ARİF'İM
Heey
Oturduğu yerden dünyayı kurtaranlar
Hele bir kulak verin
Dinleyin
Size anlatacaklarım var
Bilir misiniz
Kucağımda ne aslanlar yatar
Ağrı
Nemrut
Munzur
Süphan
Cudi
Üfler acı acı nefeslerini
Yakar kavurur
Ateşler içinde tüm benliğimi
Aklımda
Zıvanadan fırlamış
Şirazesi bozulmuş
Kanırta kanırta
En delisinde kaşınmış
Kan revan içinde bitik
Zincirlerinden kopmuş
Kiymetli soruların yokuşlarında
Yitik cevapların izlerinde
Sırtımı dayadığım
Yorgun kayalıklarda
Serçe ürkekliğinde gecikmiş
Menzilsiz sabahlarda
Kemirir beynimi buz gibi ayazlar
Hiç ısınmadı içimiz
Üşüyorum
Üşüyorum
Zemheri kaçkını dağ yellerinde
Savurur her yana bedenimi
Küllerimde
Zehirli bir akrep gibi
Sanki sokmuş sineme ellerini
Sıkar da sıkar ruhumu
Parmak uçlarında saplanmış
Kör bir bıçak gibi
Her nefes alışımda
Hâlâ ciğerime batar
Kar kaplamış diyarlarda
Buza kesmiş
Aslanların altın saçlı yeleleri
Sayamadım kaç zaman oldu
Topladım yerlere düşmüş
Güllere hasret çileli bülbülleri
Sırtıma vurduğum güneşlerde
Bir bilsen
Kaç ömür soldu
Çek bırak
Çek bırak
Ben bıraktım
Bırakmadı peşimi
Bir türlü bitmedi
Taşları yastık ettiğim
Derin uykuların
Kilitli gardroplarında
Saklanmış bir öcü gibi
Çıkmaz karabasan girdaplarında
Çökmüş
Göğsümün çeperine
Bırakmaz
Bir an bile
Tutar beni
Nefes nefese
Kan ter içinde
Korkulu kâbuslarda sahipsiz
Münzevi bir çığlık gibi
Hâlâ
Bıkmadı
Vazgeçmedi benden
İçimde doldur doldur boşaltların
Kesilmedi bir türlü
Çıldırtan ayak sesleri
Bir uçurumun kenarından
Uçsuz bucaksız koyaklarda
Tutuşturdum ateş böcekleriyle
Yaktım kalbimin her zerresini
Kül ettim sevdiklerime
Sağır mı olmuş tüm sultanlar
Göz gözü görmez bu gecede
Umursamaz bizi hiç kimse
Adım başı her destanda
Bildiğim tüm lügatlarda
Lâl olmuş sanki tüm diller
Çıkmaz solukları
Tek/bir hecede bile
Vay senin
Vurdum duymaz ülkem benim
Yokmu lan
Yok mu
Kimsecikler görmez izimizi
Ufku yırtan izli mermiler gibi
Şu cennet vatana gözünü kırpmadan
Düşüp toprağa
Seve seve
Feda olan canları
Yoksa kıyamet mi koptu da
Öldü mü herkes
Aah ah yok mu lan
Yok mu
Bunca olup biteni bir yazan
Merkep yükünce
Bu kadar kelâmlarda
Bir deyin hele
Bir deyin
Kim yazdı da
Mürekkepler tükendi
Hiç ama
Hiç kimse sormadı hâlımızı
El ne yapsın
Kör topal babamızı
Görmedi alnımızdaki
Âlımızda
Bir yıldız gibi parlayan
Kefenlere sarılı akımızı
İçerim kaynar
İçerim kazan
Kaynar içerim kazan kazan
Kaynar kaynar içerim
Bilmem
Hangi soysuz attı bu nârı ateşi
Erinme beyim
Bir yol koltuğuna yaslan
Gömül yumuşacık minderlere
İncitmeden kendini
Elini
Eteğini
Kaldır şu bizi bilmez serini
Bir göğe bak
Bak işte gördün mü
Duman duman feryadım arşa erişti
Yanar
Gözlerime batan saman yollarında
Ağıtlarımın kıyısına vura vura
Tüter gider şu ömrüm
Uçuşur
Gözlerimde kelebekler
Alev alev
Dinmez
Bitip tükenmez
Hem sağır
Hem de dilsiz
Laftan anlamaz
Bilsen ne merhametsiz
Bir cehennem kaynar ki
Fokurdar kanım
Damarlarımda sızlar
Avaz avaz çıldırtan sızılar
Yeter be yeter
Yeter artık
Baksana
İçerim sanki Arasat Meydanı
Bir ananın evlatları gibi
Türk’ü Kürd’ü Arap’ı Laz’ı
Zaza’sı Çerkez’i
Nereye lan nereye
Görmüyor musunuz
Çıkarın
Atın şu at gözlüklerinizi
Yırtıp fırlatın
Okuduğunuz tüm sözcüklerinizi
Diyecek bir şeyim kalmadı
Tükendi kelimelerim
Bu elleri öpülesi yiğitlerin
Farkına varın artık
Yüreğim aslan mezarlığı
Koyacak yerim kalmadı
Sıkılı bir yumruk gibi boğazımda
Bir dokunsan bağrıma
Taa şurama geldi
Şimdi sıkar bedenimi
Genişler kabuklarım evren gibi
Vurur şâvkında
Şah damarım kabar kabar
Kanlı gözyaşlarım Fırat gibi
Akar dolunaylı tepelerden
Kayar
Yıldız yıldız
Boğulur gider
Gözlerimde yakamozlar
Ağlarsa anam ağlar
Gerisi yalan ağlar
Bu vefasızlığın çarmıhında
Cefalara dağlanmış halıma
Dağlar dayanmaz feryadıma
Acır
Yerlere kadar iner zühre
Siler gözyaşlarımı bu dağlarda
Utanmadan
Usanmadan
Sıkılmadan
Her gece
Işığında
Öper alnımdan
Gözyaşlarım
Parlar
Pırıl pırıl
Bir tarla faresinin gözlerinde
Çakar
Dörtnala koşan atların
Nallarından sıçrayan şimşekler
Cirit oynar benimle
Bu velveleci gecede
Şimdi
İstanbul’dan uzakta
Boğaza karşı
Bir kahve tüter burnumda
Kıbrıs Radyosu’nda Orhan Baba
Dilimde küflenmiş
Eski bir acı yara
Yarar sinemi bu dağ başında
Kurşun gibi ağır gecede
Bir mermi gibi
Düşer aklıma
Yanarım
Kanarım
Arif bir serde
Bilge bir hiçliğe
Aah ulan ah
Ay doğmadan
Yetişseydin
Adam olsaydın
İlk atımda
Beni vursaydın
Bıraksaydın da
Ben
Ölseydim
Bu kahpe gecede
Dilimin ucunda bir damla kan
Kim ulan kim
Kim
Artık kim durdurabilir ki
İçerimde kopan kıyameti
Saydırırım şarjörleri
Gözüne gözüne
Cudi’nin tepesine düzüne
Yağarım sağanak sağanak
Taşına toprağına çimenine
Bir gece vakti bu dağ başında
Anadan ayrı
Babadan ayrı
Yardan ayrı
Ayrılığa söz kesmişim
Gayrı önce vatan
Bayrak deyiverip
Sarmışım taşını toprağını
Düğün etmişim
Çaldırmışım çifte çifte davulları
Sırtımızı birbirimize teslim etmişiz
Bir ağacın gövdesine bağlı dallarda
Şu gökkuşağı renkleri altında
Kardeş gibi
Bağdaş kurup şu yer soframızda
Dudaklarımın kıyısına vurmuş
Çamurlu izlerimde
Kanlı çizmelerimde durulmuşum
Durmuş
Hayatım
Pıhtılaşmış bir damla kan gölünde
Can çekişen
Boynu bükük gelincik yapraklarının
Karasında
On altı kör kurşun hârında
Kapkara yazgıların
Kıyılarında
Boğulmuş
Eremeden daha yazlara
Kırılmış goncalarım
Henüz daha baharında
Açmadan solmuş bir çiçek gibi
Sapsarı sonbahar yapraklarında
Kurumuş gitmiş
Çürümüş simsiyah sağ yanımda
Aah kalbim
Parça parça
Altı kırık kaburgamın altında
Yaralı kalbim
Uzayıp giden
Perde perde
Platin suretlerde
İğneli beşik sedyelerde
Kanter içinde
Ölüm uykuların zirvelerinde
Cebelleşirken ve
Yeni yetme amansız bir vakitte
Zamansız saatlerde
Yâr
Yardan bırakmış beni
Düşmüşüm
Yaradan tutmuş beni
Bir varmış
Bir yokmuş
Düşmüşüm meğer
Düşlerden
Terki diyar papatyaların
Vefasızlığında
Dağ yellerinin sırtına tünemiş
Çakal seslerinde
Cırcır böceklerinin şarkılarında
Düşen her yaprağın feryadı figanında
Ağlar durur
Eli kolu bağlı çaresiz tüm fallar
Bir kılıç gibi
Dikilmişim
Dünya cadısının karşısına
Yürü lan demişim yürü
İt ürür kervan yürür
Yürü
Gecenin karanlığında
Yurdumdan uzakta
Irak bir diyarda
Çakal sürüsü
Sırtlan takımı çemberinde
Ateşler altında
Şen bir kahkaha da dizilmiş inci gibi
Vatan toprağımın gülen yüzünde
Durmaz
Yürür kara gece
Yürür üstümüze
Bürür
Kara kara sürmeleri bedenimizi
Bir mil gibi çekilen gözlerimizde
Göklerden damla damla
Nurlar düşüyor yerlere
Gördün mü
Bak
Arzda
Otuz iki cennet namzeti
Heybetleri
Sanki Hamza gibi
Yürür
Sanki bedrin aslanları
Tutar sıkar ümüğünden
Tükürür
Ölümün arlanmaz kahpe yüzüne
Titrer durur
Bir kayanın dibine sinmiş korku
Ey toprak yüreğini kabart
Ey dağ eğ başını
Ey taş yuvarlan utancından
Heey hey bak nasıl da
Kıskanır gökte melekler
Muhammed’in askerleri geliyor
Allah der kalkar
Allah der yürür Ömer’im
Allah der düşer toprağa Arif’im
Alır sırtlarına kara kara taşları
Değmesin diye ayaklarına
Hepsi daha yirmisinde
Cennete giden bu kutlu yolda
Rahman’ın merhametince
Yol verir karıncalar
Yol verir mehmetime
Bir şey olacak
Biliyorum
Bir şey olacak
Bak
Ömer tedirgin
Bir Allah de bee
Ne olacaksa olsun
Bir avuç çapulcuya mı
Meydanı bırakacak
Muhammed’in ordusu
Kefenleri giyinmiş
Ceplerinde son mektupların
Kurumuş kanlı mürekkepleri
Alıp eline hiç okudun mu
Sürdün mü yüzüne
Bilir misiniz
Düğüne gider gibi güler
Gider güler ölüme
Başımız duman duman
Biz otuz iki adam
Adam gibi adam
Emir demiri keser
Her şey vatan için
Bayrak için
Sana canım feda deyip
Düştük yola
Önümüzde bir köpeğin köpeği
İndik vadiye geçtik pozakiyi
Karşımızda
Kelga
İkiz Kızlar Tepesi
Aklımda
Arif
Onun aklında yâr
Yârin adı can
Can
Sevcan
Arif
Arif
Arif’im
Sana şifa olacak
Yok be aslan parçası
Yok
Ama
Yok hiç bir tarifim
Bir bilsen ne çaresizim
Gözlerimdeki topraklara
Sulanmış boydan boya
Kanlı izlerime basa basa
Hiçliğe mi gözünü açacak
Dedi
Günahsız bebeğim
Aah bebeğim ah
Sen
Hiç değilsin
Her şeyimsin
Minik avuçlarında tuttuğun izler
Babamın vebali
Yol uzun
Gece yorgun
Yorgun gecede
Bekler
Salyası dizinde
Bilmem kimin iti
Kahpe pusularda
Sanki
Bir cehennem zebanisi
Köpek hırlıyor
Duydunuz mu
Ömer dedi bu bir tuzak
Diyarı ırakta
Çöreklenmiş
Sinsi bir yılan
Adı batasıca
Adı Abdülrezzak
Suriyeli bir Arap Yahudisi
Tim dikkatli eli tetikte
Tim cennetin aralık kapısında
Kara gecenin bedeninde
Yürüyoruz
En önde ben
Sırtımız Arif’e emanet
Güneşin önünde
Eriyen
Aciz bir kardan adam değil
Boyu heybetli
Nar yürekli
Adam gibi adam
Kesiyor bizi bir kahpe
Sureti nadan
Sıkıyor
Sıkıyor gece beni
Sıkıyor ruhum bedenimi
Bu yüzden
Bu yüzden ben
Palaska takmam laan
Bu ne sessizlik
Kimin bu densizlik
Susmak dilsiz şeytan işi
Edepsiz
Edepsiz
Susmayın konuşun nedir
Niye bütün bu olanlar
Anlatın
Ne oluyor lan
Ne oluyor
Ne
Ne
Ne oluyor lan
Ne
Mehmetçiklerimize
Polisimize, ve bütün güvenlik teşkilatı
Mensuplarına