ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 05-12-2024 20:24   Güncelleme : 10-12-2024 02:10

Piyanistin Balerine Aşkı / Nevin Aktekin Gülfırat

Nevin Aktekin Gülfırat -PİYANİSTİN BALERİNE AŞKI 

Piyanistin Balerine Aşkı / Nevin Aktekin Gülfırat

PİYANİSTİN BALERİNE AŞKI

Yer: İstanbul Beşiktaş Fulya Sahnesi. Uzun, simli kumaştan yapılı olan sahne perdesi açılır açılmaz alkışlar ve görkemli sahne ışıklarının yanmasıyla sahnede beliren bir piyanist, maharetli parmaklarıyla biraz sonra başlıyacak  bale gösterisi için piyanosunu çalmaya başladı.

Otuzlu yaşların başında, orta kumral saçları, atletik bir vücuda sahip bu piyanist; uzun, ince, maharetli parmakları ile piyanosunu çalarken, piyanosuyla ruhsal bir bağ ile bütünleşmiş olduğu izleyicilere bile geçiyordu.

Bütün seyirciler bu eşsiz piyano resitaliyle kendinden geçmiş, başka âlemlere dalmıştı.
Dakikalar içerisinde parmak uçlarından bir kuğu gibi süzülerek sahneye adım attı uçuş uçuş tütüsü, beyaz kostümlü, kırmızı papuçlu balerin.

Sanki rüzgarın içinden geçerek piyano sesinin ahengiyle dans ediyordu, bir taraftan da bir girdabın içinde ölüm ile savaş eder hali vardı bu kırmızı papuçlu balerinin.

Evet, evet, bu bir ölüme meydan okuma dansı olmalıydı.

Hem zehirli hem tatlı bir havası  vardı balerinin.
Bir an genç piyanist ile balerin göz göze geldiler. Saniyeye nice tarif edilemez duyguyu sığdırırcasına piyanist genç, o bakışın etkisiyle müzik perdelerinin arasında yükselirken balerin de bir kelebek gibi uçuyordu.

Piyanist coşkuyla çaldığı notalarda balerine adeta aşkını ilan ediyordu, etmesine de balerin bunu hiç bilmiyordu.

Seyirciler büyülü bir şekilde balerinin dans koreografisini ve piyanonun coşku ile çalınışını nefes almadan izliyorlardı. Onlar ile birlikte piyanist de gözlerini alamıyordu balerinden.
O, onun gizli aşkıydı, hem de tutkuyla sevdiği küçük prensesi…

İkinci kostüm ile sahnede siyah bir kuğu oldu balerin, sonra boynunu büktü.

Konuşmuyordu ama vücut dili, müzik ile senkronize olup içeride bir yerlerde var olduğu belirgin acıyı dansına aktarırken insan iliklerine kadar içindeki acıyı, hüznü hissediyordu.

Ruhu, bedeni ahenk içinde müzik ile bütünleşmiş şekilde dans eder gözüküyordu. Uçuyordu sahnede bir köşeden öteki bir köşeye.

Bir anda ayağı takılıp, acı galebe gelip yere düştü. Rol müydü, gerçekten düşmüş müydü, bir muamma iken ışıklar ve perde kapandı.

Sonra selam verilmek üzere tekrar sahne açıldı.

Piyanist, sevdiği kadının selam verirken de olsa ellerinin avucunun icinde olmasından mutluydu ve bu onun için bu gösterinin en güzel ânıydı.
Sordu piyanist sahne önünde seyircilere selam verirken fısıltı ile balerine:

- Öldürdün mü içindeki acıyı?

"Öldürdüm” dedi.

“Ama her sahnede her dans edişimde o acı içimden çıkıyor ve bir an da olsa kaybettiğim  babamı bularak onu yaşatıyorum. Rüzgârım oluyor, içimden geçiyor, ‘aferin kızım, uç uçabildiğin kadar, özgürsün’ diyor. Sonra müziğin ahenk değişimi ile o rüyadan uyanıyorum.
‘Ah baba, küçük kızın büyüdü ve sen yoksun.’ diyorum kendi kendime ve bil ki muhtaç sana bu kanatlar, tekrar uçabileyim, her sahnede senin eşliğinde’ diyorum. "Son sahnede düşmem de bu yüzden" dedi balerin.

Piyanist genç balerin kızın kulağına usulca fısıldadı:

"Ben de seni piyanonun tuşlarında buluyorum her çaldığımda. Peki ikimiz için, tekrar yaşadığımızı hissetmek için güzel bir neden olsun mu?
Var mısın aşk ile dirilmek için sana yeni bir kanat hediye etmeme?" dedi piyanist.

Balerin "Ama nasıl olacak içimde bunca acı varken?"

"Ah prenses, acı mutluluğun bir adım öncesidir, bana inan" dedi ve narin ellerinden öptü balerinin.

"Peki öyle olsun şovalyem, varım" dedi tatlı ve aşk zehri saçan gülümsemesi ile balerin.

Sahne perdesi tekrar açıldı, bu sefer yeni bir sahne için.

"Aşka" diyerek!

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi