Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/10ce671d55af2d7a7be6fbc8d028cdf1-10f1c1ab3b2c90766de9.jpeg
A.Yeşim Çalay Yünük -Sosyolog - Aile Danışmanı-
Advert

Şiddet Kendi Evinde Mülteci Olmak

16-08-2022 04:10 700 kez okundu.

Eğer bu yazıyı okuyabiliyorsanız okuma yazma bildiğinizi, aynaya baktığınızda kendi yüzünüzü görebiliyorsanız sağlıklı bir görme duyunuz olduğunuzu varsayabiliriz.  Evinize adım attığınızda içinize huzur ve güven  doluyorsa  orasını yuva saydığınızı   , birini düşündüğünüzde gözünüz parlıyor hatta gülümsüyorsanız sağlıklı bir sevgi içinde olduğunuzu , bir sorun yaşadığınızda çevrenizde birileri varsa ve onlara yaklaştığınızda midenize bir yumru oturmuyorsa , sohbet ettiğinizde temiz hava almış gibi hissediyorsanız yeterli sosyal desteğe ulaşabildiğinizi , hatanızda ya da başarısızlığınızda eşinize ,annenize, babanıza , sevgilinize , arkadaşınıza “ eyvah şimdi ne diyeceğim “ diye düşünmüyor , konuşarak çözebiliriz diyorsanız  kabul edildiğinizi , kendinizi  hayatınızda olan kişilere ve sorunlara karşı içinden çıkılmaz bir suçluluk ,korku ve çaresizlik içinde görmüyor , bedenen de iyi hissediyorsanız şiddet görmediğinizi varsayabilir ve gönül rahatlığıyla konumuz siz değilsiniz diyebiliriz .        

Konumuz hep bir savunma, sakınma ,irkilme halinde yaşayan, nefesi daralan  , korkan ,korkutulan ,  eve yürürken ayakları geri geri giden  , gözünün feri sönmüş , birini, birilerini düşündükçe soğuk terler döken, suçluluk , çaresizlik ve çökkünlük içinde , derdini anlatacak kimseyi bulamayan , bulsa da utanç ve korkudan  anlatamayan , kırılmış kolunu yeninde gizleyen , kan kussa da kızılcık şerbeti içtim diyen ,yarınından umutsuz  kadınlar , erkekler , çocuklar , yaşlılar … Yuvasız , kendi evinde mülteci gibi yaşayan şiddet mağduru insanlar . Konumuz şiddet.

Kabil ile Habil’den bu yana insanlığın gizlemesini kargadan öğrendiği ve yaşadığında açık etmekten utandığı o dehşetli fiil, sivri kelime şiddet! Uç örneklerini kanun ve örfün yasakladığı, nefes alsak da bizi her gün ruhen ölümün kıyısına getiren, görünmez kısmının mütemadiyen kuzu postunda yanımızda yöremizde gezindiği, belki maruz kalıp da anlamlandıramadığımız, belki kendi kusurumuz, belki kuruntumuz saydığımız çıkmayan sesimiz, kendimizden dahi sakladığımız yaşantılarımız, duygularımız, kaybetme korkusuyla içimize attıklarımız, ya da iyilik kisvesinde bizim yaptıklarımız, bize yapılanlar …            

Şiddet: Sosyoloji, psikoloji, antropoloji, sosyal hizmet, kriminoloji, biyoloji, hukuk ve tıp gibi pek çok disiplinin çalışma alanına giren bir eylem/kavramdır. Bireyleri olduğu kadar aile, sosyal çevre dolayısıyla toplumu etkileyerek kısa ve uzun vadede olumsuz sonuçlar doğurur.           

Öncelikle şiddetin kanuni tanımına bakalım .
  ( 08.03.2012 Tarih ,6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 1.Bölüm 2.Madde        

d)  Şiddet: Kişinin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış.      

e) Şiddet Mağduru: bu kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri ifade eder.)

Şiddet her bir başlık altında kendi içinde alt başlık ve türlere ayrılsa da özel ve kolektif olmak üzere temelde ikiye ayrılır. Uygulanma tipine göre şiddet ise, fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik , şiddet ve siber zorbalık olarak sınıflandırılır .       

Biraz da istatistiksel rakamlara bakalım.       

Hacettepe Üniversitesi ve Aile sosyal Çalışmalar bakanlığının ortak araştırma raporuna göre ülke genelinde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten evlenmiş kadınların oranı %36, gebelikte fiziksel şiddete maruz kalma oranı%8.Fiziksel şiddete karşılık vermek/savunmak amacıyla şiddet gören kadınların erkeğe fiziksel şiddet uygulama oranı %30     

Evlenmiş kadınların %12’si yaşamının herhangi bir döneminde, %5’i ise son 12 ay içinde cinsel şiddete maruz kalmış. Yine ülke genelinde kadınların yaşamlarının herhangi bir döneminde maruz kaldıkları duygusal şiddet/istismar oranı %44, ekonomik şiddete maruz kalanların oranı ise %30 

Eşinden/eski eşinden şiddet gören kadınların oranı %36 fiziksel, %44 duygusal, %12 cinsel. (Hacettepe Üniversitesi Türkiye’de Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırması 2014      

Şiddetin İçeriğini tanımlamak gerekirse;       

Fiziksel şiddet: iz bırakan, kişinin yaşadığında isimlendirebildiği dolayısıyla en görünür olan şiddet türü, (hafif) vurmak, itip kakmak, bir şey fırlatmak, saç çekme, ısırma (ağır)yumruk atma, tekmeleme, sürükleme, dövme, boğazını sıkma, bir yerini yakma, bıçak silah gibi aletlerle tehdit etme ya da bunları kullanma…        

Duygusal /psikolojik şiddet: isim konması , maruz kalan kişi tarafından anlamlandırılması , hukuki platforma delillerinin taşınması en zor , uzun süre maruz kalındığında özellikle kadınlarda fibromiyalji, panik atak , depresyon , tükenmişlik gibi psikolojik ve fiziksel sorunlara sebep olan şiddet türü

Bağırmak, hakaret etmek, küfretmek, alay etmek , kişiyi ikilem içinde bırakan tutarsız davranışlarda bulunup özgüvenini zedelemek , tehdit etmek, meslek hayatını engellemek(aynı zamanda ekonomik şiddet) ya da aşırı sorumluluk yükleyerek kişisel ya da mesleki gelişimine dinlenmesine engel olmak , dış görünüşünü eleştirmek , aşırı genellemek(sen hep böylesin ,  aynı şeyi yapıyorsun ) ya da kişiliğine saldırmak (beceriksiz, sakar vb.),lakap takmak , ailesi ,arkadaşları  ile görüşmesine izin vermemek , sosyal hayatını engellemek ,duygusal ihmal, boşanma gündeme geldiğinde çocuklar ile tehdit etmek , boşanmış olsa dahi ortak sosyal çevresini manipüle etmek, dedikodu çıkartmak, korkutmak …      

Ekonomik şiddet: çalışmaya  izin vermeme, çalışan kadının gelirini elinden alma, ekonomik gücü yettiği halde temel ihtiyaçları karşılamama şeklinde özetleyebiliriz. Psikolojik şiddet ile birlikte seyreder.         

Siber şiddet ve Israrlı Takip: siber şiddet her ne kadar diğer şiddet türlerine göre yeni olsa da ısrarlı takip amacıyla dijital haberleşme platformları da sık kullanıldığından ikisini ayrı değerlendirmek pek mümkün değil. İstenmediği halde ısrarla arama, mesaj gönderme, sosyal medyada takip, küçük düşürücü,  zedeleyici ,huzur bozucu, zor durumda bırakan paylaşımlar yapma, özel görüntü vb. yayınlama ya da yayınlamak ile tehdit etme, sahte hesaplar ile takip vb…       

Konumuz şiddet olunca aile içi şiddetin en büyük mağdurları olan çocuklardan bahsetmemek haksızlık olur. Çocuklar duygusal ve bedensel olarak hassas grup kabul edilir. Aile içinde şiddete maruz kalmayıp tanık olmalarının dahi ( şiddet mağduru kadınların çocuklarında gelişim ,alt ıslatma vb . sorunlar daha yaygın ) çocuk açısından çok yıkıcı sonuçları olabilmektedir. Ruhen ve bedenen kendini savunamayacak durumda olan çocuğa uygulanan şiddet hangi tür olursa olsun “istismar” olarak tanımlanır ve fiziksel ve duygusal açıdan çocukları ihmal etmek de şiddet kabul edilir. Bu konuda pek çok araştırma olmasına rağmen şiddet özellikle aile içi şiddet gizlenmeye çalışılan bir durum olması  ve rakamsal olarak araştırma sonuçlarının  araştırma yapılan gruplara göre değişiklik göstermesinden dolayı  net bir oran söylemek  pek mümkün değildir. Gerçekte daha yüksek olduğu tahmin edilse de çocukların aile içinde şiddet görme oranı %73, %37 fiziksel şiddet, %67duygusal şiddet, % 25 ihmal. Cinsel taciz oranı%8 (aile içi aile dışı toplam). Kazara yaşananlar dışında çocuğun duygusal, fiziksel bütünlüğünü /sağlığını bozan her türlü tutum, davranış ve söylem şiddet sınıflandırmasına girer.       

Özellikle otoriter aile yapısının ülkemizde yaygın olması , “terbiye ve disipline” büyük anlamlar yüklenmesi , cezaya dayalı disiplin , aile içinde hatta sosyal çevreden çocuğa yönelik (özellikle sözel) şiddetin meşru görülmesi gibi ”iyiliği için” çocuğa yapılan pek çok davranışın bahanesi olarak kabul edilse de yapılanların şiddet olduğu gerçeğini ve gerçeğin iç acıtıcı görüntüsünü, terbiye ve iyilik adına meşrulaştırılması da şiddetin aile ve toplum içinde yeniden üretilmesine sebep olduğu gerçeğini değiştirmiyor .Çocukluğunda şiddet görenlerin yaklaşık  %80’inin şiddetin etkilerini kendi yetişkinlik hayatlarında yaşadıkları ve yansıttıkları sonucuna ulaşan bazı araştırmalar da bu durumu teyit eder nitelikte . Şiddet aile ve dolayısıyla toplumda sürekli yeniden üretiliyor.          

Görünen o ki toplumsal geleneğin içinde normal, olası sayılabilen ya da kabul gören davranışların pek çoğu aslında şiddet tanımının içine giriyor. Yine stres kaynaklı pek çok fiziksel ve psikolojik rahatsızlığın sebebi de şiddet .        

Erich Fromm Sevginin Ve Şiddetin Kaynağı kitabında der ki “ödünleyici şiddet güçsüzlükten doğan güçsüzlüğü ödünleyici bir şiddet türüdür, yaratamayan insan yok etmek ister “Bundan hareketle diyebiliriz ki , daha iyisini yapamayan , mevcut olanı yıkıp gücünü ispat etmeye çalışarak aslında güçsüzlüğünü örtmeye çalışır . Kontrol ve baskı kurmaya çalışan kişinin uyguladığı şiddet aslında duygusal anlamda güçsüzlüğünün göstergesidir. Kişi şiddet uygulayarak aslında kendi güçsüzlüğünden kaçar. Şiddet uygulayan kişinin temel motivasyonlarından birinin güçsüzlük olduğunu bilmek ve bunu ısrarla anlatmak belki de mağdurların daha sonrası için korkmadan adım atabilmelerine, şiddet uygulayanların topluma yansıyan acizliklerini görerek bir nebze de olsa geri çekilip kendi içlerine bakabilme cesareti bulmalarına yardımcı olacaktır.    

Bitirirken gönül isterdi ki toplumun en önemli yapı taşı aile adına güzellemeler dizeyim. Rakamları hatırlayınca (en azından şimdilik) yapamadım. Binlerce yıldır sayısız uygarlığı barındırmış  Kadim Anadolu’da ruhen kendi evinde barınamayan ,acı çeken insanların (üstelik toplumumuzda aile kutsal sayılırken) kendi evinde mülteci olanların varlığını bilmek beni alıkoydu. Değil mi ki ,güçsüzlükten kaçma çabasının en yıkıcı sonuçlarından biri şiddet, en büyük kişisel güç güçsüzlüğü bilmek ,  öyle ise kaçmayalım , örtmeyelim, yüzleşelim istedim… 


                                                                                                                    

Neler Söylendi?