DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Advert
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
Giriş Tarihi : 13-08-2022 20:36

Akran Zorbalığı

Daha önceki yazılarımda şiddet, saldırganlık gibi konulara değindim.  Bu yazıda şiddet ve saldırganlık içerse de etkileri ve etki alanı bakımından biraz daha farklı (bazı teorisyenlere göre akran zorbalığı şiddet ve saldırganlığı kapsayan bir çatı kavram, bazı teorisyenlere göre ise saldırganlık ve şiddetin alt unsuru olduğu kabul ediliyor), anlaşılması biraz daha zor bir kavram olan Akran Zorbalığından (Peer Bullying) bahsedeceğim.

(Öncelikle söz konusu çocuklar ve gençler olduğunda “zorba”, ”kurban”, “mağdur” tabirlerini kullanmak rahatsız edici olsa da, literatürde olduğu gibi kullanma gereğinden dolayı kullanıldığını, bunun bir etiketleme ötekileştirme gibi algılanmaması, her ne kadar davranışlar zorbalık şeklinde tezahür etse dahi, uygulayanın da  maruz kalanın da çocuk olduğu gerçeğini hatırlatma ve açıklama ihtiyacı hissediyorum . Çocuklar, sosyolojik açıdan “dezavantajlı/hassas/kırılgan grup “tanımlamasına dahil olduklarından küresel, toplumsal ya da yerel, olumsuz durumlardan en çok etkilenen grup kabul edilirler. Diğer bir deyişle dünyada, ülkemizde, çevremizde, evimizde ve çocuğun kendi sosyal çevresinde (okul, mahalle vb.) karşılaştıkları, maruz kaldıkları ya da şahitlik ettikleri bütün olumsuz durumlar doğrudan ya da dolaylı olarak çocukları etkileyebilir. Bu durum çocuklarla ilgili durumları betimlerken de geçerli. Söz konusu çocuklar olduğunda, her tutum, davranış, her söz ve tabir kelebek etkisi oluşturabileceğinden, ayrıca dikkatli yazma sorumluluğu hissediyorum.)

Zorbalık ile ilgili ilk araştırmalar 70’li yıllarda İsveç, Norveç Ve Finlandiya’da başlamış  olsa da yakın geçmişe kadar zorbalık Bilim Dünyası tarafından , olası bir çatışma sonucunda yaşıtlar arasında  ortaya çıkan, büyüme sürecinde  sıradan  bir  şiddet davranışı olarak görülme eğiliminde olmuş  .1982 yılında Norveç’te üç erkek öğrencinin sürekli zorbalığa uğraması sebebiyle intihar etmesinin ardından ülke çapında başlatılan ulusal etkinlik , daha önceki yıllarda şiddet araştırmaları yapan ve zorbalık araştırmalarının öncüsü olarak kabul edilen Norveçli Psikolog  Dan OLWEUS’un  “akran zorbalığı”  kavramını tanımlaması ile devam etmiş . Daha sonraları pek çok ülkede akran zorbalığı ile ilgili araştırmalar yapılmış, özellikle Avrupa Konseyi’nin 2-4 Aralık 2002 tarihleri arasında düzenlemiş olduğu “Okullarda Şiddetin Önlenmesi ve Şiddetle Mücadele için Yerel Ortaklıklar” Konulu konferans ve sonuç bildirgesinin* bu konuda uluslararası bir katalizör görevi gördüğü kabul edilebilir. Nitekim ülkemizde de 2006 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından aynı konulu bir toplantı düzenlenmiş “okullarda şiddet ve zorbalığın ulusal bir problem olduğu, kamuoyu ve ilgili tarafların okulda zorbalık olgusunun farkına vardıkları belirtilmiş ve değişik biçimde ortaya çıkan şiddet ve zorbalık olayları ile uygun bir biçimde ilgilenilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.

Olweus (2001) zorbalığı; bir kişinin zaman içerisinde art arda bir veya daha fazla kişi tarafından olumsuz eylemlere maruz bırakılarak kurban edilmesi ya da korkutulması şeklinde tanımlamaktadır. Bir diğer tanıma göre zorbalık; suistimal etmek, hükmetmek veya korkutmak için güç, zorlama, incitici alay veya tehdit kullanımı olarak tarif edilmektedir.ü Zorbalığı tanımlamada üç önemli ayırt edici unsur vardır; düşmanca niyetin olması, güç dengesizliği, belirli bir süre boyunca tekrarlanma.  Güç dengesizliği fiziksel ya da sosyal olabildiği gibi aynı zamanda zorbalığı çatışmadan ayıran en önemli kriterdir. Güç dengesizliğinin hem zorba hem de kurban farkındadır. Birden fazla kişinin zorbaca davranışta bulunuyor olması aynı zamanda bu durumun organize bir eylem haline gelebildiğini de gösterir.

Zorbalık sözlü, fiziksel ve ilişkisel olarak üç başlık altında tanımlansa da son yıllarda teknolojik gelişmelerin artması ile siber zorbalık da literatüre girmiştir. 

Sözlü zorbalık kısaca, isim takma, alay etme, karşıdaki insanın onurunu zedeleme, küçük düşürme, iğneleme, hakaret etme, tehdit etme şeklinde karşımıza çıkarken, fiziksel zorbalık, vurma, yumruk atma, tekmeleme, tırnaklama, tükürme, çelme takma şeklinde, ilişkisel zorbalık işe görmezden gelme, dışlama, yok sayma, yabancılaştırma, uygunsuz hareketler, dedikodu çıkartma, düşmanca bakış, kişisel eşyalarını saklama veya zarar verme (Hughes 2005) şeklinde olabilmektedir.

Ülkemizde akran zorbalığı üzerine yapılan araştırmalara göre zorbalığa uğrayan çocukların oranı(Pişkin 2003) %35. Bu, kabaca her on çocuktan en az üçünün akran zorbalığına uğramış ya da uğruyor olduğunu düşündürür.

Gelelim en keskin ayrıma, zorbalığın sebebi nedir?  Sonuçları nelerdir?  Nasıl önlenir?

Araştırma verileri, zorbalığa zemin hazırlayan sebeplerin, sosyo-kültürel, psikolojik, fiziksel, yaşantısal, ailesel, kişisel olarak değişkenlik gösterse de genel anlamda zorbalık davranışı gösterenlerin de zorbalığa maruz kalanların da öne çıkan bazı ortak özellikleri olduğu yönünde kesişiyor.

Zorbalık davranışı gösterenlerin çoğunlukla: Empati kurmada zorluk/hiç empati kuramama, şefkat eksikliği , kontrol ve güç ile gereğinden fazla ilgilenme, sıklıkla şiddeti benimseme, baskın olmayı isteme, popüler olma, akranlarını etkileme  ya da popülerliği devam ettirme isteği, aile içindeki çok katı ya da fazla umursamaz tutumlar, disiplin-öz disiplin eksiği, düşük öz saygı, kendisini olduğu gibi kabul edememe ya da aileden kabul görmeme, düşük akademik başarı, farklılıkları kabul edememe, sorunları karşı tarafa yükleme eğilimi, aile içindeki yetersiz ilgi, ebeveyn ya da kardeşleri tarafından zorbalığa maruz kalma, birikmiş öfke, bazılarında akranları tarafından zorbalığa maruz kaldığı için intikam alma isteği gibi  özelliklerinin öne çıktığı.

Zorbalığa maruz kalan kişilerin ise büyük oranda; zorbalık yapanlara ya da çevrenin geneline göre daha sessiz sakin, popüler olandan farklı ilgi ve beğenileri olan, daha az sosyal, içine kapanık, yakın birkaç arkadaşı dışında arkadaşı olmayan ya da az arkadaşı olan, farklı fiziksel özelliklere sahip( örneğin: çok zayıf, çok kilolu, gözlüklü, modaya uygun giyinmeyen), aşırı koruyucu ebeveyn tutumları olan ailelere mensup, ailenin kendisinden yüksek beklenti içinde olduğu, akademik olarak başarılı çocuklardan oluştuğu saptanmış.

Zorbalık davranışlarında bulunan çocukların özellikle kendilerine tehdit oluşturmayacak ve kendilerine daha çok menfaat sağlayabileceklerini düşündükleri çocukları seçtikleri, bu tanımlamaya uygun çocuklara karşı zorbalık davranışlarını tekrarladıkları saptanmış. (Craig 1998)

Yukarıda bahsedilen değişkenler yanında, yetersiz okul ikliminin (özellikle zorbalık açısından, önleyici tedbir alma konusunda yetersiz, zorbalık davranışına bütüncül ve tamamen ortadan kaldırılması gereken bir sorun gibi yaklaşamayan, davranışın karşılığında uygun disiplin yaklaşımları benimsememiş), arkadaşlar arasında zorbalığa seyirci kalınmasının, toplumdaki zorbalık düzeyinin, yetersiz ebeveyn izlemesinin ya da ebeveyn izlemesi yokluğunun, erkek çocuklarda çocuğun, hayatındaki en güçlü erkeğin zorbalığı onaylayıp onaylamadığına dair algısının (whittaker, E 2016), dijital oyun bağımlılığı gibi faktörlerin de etkisinin olduğu görülmüş. 

Zorbalığın etkileri: Kurban durumunda olanlarda stres, kaygı, depresyon, (devamsızlık, okulu terk etme isteği, düşük motivasyon, akademik iş ve sorumlulukları erteleme ile kendini gösteren )okul tükenmişliği, sürekli tekrarlayan baş ve karın ağrısı gibi psikosomatik belirtiler, intihar düşüncesi, düşük benlik saygısı, madde bağımlılığı ihtimalinde artış, (zorbalığa maruz kalma-pasif kalma /tepki verememe-daha çok zorbalığa maruz kalma-daha çok pasif kalma-daha çok zorbalığa maruz kalma şeklinde işleyen) zorbalık kısırdöngüsüne hapsolma şeklinde özetlenebilir. Daha uzun vadede ise, travma sonrası stres bozukluğu, zedelenmiş öz saygı, sosyal kaygı, iş hayatında mobbing’e uğrama ihtimalinde artık şeklinde özetlenebilir.

Zorbalık davranışında bulunan çocuklarda ise, herhangi bir yaptırım ya da tepki ile karşılaşmadıklarında kurbanın bu durumu hak ettiğine dair inançlarının artarak pekişmesi ve yetişkinlik hayatları ile toplumu olumsuz etkileme riski doğabilir. Örneğin Hughes(2005) zorba davranış gösteren çocuklarda, erken yaşlarda, sigara, alkol kullanımı, özel ve kamu malına zarar verme, kötü arkadaş gruplarına dahil olma, düşük akademik başarı, yeteneklerinin ve zihinsel kapasitelerinin altında işlerde çalışma  gibi olumsuz durumların söz konusu olabileceğine, erken yaşlarda saldırganlık olarak kendini gösteren zorbalığın sonraki dönemlerde, silah taşıma, soygun,  taciz, gasp vb. çok ciddi suçlara öncülük edebileceğine dikkat çekmiştir. Olweus ise yaptığı boylamsal araştırmada, ilkokul döneminde 4 ya da daha fazla zorbalık olayına karışmış çocukların suça eğilimlerinin arttığını, zorbalıkta bulunan erkeklerin (4 ya da daha fazla olaya karışmış) 24 yaşına geldiklerinde %60’ının en az bir defa yasal suç işlediği, %35’inin iki veya üç kez yasal suça karıştıklarını tespit etmiştir. (Ülkemizde zorbalık ile ilgili pek çok çalışma yapılmış olsa da, Olweus’unki gibi boylamsal bir çalışmaya rastlamadım. Toplumsal araştırmalarda sonuçlar, içinde yaşanılan toplumun sosyodemografik ve kültürel özelliklerine göre farklılık gösterebilir, dolayısıyla yukarıda verilen rakamların en azından ülkemiz için bire bir aynı olmama olasılığı vardır.)

Gelelim “Ne Yapmalı?” kısmına. Akran zorbalığının şiddet ve saldırganlık içerdiği halde, şiddet ve saldırganlık kadar kolay fark edilebilir bir kavram olmadığını göz önünde bulunduralım. Akranlar arası çatışma ve anlaşmazlıklar sonucunda ortaya çıkan kavga, atışma, vb. durumlarla kolaylıkla karıştırılabildiğini unutmayalım. Süreç odaklı bir takip ve bütüncül bakış açısı gerektirdiği için; olayların birbiri ile bağlantısı gözden kaçabiliyor, çocuklar, gençler utandıkları, korktukları ya da tehdit edildikleri için yaşadıklarını paylaşmayabiliyorlar. Hal böyle olunca da özellikle fiziksel şiddet izi olmadığı durumlarda zorbalığın fark edilmesi daha da zorlaşıyor. Akran zorbalığını önce bir topluluk, sonra da toplumsal bir sorun olarak kabul etmek hem fark edilmesini hem de önlenmesini kolaylaştırabilir çünkü, akran zorbalığı sadece bir ya da birkaç kişinin başka bir kişiye yaptığı tekrar eden zarar verici davranışlar değildir. Zorbalık davranışının olduğu yerde zorba(lar) ve kurban dışında, zorbanın takipçileri, açık ve gizli destekçileri, kayıtsız kalan seyirciler, kurbanın savunucuları ve kurbanın potansiyel, olası savunucuları vardır. Akran zorbalığını önleme ve çözümlemede aile, okul ve kurban durumundaki çocuğu destekleyecek arkadaşlar ile iş birliği öne çıkar.
    
Ailenin çocuğun hayatındaki stres faktörlerini fark edebilmesi, optimal kırılmalar (çocuğun/ergenin baş edebileceği, yaşına ve kişisel özelliklerine göre kendi başına çözümleyebileceği sorun ve hayal kırıklıkları) dışında kalan stres faktörleri ile başa çıkabilmesi için destek sağlamak açısından önemlidir. Bu yardım öncelikle ebeveyn izlemesi olarak adlandırılan ve ebeveynlerin çocukların günlük etkinliklerindenü haberdar olmalarıyla mümkün olacaktır. (Statin ve Kerr,2000) Ebeveyn izlemesi, çocukları okul ve çevre yaşantılarına dair sorguya çekerek bilgi alma şeklinde değil, yargılamadan dinleme, olumlu ilgi, günlük hayatta sohbet ederek aile rutinleri oluşturarak karşılıklı paylaşım çerçevesinde olabilir. Sosyal dışlanma ve ilişkisel zorbalık (ilişkisel saldırganlığın bir tezahürü olan mobbing ile aynı kategoridedir) davranışlarının tespiti zor olduğundan, ebeveyn izlemesi tek başına yeterli olmayabilir. 

Bize çocuğumuzun sosyal dışlanmaya ya da ilişkisel zorbalığa uğradığına dair her hangi bir şüphe uyandıracak , örneğin, sık sık okula gitmek istememe, yeni gelişen baş -karın ağrısı ,  okulda özel eşyalarının zarar görmeye ya da kaybolmaya başlaması , çocuğun her zamankinden farklı , mutsuz, stresli, öfkeli ya da ağlamaklı olması, okul aktivitelerine karşı gezi vb. ilgisizlik, kaçınma, (bazen merakına ya da yaşına bağlı olmakla birlikte) sık sık hakaret ya da dışlama içeren sözcüklerin ne anlama geldiğini sorması ,- kimse beni sevmiyor/istemiyor vb. şeklinde  ani çıkışlar  gibi durum ve davranışların bir/bir kaçı  yeni gelişmiş ve bir zaman dilimi içerisinde(örneğin son birkaç ay) sürekli hale gelmişse . Zorbalığın olup olmadığının tespiti için, okul yönetimi, sınıf öğretmeni/öğretmenleri, rehberlik servisi, varsa okul hemşiresi ile görüşülerek çocuğun zorbalığa uğradığından şüphelendiğimiz ortamda yakından takibi ve çözüm için karşılıklı iş birliği yapılabilir. Nadiren de olsa çocuklar karşılaştıkları zorbalığı aileye anlatabilirler. Bazen de çocuklar profesyonel psikolojik destek alırken tesadüfi olarak ortaya çıkabilir.

Son olarak: yaşanan ya da yaşanmakta olan her ne olursa olsun, tarafların çocuk olduğunu (lise çağındaki ergenlerde kanuni ve disiplin mevzuat yaptırımları uygulansa da çocuklarda bu mümkün değil) göz önüne almakta fayda var.       

Yaşananlar zorbalığa uğrayan çocuğumuzun ve bizim canımızı acıtsa, öfkelendirse, utandırsa, zorbalık yapan çocuğu (kendi çocuğumuz da olabilir) anlamak ve yaptıklarını kabul etmek zor, rahatsız edici, endişe verici olsa da tarafları çocuk olan böyle olumsuz bir duruma, öfke, nefret, düşmanlık karıştırmadan, saldırmadan, savunmaya, inkara geçmeden, yapıcı, çözüm odaklı yaklaşmak gerek. 

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki ailelerin çoğunun durum hakkında bilgisi yok. Zorbalığa uğrayan çocuklar utanmış, korkmuş, zorbalık yapanlar gizlemiş, ailede reddedilmekten korkmuş ya da aile farkında olmadan zorbalık davranışında bulunan çocuğa “bunu yapmaya hakkım var” düşüncesi yerleştirmiş veya çocuk kendi uğradığı zorbalığın acısını zorbalık yaparak dindirmeye çalışmış olabiliyor… Hal böyle olunca da zorbalığın fark edilmesi ailelerde büyük şok etkisi oluşturuyor. Oysa ki bazen zorbalığa uğrayan çocuğumuza “bu senin suçun değil, yalnız değilsin, yanındayız “ mesajı verebilmek , zorbalık yapan çocuğumuza “ seni seviyorum ve bu davranışın arkadaşına zarar vermiş ,doğru değil , ailemizin ve okulun kuralları çok net “ diyebilmek , olanların nedenleri üzerinde düşünebilmek dahi ilk şok ile gözümüzde büyümeye başlayan yolda kocaman bir adıma dönüşebilir, eğer zorbalık davranışı ve/veya etkileri profesyonel destek almayı gerektirecek boyuta geldiyse bize bu süreçte yardımcı olabilir … 

Okullarda şiddetin yeni bir olgu olmadığı, ancak son yıllarda özellikle okulların kendilerini, toplumu etkileyen zorluk ver gerilimlerden uzak tutamaması nedeniyle şiddetin içeriğinin kayda değer biçimde değiştiği vurgulanmıştır.

       
Kaynakça: 
Aypay,A ,Durmuş,E ,Aybek,E.C  (2016) Akran Zorbalığı, Okul Tükenmişliği ve Ebeveyn İzlemesi Arasındaki İlişki  Uluslararası Sosyal araştırmalar Dergisi Nisan Cilt:9 Sayı:43
Arslan,S. Savaşer, S. (2009) Akran Zorbalığını Önlemede Okul Hemşiresinin Rolü openacces.maltepe.edu.tr
Terzi,Ş.(2007) Okullarda Yaşanan Şiddeti Önleyici Bir Yaklaşım ,Kendini Toparlama Gücü Aile ve Toplum Dergisi Yıl:9 Cilt 3 Sayı 12
MEB. (2014) Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Teknik Destek Projesi -Okulda Şiddet Üzerine Literatür Taraması  siddetinonlenmesi.meb.gov.tr

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA