin yürüme, gece yolculuğu yapma) kökünden türeyen isrâ kelimesi, Kur’an’da mâzi belirteciyle yer almış ve sureye ad olmuştur.

Buna göre Allah, kudretinin işaretlerini göstermek için kuluna (Hz. Peygamber) Mescid-i Harâm’dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ’ya geceleyin bir seyahat yaptırmıştır (el-İsrâ 17/1). Mi’rac kelimesi Kur’an’da geçmemekle birlikte çoğul şekli olan meâric “yükselme dereceleri” mânasında Allah’a nispet edilmiştir (el-Meâric 70/3). Ayrıca “merdiven” anlamında meâric bir âyette ve urûc kökünden türemiş fiiller çeşitli âyetlerde yer almaktadır. (M. F. Abdulbaki, el-Mu’cem, “arc” md.)

Hadis kaynakları ile siyer ve delâil kitaplarında isrâ ve mi’racla ilgili birçok rivayet mevcuttur. Buhârî ve Müslim’de yer alan rivayetlerin ortak noktalarına göre olay şu şekilde cereyan etmiştir:

Bir gece Resûlullah, Kâbe’de Hicr veya Hatîm denilen yerde iken -bazı rivayetlerde uykuda bulunduğu sırada veya uyku ile uyanıklık arası bir halde- Cebrâil geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurup kapattı.

Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis’e götürdü. Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksâ’da iki rekât namaz kılıp dışarı çıktığında Cebrâil biri süt, diğeri şarap dolu iki kap getirdi. Resûlullah süt dolu kabı seçince Cebrâil kendisine “fıtratı seçtin” dedi, ardından onu alıp dünya semasına yükseltti.

Semaların her birinde sırasıyla Âdem, İsa, Yusuf, İdris, Harun ve Musa peygamberlerle görüştü; nihayet Beytülma’mûr’un bulunduğu yedinci kat semada Hz. İbrahim’le buluştu.
Sidretü’l-müntehâ denilen yere vardıklarında, yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu ve Allah’ın huzuruna çıktı. Burada Cenâb-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı.

Dönüşte Hz. Musa, elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah’tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti. Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in huzûr-i ilâhîye müracaatı ve Mûsâ ile diyalogu devam etti.

(Buhârî, “Ṣalât”, 1, “Tevḥîd”, 37, “Enbiyâʾ”, 5, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 7, “Menâḳıb”, 24, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 42; Müslim, “Îmân”, 259, 262-263, “Feżâʾil”, 164; değerlendirme için aş.bk.)
Bir rivayete göre Peygamber Efendimize miraçta Bakara suresinin son âyetleri indirilmiş ve Allah’a ortak koşmayanların affedileceği müjdesi verilmiştir. (Müsned, I, 422; Müslim, “Îmân”, 279).

İsrâ ve Miraç’ın mahiyetine yönelik en önemli tartışma onun bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleştiği konusundadır. Kelâm ve hadis âlimlerinin çoğu olayın bedenen ve uyanık halde gerçekleştiği görüşünü benimsemiştir.
Buna göre âyette geçen “abd” kelimesinden ruh-beden bütünlüğüyle Hz. Peygamber kastedilmektedir; ayetin zahirini te’vil etmeyi gerektiren bir sebep yoktur.

Ayetin başındaki tenzih (sübhâne) ifadesi de olayın azametine işaret eder. İsrâ ve Miraç rüyada gerçekleşmiş olsaydı bu sıradan bir hadise olur, Kureyşliler de onu inkâr etmezdi.
Ayrıca, “Sana gösterdiğimiz rüyayı ... insanlar için bir imtihan vesilesi yaptık” mealindeki âyette (el-İsrâ 17/60) yer alan “rüya” kelimesi gözle görmeyi ifade eder; eğer uyku halinde görülen rüyayı belirtseydi bu bir imtihan vesilesi sayılmazdı. Abdullah b. Abbas’ın kelimenin “gözle görme” demek olduğunu vurgulaması da bu yorumu destekler.

(Buhârî, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 43; “Tefsir”, 17/9)
Bilindiği üzere İsra ve Miraç hadisesi Peygamber Efendimizin amcası Ebu Talip ile hanımı Hz. Hatice’nin vefatının, ayrıca maddi ve manevi eziyetlere maruz kaldığı Tâif Seferi dönüşünün ardından gerçekleşmiş ve ‘‘hüzün yılı’’ olarak adlandırılan bir süreçte yüce Allah tarafından lütfedilen manevi bir destek olduğu açıktır.

Bu yılki Miraç Kandili, 6 Şubat Pazartesi günü meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş depremlerinin ardından, ülkemizin hüzün günlerine denk geldi. Depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyorum.

Rabb’im bu zor günlerimizi kolay eylesin ve bir daha böyle ağır imtihanlar yaşatmasın…
18.02.2023

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA