Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/9ba86874e2da983005ed7beaab5de7c9-33dde9b5af5f2519d1b6.jpeg
Ayfer Güney
Advert

Taklit Duygular

30-01-2023 22:46 2084 kez okundu.

İnsan tarladan, kırsaldan şehre geldi. Çok büyük kalabalıkların içinde kendine yer bulma çabası içine girdi. Başlangıçta ihtiyaçlar için çalışıyor ve geçiminin yollarını arıyordu. Buldu da bir şekilde alıştı ama bazı ihtiyaçlar daha da ortaya çıkmaya başladı. Bunları karşılamak için eşler de çalışmalı diye formül bulundu. Bu da doğru ve iyi bir adımdı ama yetmiyordu.

Yeterli olmuyor, kız özel okula, oğlan özel üniversiteye; "Eee yaya gidecek hali yok. Otobüslerin hali ortada. Oğlana da araba almalı. Hanımın zaten var. Alışverişe götüremem. Gitsin kendisi yapsın. Uğraşamam, vakit ayıramam. Evde üç araba olmuş, çok değil. İhtiyaç."

İnsanlar, bütün bunları birbirine bakarak katlanarak artan ihtiyaç listesi oluşturdu. Acaba hiç düşündük mü? Bunlar gerçekten ihtiyacımız mı? Komşuda gördüğümüz benim de olsa hesabı mı? Televizyondaki reklam telkinleri mi? Havalı bulduğumuz çantalar, ayakkabılar v.s.

Bu konuyla ilgili Tahsin Yücel'in romanı aklıma geldi, "Kumru ile Kumru". Eserin kahramanının büyük şehirde ilk kez gördüğü eşyalardan nasıl etkilendiğini, yerli yerince ifade etmiş ve sonrası elde etme çırpınışlarını çok iyi kurgulamış. Kimsenin dile getiremediği bu konuyu irdeleyerek okuyucuya sunmuş. Modern hayatın bize sunduğu ihtiyaç gibi gözüken arzuları özgün bir şekilde kaleme almış.

Arzularımız, bizim gerçek duygumuz mu, yoksa okuduğumuz bir roman, seyrettiğimiz filmdeki romantik sahne mi? Modern insanın arzularının gerçek olmadığını söyler ünlü Fransız Edebiyat Prof.Dr. Réne Girard. Üçgen Arzu teorisine göre; "Görerek, duyarak bilinçaltımıza ittiğimiz istekler, gerçek isteklerimiz değil. Bunlara "mimesis" yani "taklit arzu" der. İhtiyaç zannettiğimiz herhangi bir reklam nesnesi  ya da filmdeki karakterin zihnimize sinen arzuları, olabilir.

İlk başta katılmadığım bu düşünceye sonra aşk şiiri veya romanı okuyan bir kişinin potansiyel olarak aşka hazır olduğunu gözlemleyince ben de katıldım.

Hayalindeki kız, filmlerdeki gibi olmalı ama gerçek öyle değil. Bayanlar bunu hissedince kaybetme kaygısıyla estetik ameliyat yaptırıyor. Bu sefer de herkes tek tip şekle bürünüyor.

Aynısı bayanlar için de geçerli... Eğer aşık olduğu adam filmlerdeki gibi romantik değilse, onu sevmediğini düşünüyor. Tek taş yüzük modası yokken başka yüzükler vardı. Gösterişli evlenme teklifleri yokken yine yuvalar kuruluyordu. Küçük evlerde büyük sevinçler yaşanıyordu ya da küçük şeylerden mutlu olunuyordu. 

Efendim bir de "Baby Shower" olayına değinelim konumuza misal olsun, diye.  Tamamıyla filmlerden öğrenilerek yapılan bir parti... Günümüzde hızla yayıldı. Biz de bebek doğduktan sonra yapılan hayırlı olsun ziyaretlerini, Avrupa'dakiler doğmadan önce yapıyorlar. Yapsınlar, sorun değil bu da bir tercih diyelim.

Biraz soluklanalım ve düşünelim. Almak istediğim nesneye gerçekten ihtiyacımız var mı? Bir ömür birlikte yaşayacağım adamı veya bayanı gerçekten en derinden o, olduğu için  seviyor muyuz? Gerçekten ne istediğimizi biliyor muyuz?

Neler Söylendi?