HAYATTAKİ ADIMLARIM
Hayatta bıraktığı iz gibi, ham toprak yolda da iz bırakarak gidiyordu. Gençliğinde dinç ve çelik gibi olan bacakları ve bedeni, artık kendini destekleyen bir bastona ihtiyaç duyuyordu. İnsan ömrüne benziyordu; evlerin, yapıların ömrü de sınırlıydı.
Yan tarafta eskidiği için yıkılıp yerine yeniden bir bina dikileceği için sac bir materyalle şimdilik insanlarla ilişkisini kesmişlerdi. Güneş ışınları kendini göstermişti, hazan gibi hem soğuk hem de sıcacıktı soğuk sacın üzerinde.
“Ah gençliğim neredesin? Bak kaplumbağa gibi yürüyorum. Hayat şarkısını duyacak kulaklarım eskisi gibi duymuyor. Gençlik şarkım vardı, bitip tükenmeyen; her an içim kıpır kıpır, her yer benim için dans pisti gibiydi.
Sen üzülme, ben varım. Her insanın bir gölge gibi geçmişi vardır. Senin için buradayım, hadi tut elimi. Yeşil dağlarda hayat mücadelesi veren ceylan gibiydin. Ahu gözlerinde menevişler oynardı. Bak, senim ben! Bir ipeğin bedenine serilmiş gibiydi tenin. Güneşi kıskandıran bakışların, ısıtırdı her bakanı.
Benim gölgem sen olamazsın. Gölgem de benim gibi, bastonuyla yanımda tin tin beni takip ediyor. Geçmişimin illüzyonu gibisin. Artık benden fersah fersah uzaktasın.”
İnsanın geçmişi gölgesi gibi takip eder. Tekrar tekrar yaşatır, yaşanmışlıklarını. Herkesten daha yakın ve anlayandır. Ara ara filim izler gibi izleyip bakmak gerek.
Ham meyvenin olgunlaşmış hâli gibi ilerlemiş yaş…