Zamanında tek tük duyduğumuz, ailedeki olumsuzlukları sosyal medya sayesinde artık sık duyar olduk.
Üzücü olaylara, hatta parmak ısırtan hayret edilen vakalara oturduğumuz yerden şahit olmaya başladık. Bu durum bir bakıma iyi bir bakıma çok zararlı...
Faydası farkındalığımızın artmasına sebep oluyor. Olumsuz tarafı ise normalleşmesi ve bir müddet sonra kanıksamamıza sebep olması. Bu şimdilik zor gözükse de bir sonraki nesil duyarlılığını yitirebilir.
Benim dikkat çekmek istediğim esas taraf ise farkındalık ve birlikte gelmesi gereken çözüm.
Yıllar önce Adalet Ağaoğlu'nun "Çatıdaki Çatlak" isimli eseri, devlet tiyatrosu tarafından sahnelediği zaman seyretmiştim.
Ağaoğlu, gerek birey olan kadının gerekse ailedeki kadının sorunlarını çok iyi vurgulayarak eserinin ismini "Çatıdaki Çatlak" demişti.
O günden bu güne çatlak küçülmedi, büyümeye büyük bir iştahla devam ediyor. Sosyolog ve psikolog değilim ama olanlara gözlerimi kapatıp yoluma devam edemiyorum.
Aslında mesele çok geniş ve sadece kadını ilgilendirmiyor. Bu toplumsal olguyu "kadın meselesi" diyerek erkekleri ayrı tutmak da kanımca doğru değil. Toplumu sadece kadınlar oluşturmuyor...
Bu büyük çaplı mevzunun önemli bir yönü de "aile". Bu kavramın değerinin giderek azaldığını, eşler arası yaşanan şiddet olayları ve sonucun çocuklarda çıkan acı yansımalarını görüyoruz. Sağlıklı yetişemeyen çocuklar, nasıl sağlıklı toplumu oluşturabilir? İstediğimiz kadar cezaevi açalım, polis ya da psikyatr yetiştirelim, baş edebilir miyiz?
Giderek de açılan bu yara hakkında yetkili ya da uzmanların bir araya gelip düşünmesi gerekiyor. Elbette düşünüyorlardır ama halktan biri olarak; 'Nasıl çözülür?' diye de kendimi düşünmekten alamıyorum.
Keşke nişanlıyken psikoloğa gidilse, çeşitli testler yapılsa da şahısların evliliğe hazır olup olmadıkları araştırılsa...
Kadın ya da erkekte kişilik bozuluğu var mı? Nikahtan önce tespit edilse... Bu tespitin sonucu ne olur, ne yaşanır? Bunların uzman kontrolünde anlatılması çok önemli ve gerekli...
Çocuklar nasıl etkilenir, sağlıklı bir aile nasıl olur? Erkeğin sorumluluğu, kadının sorumluğu ve ebeveyn olma ilgili bilinçlendirme yapılsa...
Evlendikten sonra evlilik terapisini önce almalı ki çocuklar zarar görmesin. İş aile facialarına dönüşmesin. Kadınlar, çocuklar bir cinnet sonucu öldürülmesinler veya ölümden beter işkencelere, tacizlere maruz kalmasınlar.
Ben gerçekten evleneceğim kişiyi tanıyor muyum? Aşk heyecanı pozitif düşündürse de gerçekten onu seviyor muyum? Bu ve benzeri soruların cevabı daha önceki yıllara göre daha da önem kazandı. Büyüklerimizin geçmişten gelen yaşam tecrübelerine ve bunun üzerine verdikleri öğütlere saygı duyuyorum fakat o da bir yere kadar ya sonrası?..
Kendine saygısı olmayana, hiçbir değere inanmayana, öğüt işlemez alay edene nasıl davranılır ki? Karşı tarafa inanılmaz psikolojik işkence yapan gizli narsistlere ne diyeceksiniz?
Bu tür patalojik unsurların bilinmesi ve önceden teşhis edilmesi son derece önemli. Evlendikten sonra artık geç kalınmış olabiliyor ve katlanma süreci başlıyor. Bu da nereye kadar devam edebilir ki?...
Zira Tolstoy; "Ateşi kıvılcımken söndürmeli" derken sorunların büyüyüp alevlenmeden fark edilmesini ve çözülmesini tavsiye eder.