Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/596a620aab59381e1f972c6908d3c3d0-37ec2dd786a4ab574752.jpeg
Hamiyet Su Kopartan
Advert

Mevsimsiz Mevsimler

08-02-2023 20:19 1700 kez okundu.

Uykudan uyandıracak şiddette bir sarsıntı. Müthiş bir baş dönmesi hissi.

Bizimkiler, "Deprem oluyor." diyorlar, uyuduğumu zannedip uyandırmaya çalışıyorlar. Biliyorum, uyandım, uyanığım. O an insan bildiği tüm güvenlik tedbirlerini unutuyor, neye uğradığını şaşırıyor. Oysa ilkokuldan beri kaç kez deprem tatbikatına katıldığımın sayısını ben bile bilmiyorum.

Öylece kalıyorum, bekliyorum sarsıntının geçmesini. Bir müddet sonra 4.20'de ancak geliyorum toplanma alanımız mutfağa. Sonradan öğreniyorum 4.17’de başlamış deprem, üç dakika öylece kalmışım olduğum yerde. 

Bunca zamandır birçok depremi hissettik de bu sarsıntı çok büyük ve şiddetliydi. Ardından ikinci kez, üçüncü kez artçı sarsıntı. 

Merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık  olan 7.7 şiddetindeki deprem Yunanistan, Suriye, Birleşik Krallık, Kıbrıs’ta da hissedilmiş. 

Biz televizyonu açıp depremin nerede olduğunu öğrenmeye çalışırken inşallah can kaybı yaşanmaz diye dua edinceye kadar bir deprem haberi daha alıyoruz. Birbirinden bağımsız fakat birbirini tetikleyen, dünyada ender görünen bir deprem haberi daha! Bu kez merkez üssü Gaziantep Nurdağı. Bu arada biz de hâlâ sallanıyoruz. Kedimiz mısra, konsola çıkıp sallanan avizeyi gösteriyor bize. 

Televizyon başındayız, gözümüz, kulağımız gelecek haberlerde; gönlümüz depremzedelerle. 
Uyku esnasında kimi kısa kollu kıyafeti kimi incecik pijamasıyla can havliyle fırlamış bir yandan da yağmur yağan sokağa. Evden çıkabilen arabasında sabahlıyor, çıkamayanlar kurtarılmayı bekliyor. Hava soğuk. 

Buralara kar yağıyor. Dışarı bakıyorum kar, içime bakıyorum kor. Mevsimsiz bir mevsimdeyiz. Enkâz altında kalanların kurtarılışını canlı yayında seyrederken umut kaplıyor içimizi. Gelen her haberle beraber seviniyor, beraber üzülüyoruz.

Sapasağlam ayakta kalan binanın sağındaki, solundaki binalar çökmüş. Uzmanlar, “Gofret” diye tabir ediyor çöken binaları. Gofret katlarının aralardan yeni diktirildiği belli perdeler savruluyor. Bir saat var yerde, camı kırılmadan durmuş 4.17’de. 

Dişimizden artırarak ev sahibi olmak için didiniyoruz. Çok beğendiğimiz kıyafeti almıyor, çok istediğimiz yiyecekleri yemiyor, ihtiyacımız olsa da gezmiyoruz, paramızı çok dikkatli ve idareli harcıyoruz. Ev sahibi olmak için sıkıyoruz dişimizi. Evimize huzurla yerleşince bütçemiz elverdiğince en iyi perdeyi seçip diktiriyoruz, en güzel oturma gruplarını alıyoruz, en uygun halıyı seriyoruz, en kaliteli tencerelerde pişiriyoruz yemeklerimizi, en güzel yemek takımlarında ikram ediyoruz yaptığımız lezzetleri. Hatta bazen borcu bitmedi diye kullanmaya kıyamıyoruz bazı eşyalarımızı, misafirden misafire çıkarıyoruz.

Bir anda her şey yerle bir oluyor, bir anda önem verdiğimiz tüm önemliler önemini yitiriyor. Bir anda önem sırası değişiyor her şeyin. 

Depremden sağ kurtulan yaralı gönüllerin elinde Kur’an-ı Kerim görüyoruz. Bir ona sahip çıkmış, bir ona sarılmış, saygıyla kucaklıyor. Kurtarılma anında bir hanım, “Bir tane baş örtü verin, böyle çıkamam.” diyor. İstanbul’da üniversite okuyan kızına, “Bugün gitme, yarın git.” dediği için vicdan azabı hisseden, elindeki bisküvileri çocuklarına vermek için umutlu bekleyişin ardından göz yaşları içinde, “Bisküvileri çocuklarıma verecektim. Ben de yiyemem artık." diyen babaları duyuyoruz.

Kendi sağ salim kurtulsa da o soğuk havada evlatlarını hiçbir yere kımıldamadan bekleyen, enkâz altındaki çocuğunun elini tutarak ona güç ve moral veren babaları görüyoruz. Yavrusuna sımsıkı sarılıp can veren anneleri görüyoruz. Enkâz arasından sarkan bir elin tespihiyle dua ettiğine şahit oluyoruz.

Tüm bunlar yaşanırken Hatay’ı sel basıyor. Mahşeri yaşıyoruz daha ölmeden. Her insan bir değil, herkesin aynı olaya verdiği tepki ayrı. Kimi sağa sola koşuyor kimi olduğu yerde kalakalıp birinin elini tutmasını bekliyor; kimi daha cevval, bir anda toparlanıp çocuklarını toparlayıp çıkıveriyor dışarı. 

Düşünüyorum da gecelikleri, pijamalarıyla kurtulan insanlar bundan sonra nasıl yaşayacaklar? Hastaneye gittiğimizde doktorlar bize herhangi bir alerjimiz olup olmadığını soruyor, bunlara ne soracaklar? Düzenli ilaç kullanması gerekenler nasıl bulup da kullanacaklar?

Birçok çocuğun sahipsiz kaldığı söyleniyor, bu çocuklar hayata nasıl tutunacaklar? 

Mevsimsiz bir mevsimde yaşayacaklar hep. Zamansız bir zamandan, zeminsiz bir zeminden, dipsiz bir kuyudan seslenecekler hep. Kulağından çok yüreği duymalı herkesin o sesleri.

Takvimler 6 Şubat 2023’ü gösterse de, tarihler 06.02.2023 diye yazsa da mevsimsiz bir mevsimde, zamansız bir zamanda, zeminsiz bir zemindeyiz.

Adıyaman Gölbaşı’nda iki yerde ekmek çıktığı, onun da 20 liradan satıldığı, Adana’da ekmeğin tanesinin 10 lira olduğu, 50 –  100 liralık battaniyenin 200 – 300 liraya çıktığı, marketlerin ve enkâzların yağmalandığı haberlerini sosyal medyadan öğrenip zekası tersten çalışanlara hayret etsek de daha adını yazmayı bilmeyen çocukların kumbarasındaki paraları, bebeğinin bezinin yarım paketini gönderen anneleri, polar ve battaniye fabrikalarının bağışlarını da okuyup duygulanıyoruz. Umreye gitmek için biriktirdiği parasını depremzelere veren Hasan Amcamıza umre ziyareti sevabından daha fazla sevap alması için hep beraber dua ediyoruz. Oteller kapısını açıyor, otobüsler sürekli yolcu taşıyor, uçaklar ücretsiz tarife uyguluyor. Türkiye seferber.

Yardıma ihtiyacımız olup olmadığını sormadan “Seninleyik Türkiye’m, biz geldik, konum at.” diyen Azerbaycanlı heyetle kanımız daha coşkulu akıyor. Gardaş gardaşa zor gününde sorar mı, gardaş gardaşa misafir olar mı? Olabilmez. Başımızla berabersin Azerbaycan!

Kurtuluş Savaşı’nda parmağındaki alyansını gönderen dost ülke Pakistan’dan bir ses geliyor bu kez. Devlet memurları bir günlük, bakanlar bir aylık maaşlarını paylaşacakmış depremzede dostlarıyla.

Kosova, Kazakistan, Kırgızistan, Yunanistan, İsrail,  Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Japonya, Yeni Zelanda, Meksika, Fransa, Almanya, Güney Kore, Pakistan, Hindistan, İsviçre, İspanya, Sırbistan, Meksika yardıma koşuyor sonra. 

İnsan insana muhtaç, insan insana şifa. Acımızı hisseden merhametli yüreklere minnettarız. 

Cennet vatanımızın cennet olması yanında bir deprem ülkesi de olduğunun bilinciyle bu acıların bir daha yaşanmaması dileğimle geçmiş olsun Gaziantep, geçmiş olsun Kahramanmaraş, geçmiş olsun Adıyaman, geçmiş olsun Hatay,  geçmiş olsun Mardin, geçmiş olsun Adana, geçmiş olsun Osmaniye, geçmiş olsun  Şanlıurfa, geçmiş olsun Diyarbakır, geçmiş olsun Malatya.
Geçmiş olsun Türkiye'm, başın sağ olsun!

Neler Söylendi?

Fatma Ayten

Yüreğinize, kaleminize, emeklerinize sağlık. Tebrik ederim hocam. Ne güzel anlatmışsınız Kutluyorum kaleminizi. 1 yıl önce