Advert
https://www.truvaedebiyatdergisi.com/files/uploads/user/58840eb65da053fbdea5f4d19dd3e00f-2961061bdf03e6e9ca2d.jpg
Sami Çelik
Advert

Babaaam...

15-12-2022 22:49 1407 kez okundu.

Yorucu ve yoğun bir gün geçirmiştim. Son zamanlarda yoğunluk ve koşturmadan vücut olarak ve kafa olarak epeyce bitap düşmüştüm.

Eve geç geldim. Yemek, çay vs derken geç de geldiğim için bir baktım saat olmuş gecenin üçü.

Uykum yok. Biraz daha gün içinde yapmam gereken ne varsa onları toparlayıp yarına rahat bir günüm olsun diye ara vermeden işlere dalmışım.

Bu arada çay ve sigara...

Sabah ezanını beklemeye başladım. Saat sabahın beşi.

Herkes uykuda. Benden başka.

Telefonumu hep sessizde tutarım. Telefon elimdeyken bir anda çalmaya başladı.

Sabahın beşi. Analık yazıyor. Yüreğim ağzıma geldi. Hemen açtım. Panik halde olsa da bana o panik halini yansıtmamaya çalışarak, "Sami yattın mıydı. Yatmamıştır diye aradım. Baban rahatsızlandı. Namazı beklerken oturduğu koltuktan düştü. Kaldıramadım. Çok kötü, yetiş."

O an büyük bir paniğe kapıldım. Babamın ev ile aramda araba ile onbeş dakikalık bir mesafe var.

Çok kötü bir durum olmasa ne babam arattırır o saatte ne de Sabiha hanım arar.

İlk aklıma gelen ambulansı aramak oldu. Adresi verdim ve ben de hemen çıktım evden. Ambulansla benim babama varmam aynı anda oldu.

İçeri girdim. İlk yardım için evde iki kişi ve üst kat komşular.

Babam çok kötü. Şuurunu kaybetmiş gibi. Ateşi çok yüksek. Sayıklıyor.

Diz çöktüm hemen önüne. Ellerini tutup öpmeye başladım. "Baba ne oldu, iyi misin?"

Boş boş bakıyor bana. Gözleri açık mı kapalı mı belli olmuyor. Küçülmüş iyice gözleri. Bir şeyler söylemeye çalışıyor ama toparlayamıyor diyeceklerini. "Hastaneye kaldıracağız" dedi o arada ilk yardım için gelen doktor.

"Hadi baba, bismillah" dedim ve elinden tutup kaldırmak istedim.

Babam felç olmuş gibi. Kitlenmiş kalmış. Hareket edemiyor.

Hemen üst kat komşunun oğluyla kolunu omzuma atıp merdivenlere doğru götürmeye çalıştım. Kilosu fazla. Gücüm yetmiyor.

Zar zor merdivenlerden indirip ambulansın sedyesine koyduk ve hastanenin yolunu tuttuk.

Kan alma, tomografi, test, kalp krokisi, oksijen...

Bu arada hareket etmekte ve nefes almakta zorlanan babama moral vermek için yanında şakalar, doktora, hemşireye espriler vs...

Dinliyor ama hiç normal bir tepki vermiyor. Ateşi düşürmeyi başardı doktorlar ama oksijen veriliyor olsa da nefeste çok zorlanıyor.

Oksijen maskesi takılıyken ateşi düşmeye başlayınca biraz birşeyler anlatmaya çalışıyor ama çok anlayamıyorum.

Takılıyorum, şaka yapmaya çalışıyorum ama...

Başında boncuk boncuk ter birikmeye başladı. Sildim.

O babamın bana dağ, çınar olan başının terini her silmemde öptüm, kokladım, sevdim. 

Ben sildikçe daha da çoğalmaya başladı. Ve birşeyler anlatmaya çalışıyor. Mırıltı gibi o da, zar zor anlaşılıyor.

Başını silerken bir ara doktora seslendim. "Hocam, ateşi tekrar yükseldi. Babam yanıyor."

Hemen kontrol ettiler seruma ateş düşürücü ilaç takviyesi yaptılar.

Uyumaya başladı.

Bir ara kalp ritmini sayan makine "dıt, dıt, dıt" ederken...

"dııııııııııı" diye oldu çizgi.

Panikle bağırdım "Hocaaaaaam"

Hemşire de "Doktor beeeey"

O an öldüm zannettim, babam gitti diye.

Doktor koştu. Birşeyler yaptı, kalp ritmi normale döndü.

"Dıt, dıt, dıt..."

"Panik yok. Amca çıkartmış bağlantıyı, hareket etmiş"

Uyuyan babamın başına eğildim. Öptüm, kokladım, sevdim o boncuk boncuk terlemiş başını.

Kulağına, "Paşam. Şükrü beeeeyyyyy.... Böyle kötü şakalar yapma bana, rahat dur. Aklımı aldın" dedim ama duydu mu duymadı mı bilmiyorum. Çünkü hiç bir tepki vermedi.

Bir kaç saat sonra kardeşim Yunus geldi hastaneye. Telefonla, bizi mahkeme katibi zannedip bilgi almaya çalışmadı. 

Babamın iki evladı olarak omuz omuza verip ne isteniyorsa elimizden geldiğince bir dakika uyumadan yaptık.

Hastanede herşey en hızlı şekilde yapıldı. Sabahın beş buçuğunda girdiğimiz hastahaneden öğlen ikiye kadar dört ayrı doktor peşi sıra geldi ve en son gelen doktor " Kan değerleri çok düşük, enfeksiyon, akciğerde su birikmiş, zatürre, kalp yetmezliği de var acil yoğun bakıma alıyoruz."

Doktoru tanıyordum. Yanına koştum. "Hocaaam..."

"Yoğun bakıma alınması lazım. Sakin ol."

Babamı yoğun bakıma çıkarttılar. Biraz sonra ben de yukarı çıktım. Oğlum da gelmişti. Yoğun bakımın kapısında kardeşim...

Bir köşeye oturmuş, babamın üstü teslim edilmiş bir poşette.

Ayakkabılarını almış onları öpüp koklayarak ağlıyor.

O halini görünce oğlum ve ben de tam koptuk.

Yoğun bakımdaki doktor da çok şükür Allah'ımın bir lütfu okul arkadaşım Kutsı'nin kardeşi Ulvi bey.

Hemen irtibata geçtim. "Ben hemen gerekeni yapıyorum. Siz merak etmeyin. Bugün poliklinikteyim ama ben şimdi yanına gidiyorum. Yarın da yoğun bakımda nöbetçi doktor benim. Ne gerekiyorsa elimizden geleni yaparız. Sizin babanız benim babam"

Bugün...

Sabah aradım bilgi aldım Ulvi hocamdan.

Öğlen aradım bilgi aldım Ulvi hocamdan.

Saat iki gibi aradım. "Babamızın yanındayım. Şu an entübeye alıyorum" dediği an kendimi kaybettim.

Ağlayarak, "Yapmayın hocam. Babamı entübe etmeyin" dedim o anki panikle.

Entübe...

Uyutup, makineye bağlayacaklar ve entübe olan hasta denilince bizim umutlarımızın tükendiği an gibi çünkü.

"Abi, mecburum. Bilinç sıfır. Kan değerleri çok düştü. Zaten başka çaremiz yok. Mecburum."

Küçük kıyamet koptu o an. Duyan, arayan, soran herkese gözyaşlarıyla durumu anlatmaya çalıştım. 

Akşam gittim doktor beyin yanına.

Odasına girdim. Tüm süreci anlattı ve yaptıklarını. Tüm imkanlarını babam için seferber etmiş Ulvi hocam.

"Babamın durumu nedir hocam" dediğimde, "Şu an bir şey diyebilmem için erken ama..."

"Ama..."

"Durumu kritik."

Babamı da gördüm. Makineye bağlanmış ve uyutuluyor.

Bembeyaz nur gibi yüzü. 

Teşekkür edip gözyaşlarıyla ayrıldım hastaneden.

Artık dua dillerimizden düşmezken, elimden de telefon düşmüyor.

Doktor Ulvi diye telefonum çalar mı, çalmaz mı?

Bir yandan çalsın derken, bir yandan da çalacak diye yüreğim ağzımda bekliyorum.

Ya Doktor Ulvi bey arar da acı bir haber verirse...

Neler Söylendi?

HAYRİ BOSTAN

Geçmiş olsun Sami Bey kardeşim. Öyle güzel anlattın ki 2001'in 2 nisanında kaybettiğimiz rahmetli babamın hastalığında yaşadığımız panikleri, çaresizlikleri hatırladım. Hasta olan değil eceli gelen ölür Sami Beyciğim. Bizler Allah'a aitiz ve O'na döndürüleceğiz bir gün. Rabbim acil şifalar versin. Dualarımız babacığın için. 1 yıl önce

Abdulrahim

Rabbim hayırlı haberler almayı nasip etsin. 1 yıl önce

Müslüm Işıklar

Allah şifa versin, dualarımız sizlerle. 1 yıl önce

Aysun Eliş

Allah şifa selamet versin bende dahil bir çok insan babanizi merak ediyor duasında anıyor. Rabbim şifa versin hepimiz sizinleyiz 1 yıl önce