ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 11-12-2022 18:53   Güncelleme : 13-12-2022 01:59

Hayal Kulübü

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım -HAYAL KULÜBÜ

Hayal Kulübü

HAYAL KULÜBÜ 

Kitap diyarı adında çok güzel bir belde vardı. Havasını mis gibi kitap kokusu sarmıştı. Suyu, doğası, oksijeniyle bambaşka bir yerdi. Bu belde de denize nazır Gönül Restorant'ı dillere destandı. Ruhuma adı oldukça davetkar geldi. O davet Restorant'ın Piri'nden geldi. Davete icabet gerekti. 

Kitap diyarına, kollarımız taptaze, sımsıcak hayatların paketleriyle dopdolu geldik. Ürkek ve meraklı bakışlarla Restorant'a girdiğimizde, genzimde kitapların o eşsiz kokusuyla  ruhumun açlığı uyandı. Eşim ve ben hayran hayran bakınırken, davetli olduğumuz Truva masasına doğru yürüdük. 

Gönül Restorant'ına ilk gelen bizdik. Meraklı, heyecanlı adımlarla masadaki yerimizi alırken, ben kollarımdaki ikramlıkları bir kenara ürkek ve tedirgin yavaşça iliştiriverdim.  Beklemeye başladık.

Restorant oldukça renkliydi.  Masalar binbir çeşit ikramlıklarla dopdoluydu. Hayaller, umutlar, mücadeleler, acılar, azimlerle dolu hayatlar, binbir ikram olarak üst üste masalarda yerlerini almıştı. 

Masanın diğer davetlilerini beklerken, bu gizemli Restorant'ı dolanarak merakımızı gidermek istedik. Masal gibi bir yerdi. Havası umut kokuyor, hayaller hayat buluyordu. Her masa ayrı bir dünya, her ikram büyük emeklerle hazırlanmıştı. Sonra tek tek masaları incelemeye başladık. 

Masanın birinde korlanmış mangal vardı. Savaşın acı tadı umuda durmuş, dua dua göklere yükseliyor, masumlara kol kanat gerene sığınıyordu. Yeryüzü umudun kokusunu barındırıyordu. 

Bir diğerinde tabaklar, çalınan hayaller ve hayatlarla dopdoluydu. Küçücük hayatlara yüklenen kocaman yüklerin ağırlığı vardı.

Bir başka masada ise umudu gökyüzüne bakarken buldum. Kaybettiği mutluluğu yıldızlarda arıyordu. Uzak, imkansız, ulaşılmaz olsa da vazgeçmiyordu. 

Derken masanın birinde de çilekeş kadınların kavrulmuş hayatları meze olmuştu. Yiten hayatlar, çalınan hayaller, işkence dolu hayatlar masada çorba niyetine yerini almıştı.

Hakikatlerle donatılan diğer masalarsa ayrı renk katıyordu restoranta. Sonra tatlılar vardı umut aşılayan, aroması özgüven dolu. Başarmanın yolu azimden geçer diyen. Lezzeti azimdedir denilen tatlılar. Sevgiyle yoğrulmuş, özlemle sulanmış, umutla hasat edilmiş tohumlardan oluşan tatlılar.

Restoran'da en çok ta çocuklar sahnedeydi. Ortamın eğlencesi, umudu, ışığı, geleceği. Cıvıl cıvıl neşe katıyorlardı havaya. Geleceğe ışık tutan, umut olan, bayrağı teslim alacak olan, geleceğimiz çocuklarımız. En zengin, en renkli, en neşeli masaydı onların masası. Çocukların masası, Gönül Restoranı'nın  maskotuydu. 

Sonra masamıza döndük. Bizim masamızda da menü renkliydi. İlk dikkat çeken ise tarihin bilinmeyen karanlık yüzünü, tüm çıplaklığıyla ve belgelerle gün yüzüne çıkaran menülerdi.

Nihayet masamızın ilk güzidesi, elinde kamerasıyla video çekerek Dileği geldi. Neşenin açık adresi. Artık dilekler gerçek olacaktı. Derken restoranın Piri, masanın olmazsa olmaz süsü Gülünü ve tomurcuğunu getirdi.  Bu güzel sofra tabi ki de gülsüz olmazdı. Masanın en ağır taşı, şiirin duayeni, tasavvuf ehli de gelince sipariş verilebilirdi.

Gönül restoranında menü zengindi. Ara sıcakta muhabbet, ana yemekte samimiyet, salata olarak içtenlik ve tatlı olarak ta en doğal haliyle dostluk vardı. İçecek olarak neşe, şaka, şöyleşi, yarışmalar ve tabiki restorantın kuruluş amacı olan Sezai Karakoç'un Mona Rozası vardı. 

Şiirin duayeni, restorantın duayeniyle şiirde kapışınca, içecekler iksire döndü. Lezzet kat be kat katlandı. Karşı masadan ikramlarla ağız tadı damakta kaldı.

Kitap Diyarı, havasında dostluk kokusuyla hayat buldu. Ağız da tat, yürekte huzur, gönülde muhabbet olarak yarım kaldı. Bir sonraki yolculuğun hayali yüreklerimizde ukde kaldı.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi