ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 26-12-2024 18:23   Güncelleme : 31-12-2024 17:24

Elif'in Günlüğünden / Suna Türkmen Güngör

Suna Türkmen Güngör -ELİF'İN GÜNLÜĞÜNDEN

Elif'in Günlüğünden / Suna Türkmen Güngör

ELİF'İN GÜNLÜĞÜNDEN

Son ders zilinin çalmasıyla, kırk kişilik sınıfta sıraların itilme sesleri, konuşmalar, şakalaşmalar ve müthiş bir uğultu başlamıştı. Elif sessizce çantasına defter ve kitaplarını yerleştirmeye çalışıyordu.

Şükran öğretmen, çocukların kendini duyabileceği kadar yüksek bir sesle, "çocuklar sessizce çantalarınızı toplarken bir yandan beni dinleyin."

Bir an sınıftaki uğultular kesildi, tüm çocuklar dikkatle Şükran öğretmene kulak kesildiler.

O gün cuma idi ve okulun bahçesinde İstiklal Marşı töreni yapıldıktan sonra, herkes iki günlük hafta sonu tatilinin heyecanındaydı. Şükran öğretmen; "ödev vermedim biliyorsunuz. Bu hafta sonu ödeviniz yok" dedi. Sınıfta yine uğultular başladı. Tüm öğrenciler sevinç içindeydi.

Öğretmen, "susun ve beni dinleyin" dedi tekrar. Sınıfta ani bir suskunluk ve tüm gözler yine öğretmende... "Önümüzdeki hafta Orman Haftası, sizden bununla ilgili resim, hikâye ya da şiir yazmanızı istiyorum. Kendiniz yazacaksınız. Resim yapmak isteyen resmi kendisi çizecek, başkasından yardım almak yok, tek ödeviniz bu." Dedikten sonra bir de açıklama yaptı;
"Milli Eğitim Müdürlüğü yarışma düzenledi. Yaptığınız bu çalışmalarınızı yarışmaya göndereceğim. Şimdi toparlanıp çıkabilirsiniz." dedi.

Sınıfta büyük bir heyecan oluştu, herkes ne yapacağını söylüyordu. Elif, yine sessizce çantasını topladı, kabanını aldı vestiyerden, tam çıkmak üzereydi ki Şükran öğretmen;
"Murat, Ülkü, Elif siz biraz bekleyin" dedi. Tüm öğrenciler çıkmıştı ve öğretmen bu üç öğrenciye, "Murat senden resim yapmanı istiyorum, Ülkü sen hikâye yazacaksın, Elif sen de şiir yaz" dedi.

Korkmuştu Elif. 'Keşke diğer arkadaşlar gibi ben de istediğimi seçseydim' diye geçirdi içinden. Titrek bir sesle,  "Öğretmenim ben şiir yazmasam, ben de resim yapsam olmaz mı?" dedi.
Daha  kolay gelmişti resim yapmak çünkü.

Öğretmen Elif'e dönerek; "Ben sana güveniyorum. Senin çok güzel bir şiir yazacağından eminim" diyerek güç verdi.

O hafta sonu Elif çok huzursuzdu. Daha 3. sınıftaydı ve hiç yarışmaya katılmamıştı ama öğretmeni öyle istemişti. Belki de öğretmeninin bir düşündüğü vardı ki kendisinden şiir yazmasını istemişti. O da öğretmeninin istediği şiiri mutlaka yazmalıydı.

Sonra düşündü; zaten okulda tüm törenlerde şiirleri ona okutmuyorlar mıydı. Her gün derse girmeden önce tüm okula andımızı da ona söyletiyordu öğretmeni. Ayrıca Hayat Bilgisi dersinde de ormanla ilgili her şeyi öğrenmişlerdi.
Yok...
Kesin öğretmeninin kendisine şiir yazması konusunda bir güveni vardı ve o da bu güveni boşa çıkarmamalıydı.

Epeyce düşündü, sonra ormanı nasıl anlatacağına karar verdi. Başladı yazmaya ilk dizeleri, sonra arkası geldi:

ORMAN

Bir yurt ekonomisinin 
Dumansız fabrikası
Yeşilliği temiz havası 
Çok faydan var bize senin

İlk harfleri sana yazdım
Kitapları sende buldum
Senin sıralarında okudum
Çok faydan var bize senin

Sağladığın oksijenle
Hayat bulduk biz seninle
Serinledik gölgen ile
Çok faydan var bize senin

Kışın üşüdüğümde
Isıtırsın ateşinle
Kuşlara yuva olur 
Korursun sen şevkat ile

Ormanları koruyalım
Kuruyanı budayalım
Yeşil olsun tüm vatanım
Ne güzeldir ormanlarım

Ve şiir tamamlanmıştı ama Elif'in bir yapısı vardı; yaptığı hiç bir şeyi kendisi beğenmezdi. Hiç bir zaman kendine güveni olmamıştı. Yaptığı her şeyde, her konuda "yanlış yaparım" korkusu olur, kendisi bunu dile getiremez, "bunda bir eksiklik olmalı" diye düşündüğünden fikirlerini söylemeye çekinirdi.

Çevresindeki herkes, öğretmeni de dahil Elif hep en iyisini yapar diyorlardı ama... Birileri bunu söylemedikçe, o adım atmazdı. Kendine olan güvensizlik neden kaynaklanıyordu. O küçücük yaşında  kendisi de bunun sebebini bilmiyordu.

Nihayet pazartesi olmuş okul saati gelmişti. Elif isteksizce hazırlanıyordu. Kendisine bir sorumluluk verilmiş, onu yerine getirmişti. Ama "oldu muydu acaba?.."

Öğretmeni ona güvenmişti ve "sen güzel bir şiir yazacaksın'" demişti  ama Elif öğretmeninin güvenini sarsacağından... O kadar korkuyordu ki...

Okula vardığında her zaman olduğu gibi yine çıkıp tüm okula andımızı okuttuktan sonra sınıflara gelindi. Öğretmen sınıfa gelmeden önce tüm çocuklar yarışma için hazırladıklarını heyecanla biribirine gösteriyor, herkes "benimki en güzeli, ben çok uğraştım" diye kendi ödevlerini övüyorlardı. Elif'e sorduklarında, o göstermiyor sadece, ben şiir yazdım diyordu. Çünkü diğer arkadaşlarının hazırladıkları ödevlerin, kendi yaptığından çok daha güzel olduğuna inanıyordu.

Öğretmen sınıfa girince herkes ayağa kalktı. öğretmenin; "günaydın çocuklar" diye selamlamasına, hep bir ağızdan "günaydın öğretmenim" diye cevap verdikten sonra yerlerine oturdular.

Öğretmen; sınıf başkanına ödevleri toplamasını söyledi. Tüm ödevler, masasında toplandıktan sonra normal derslerine dönmüşlerdi.
Öğretmen,  Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderecek ve sonuçlar da on beş gün sonra açıklanacaktı.

Bu on beş günlük süreç çabucak geçmişti. Zaten Elif yarışmayı unutmuştu bile, hiç bir şekilde de şiirinin güzel olduğunu düşünmemişti zaten. Her zamanki gibi o yine beğenmemişti kendi yazdığını.

Öğretmen de konuşmamıştı hiç yarışma ile ilgili. Demek ki o da beğenmemişti şiirini.

O gün gelip çatmıştı.
Derste öğretmen, "çocuklar Milli Eğitim Müdürlüğü’nden sonuçlar geldi" dedi ve Elif'in tahtaya çıkmasını istedi.

Elif, o an ne olduğunu tam anlayamasa da biraz heyecan, biraz korku ile çıktı tahtaya. Öğretmen Elif'in şiirinin yazılı olduğu kâğıdı vererek eline, sınıfa okumasını istedi.

Sınıftaki bütün öğrenciler henüz ne olduğunu anlamasalar da dikkat kesilmiş, merakla Elif'in ne okuyacağını bekliyorlardı.

Elif yazdığı şiiri hem heyecan ve hem de titreyen sesiyle tüm sınıfa okudu. Şiir bitince Şükran Öğretmen, "Elif'i alkışlayalım çocuklar. Şiir dalında arkadaşınız Elif'in şiiri 1. oldu" deyince tüm sınıftan alkış sesleri yükseldi. Elif ise ne yapacağını, ne diyeceğini bilemez halde öğretmenine bakıyordu. Dili lal olmuş, dizlerinin bağı çözülmüş, düştü düşecek. Çok şaşkındı, nasıl olurdu, kendisi hiç beğenmemişti ama...

Sonra ise okul müdürünün ve diğer öğretmenlerin onu kutlamaları, Elif'i adeta bir hayal dünyasındaymış gibi mutlu etmişti. Okulun bütün öğrencilerine düzenlenen bir törenle şiirini seslendirmesi, bütün öğrencilerin onu çılgınca alkışlamaları,  Elif'e ömrü boyunca unutamayacağı bir mutluluk yaşatmıştı.

Daha sonra da Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hazırladığı ailelerin ve diğer derece alan öğrencilerin de katıldığı törende büyük bir coşku, heyecan ve mutluluk içinde ödülünü almıştı Elif. Bu olay onun hayatında bir dönüm olacaktı.

O günden sonra Elif, gördüğü her çiçeğe, böceğe, resime, objelere, olaylara daha çok şiirler yazmaya başlamıştı. Ancak hâlâ cesareti yoktu kimselerle paylaşmaya. Öğretmeni bunu fark etmiş ve yazdığı şiirlerini kendisine getirmesini söylemişti.

Elif'in sadece öğretmeniyle paylaştığı şiirleri, her hafta öğretmeni tarafından okul panosuna asılmaya başlanmıştı bile.

Okulun bütün öğrencileri tarafından okunup, beğenilen şiirleri, Elif'in hayallerini de çok yükseklere taşımıştı.

Artık hayallerinde, bir gün tüm ülkede, hatta daha da ötesi tüm dünyada beğenilerek okunan...

Yazdığı şiirler dilden dile dolaşan...

Sözleri bestelenen, çok satan kitaplar, şairler arasına giren ünlü bir şair olacaktı.

Artık Elif, o kendisine inanmayan, yazdıklarına güvenmeyen Elif değildi.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi