DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
Giriş Tarihi : 16-08-2022 04:57

Gerçekci Çatışma 'Hırsızlar Mağarası' Deneyi

İnsanız ve her birimiz  insanlık temeli üstüne inşa ettiğimiz ya da bize biçilen , doğal olarak veya sonradan kazandığımız bir varlık-kişilik kombinasyonu yani kimliğe sahibiz .Kimliğimizin içinde ; doğuştan getirdiğimiz, cinsiyet, etnik köken, aile, içine doğduğumuz coğrafya, dini inanç  gibi unsurlar olabildiği gibi , eğitim , medeni durum, politik görüş, ikametgah, yaşamayı seçtiğimiz yer, tuttuğumuz takım, sevdiğimiz müzik ,beğenilerimiz, hobilerimiz, içselleştirdiğimiz ya da reddettiğimiz kültürel değerler hatta sevmediğimiz karşı olduğumuz, mücadele ettiğimiz pek çok şey gibi sonradan kazandıklarımız da var .         

İşte bu kimliğimiz ve yaşam içinde kısa ya da uzun vadeli bulunduğumuz pek çok durum ve pozisyon, kişisel tercih ve yönelimlerimizle bir araya gelerek bizi ister istemez bir topluluğun, tercihen de bir ya da birkaç grubun üyesi haline getiriyor. Bu topluluk ve  gruplar Dünyalı olmamızdan başlayarak kıta, ülke, şehir, kasaba, köy, mahalle, sülale, aile, okul, sınıf/şube, taraftar grupları, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşlarından tutun da din, mezhep, cemaat, politik fraksiyonlar, etnik köken, cinsiyet, spor, hobi, meslek ve iş yerine, son yıllarda hayatımıza dahil olan sosyal medya gruplarına kadar pek çok farklı biçimde karşımıza çıkabiliyor … (topluluk- grup ayrımı: topluluklar fiziksel olarak bir arada bulunulduğu halde motivasyonel iletişimin, ortak amaç ve hedefin olmadığı gruplar ise birbiriyle iletişim halinde olan ve belirli amaçları gerçekleştirmek için bir araya gelmiş en az iki kişiden oluşan toplumsal yapılardır )    

İsteyerek ya da istemeyerek, doğuştan ya da sonradan, resmi ya da gayrı resmi dahil olduğumuz topluluk, grup ya da gruplar bilinçli ya da bilinç dışı bizi, davranış ya da tutumlarımızı etkiler mi? Nasıl? 

Uzun yıllardır sosyoloji ve sosyal psikoloji alanında pek çok çalışma ve deneye konu olmuş bu konu özellikle şiddet ve anti sosyal davranışlar bağlamında değerlendirilmiş, bireysel ilişkilerdeki şiddet kadar sık olmasa da etki olarak çok üstünde ve daha yıkıcı sonuçları olması nedeniyle üzerinde çok çalışılmış. Sonuç olarak grup davranışları ve gruplar arası çatışma kavramları üzerine geliştirilen pek çok kuram içinden iki farklı kuramsal yaklaşım; Muzaffer Sherif’in* Gerçekçi Çatışma Kuramı ve Tajfel’in geliştirdiği Sosyal Kimlik Kuramı alanda öne çıkmıştır.          

II. Dünya Savaşı sonrasında özellikle psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji ve kültürel antropoloji penceresinden savaşı, dünyayı, insanı ve insan davranışını anlama, savaş sonucunda zarar gören insan ruhunu ve bedenini onarıp, mağdur insanları sağlıklı toplumsal hayata tekrar entegre etme isteğiyle hız kazanmış bilimsel çaba sürecinde pek çok araştırma ve deney yapılmış. Bu süreçte ortaya çıkmış teori ve kuramlar; dünya yüzünde konvansiyonel savaşlar azalmış olsa da II.Dünya Savaşının toplumsal etkilerini,   Sovyet Rusya’nın yıkılışına kadar süren Soğuk Savaş dönemini ve ondan günümüze kadar olan süreçte insanın sosyal çevre içindeki  davranışlarını  kavrayabilme yolunda bize kapsamlı bir bakış açısı sunmuş olması açısından önemli hale gelmiş.    

Yazımızın konusu olan, Gerçekçi Çatışma Kuramı ve yapıldığı yayınlandığı dönemde büyük yankı uyandırmış Hırsızlar Mağarası (Robbers Cave) deneyini anlatmaya başlamadan önce genel anlamda gruplar arası davranış, çatışma ve gruplar arası çatışmanın kaynağına dair küçük bir not düşmek isterim. Gruplar arası davranışı kısaca; kişilerin kendilerini içinde olduğu guruba ait hissetme ve kendi dışında kalanları başka bir grup içinde tanımlamasına sebep olan (iç ve dış) gruplara karşı sahip olduğu olumlu ya da olumsuz, her türlü düşünce, biliş, tutum, algı ya da davranış olarak açıklayabiliriz. Çatışmaya gelecek olursak, çatışmanın temeli konusunda ileri sürülmüş pek çok dayanak olsa da Karl Marx’ın çatışmayı ekonomik nedenlere, Dahrendorf’un güç kavramına, Rushton’un biyolojik nedenlere ve kendi genetiğinde olmayanlara karşı saldırganlık beslemenin doğal olduğuna dayandırdığı tezleri başlıcaları. Genel anlamda çatışma konusundaki teorilerin çoğu çatışmanın kaçınılmaz ve devamlı olduğunu var sayarlar ve bir ortak sorunun cevabını bulmak üzere birleşirler diyebiliriz.     

Gelelim asıl meseleye.   

Muzaffer Sherif; “ayrımcılık, ön yargı ve iş birliği davranışları hangi şartlarda ortaya çıkar?” sorusuna cevap aramak ve “ayrımcılık ve ötekileştirmenin sorunları nasıl tetikleyebileceğini” anlamak için 1954 yılında ABD Oklahoma/Robbers Cave State Park’da 3 haftalık bir yaz kampı ortamında o meşhur alan deneyini gerçekleştirmiştir.     

Öncelikle birbirini tanımayan, beyaz, orta sınıf ailelerden 11 yaşında 22 çocuk bir deneyin parçası olduklarını bilmeden rastgele iki gruba ayrılarak yaz kampı için iki ayrı otobüsle Robbers Cave State Park’a doğru yola çıkarlar. Daha önceki iki başarısız denemeden sonra grupların kamp öncesinde herhangi bir şekilde bir araya gelmemelerine dikkat edilir. Kamp (Deney) alanında grupların birbirlerini herhangi bir şekilde görüp duymayacağı bir uzaklıkta iki ayrı kamp kurulur, sadece tuvalet ve duşlar ortaktır fakat kullanma saatleri farklı olduğundan çocuklar birbirlerini görmezler yalnız kamp alanında iki ayrı grup öğrencinin olduğunu bilirler.      

1.Hafta    

Deneyin1. Aşamasının yani ilk haftasının amacı kendi içinde dayanışmacı, dışarıda bir grup daha olduğunun farkında olan iki ayrı grup oluşturmaktır. Gruplara isim de verilir (Bazı kaynaklarda çocukların isimleri kendilerinin seçtiği yazar) kartallar ve akbabalar.     

2.Hafta       

İki grup arasında rekabet doğuracak bir tanışma/karşılaşma kurgulanır. Başta spor müsabakaları olmak üzere pek çok yarışma ve faaliyet ile rekabet oluşturma işi çok kolay başarılmıştır. Hatta bu rekabet düşmanlığa yaklaşmış, ikinci haftanın sonunda gruplar birbirlerine lakap takmış, aşağılayıcı sözler kullanmaya başlamış, küfür ve kötü davranışlar karşılıklı artsa da grup içinde dayanışma ve bağlar güçlenmiş.   

3. Hafta      

Bütünleşme haftası olarak tasarlanır. İki grup arasında çatışmayı azaltmak için rekabet içermeyen yemek vb. hoş vakit geçirebilecekleri aktiviteler düzenlenir.  Ancak gruplar arasında bütünleşme olmaz, rekabet ve düşmanlık devam eder. Hatta yemekler gruplar arasında bir yiyecek fırlatma savaşına dönüşür. Böylelikle birbirine rakip ya da düşman hisseden iki grubun sadece keyifli aktiviteler ve temas ile bir araya gelerek bütünleşemeyeceği ortaya çıkar. Bu aşamada her iki grubun da tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri, iki grubun da katılım ve iş birliğini gerektiren “Üst düzey hedefler” devreye sokulur. İlk olarak kampın delinen su deposunun onarımı için iki grup bir araya gelir, daha sonra kamp yöneticileri bir filmi pahalı bulup gösterimden vazgeçince iki grup kendi aralarında para toplayarak filmin getirilmesini sağlarlar, üçüncü olarak kampa yiyecek getiren kamyon göle doğru kayar ve çıkarılması için yine iki grubun ortak çalışmasına ihtiyaç duyulur. Bütün bu süreç içinde tek bir üst düzey hedefin gruplar arası düşmanlığı ve rekabeti ortadan kaldırmaya yetmediği fakat yakın süre içinde üst üste yaşanan üç olayın düşmanlığı ortadan kaldırdığı gözlenmiştir. Hatta kamp bitiminde bazı çocuklar karşı grubun otobüsünde yolculuk etmeyi tercih etmiş, yeni arkadaşlıklar da kurulduğu gözlemlenmiş.    

Muzaffer Sherif bu deneyden hareketle “Gerçekçi Çatışma Kuramı”nı geliştirir. Kuram; başarılması zor hedefler için bireylerin iş birliğine gönüllü olduğu ve bir grup oluşturacağı, bireyin diğerinin aleyhine olacak şekilde ulaşmak istediği hedeflerin ise çatışmaya sebep olacağını söyler. Gruplar söz konusu olduğunda ise çatışan grup hedeflerinin kendi grubunu kayırma, diğer grubu kötüleme, düşmanlık besleme gibi olumsuz sonuçları olacağı, eğer iki grubun çabalarını birleştirerek ulaşabilecekleri bir hedefleri olursa çatışmanın azalacağı ve gruplar arası uyumun teşvik edilmiş olacağını öngörür.

Tarih’e, günlük hayata   ya da Dünya’ya bakınca kolaylıkla pratikteki yansımalarını görebileceğimiz Gerçekçi Çatışma Kuramı; gruplar arası davranışlarda herhangi bir gerçekçi çatışma olmadan da düşmanlık, saldırganlık, kötüleme vb. davranışların ortaya çıkabileceğini savunan Sosyal Kimlik Kuramı yanında biraz iyimser görünse de bazı araştırmalar ve tarihi olayların neden sonuç ilişkilerinin onu destekler nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Mesela zaman içinde sınırlı kaynaklar üzerinde rekabet arttıkça etnik gruplar arası düşmanlığın da arttığı gözlenmiş. (Örneğin ABD’de refahın düşme eğiliminde olduğu 1880-1930 yılları arasında ABD’de yaşanan Siyahi linçlerinin arttığı. Fas’ta kuraklık dönemlerinde artış gösteren kabileler arası kanlı kavgaların nedenlerinin araştırıldığı bir araştırmada bütün kavgaların su ve mera olarak kullanılacak araziler sebebiyle çıktığı belirlenmiş. (Bilgin,1994))

Muzaffer Sherif’ten bir alıntı ile bitirmek istiyorum: “Bazı yazarlar kitlenin, bireyin yalnız olduğu zamana göre entelektüel bakımdan düşük nitelikte olduğuna ağırlık vermektedirler. Kitlelerin neden olduğu ahlak düşürücü etkenlerin acıklı sahnelerini de vermektedirler. Hatta”Sürü zihniyetine karşı koruyucu önlemler” tavsiye etmişlerdir. Bu tür dostça uyarılar eğer salt kötü örnek olayları dikkate alıp kitlelerin yüceltici etkilerine gözlerimizi yumarsak o vakit yerinde olur. Bireyin gözü dönmüş bir kalabalığın genel bir patlayışına yakalanmasıyla insanlık dışı davranışlarda bulunduğu doğrudur. Öte yanda, grup ahlak ve fedakarlığın en yüksek faziletlerini verebilir. Cimri olduğunu bildiğimiz bir adamın grup içindeki cömertçe katkıları bizi şaşırtabileceği gibi, kahramanlık ve insanın kendini stoacı denetimi, savaş meydanlarında ve her dönemin büyük kriz ve devrimlerinde rastlanan deneyimlerdendir.”         

İnsanın bireysel ya da grup içi tutum ve davranışları ve gruplar arası davranışlar hakkında alan yazında pek çok fikir, teori, kuram, araştırma, deney var. Görünen o ki; kendini anlamaya çalışan insan için kah içine, kah dışına, kimi zaman da ait hissettiği yere ya da gruba, belki başka başka yer ve kavramlara da bakarak bu arayış sürüyor. Anlama, kavrama arayışı son yıllarda büyük badirelerden geçen, kaynakları azalan, sınırları silikleşse de farklılıkları ve ayrımları belirginleşmekte devam eden dünyamızda, görünür ya da görünmez pek çok kişi, düşünce, grup ya da kavramın rahatlıkla düşman ilan edilebildiği ya da yüceltilebildiği sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra daha da önem kazanacak gibi görünüyor. 

***                                                                                        *Muzaffer Sherif : (Muzaffer Şerif BAŞOĞLU) (1906-1988) Psikolog,Akademisyen

Kaynakça:
Sherrif F, Sosyal Kuralların Psikolojisi. Alan Yayınları 1985
Demet İ, Banu U, Siyaset Psikolojisi.293-320 2016
Çiğdem K,Aysel K, Rüçhan G, Sosyal Psikoloji II Anadolu Üniv Yayınları 2015

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA