YÜZÜNDE AĞLIYORDU GÜLÜMSEMELER
Kapısının anahtarını iki kez çevirdi kadın.
Omuzunda çantası.
Saçlarında kızıl bir güneş.
Gül kurusu ojeler parmaklarında
Bir de inadına bir gülüş.
Sabahın serinliğine tuttu yüzünü.
Ne kolay bitmişti her şey.
İkisinin de yüzünde ağlıyordu gülümsemeler.
Her şey gönlünce olsun demişti yirmi yılın ardından.
Oysa gün gün birikmişti içinde fırtınalar.
Herkes kalabalıkları toplarken içinde
O parçalara ayırmıştı kendini.
Herkese yetecek bir parçası vardı nasılsa.
Anneydi çocukların saçlarından okşarken.
Gelindi. Yengeydi. Eltiydi. Görümceydi. Ablaydı.
Canı sıkılanın arkadaşı
Her ağlayanın sırdaşıydı.
Eksik cümlelerin tamamlayanı, bulmacaların bilinmeyenlerini çözeniydi.
Mutfak kokusuydu biraz
Biraz değil, çokca çiçek kokardı bir de.
Yüzüne değince o özlediği nefesin sıcaklığı unuturdu her yorgunluğu.
Yüreği her zaman sarılmasa bile kolları hep sarıyordu yaşamak istediği adamı.
Her şey gönlünce olsun demişti o son imzaların ardından.
Gönlüm bu hale seninle geldi diyemedi.
Seninle birikti bu fırtınalar
Bu bağıran suskunluk
Gözlerime düşen bu ölüm sensin diyemedi.
Tamam işte.
Büyüdü çocuklar.
Herkes çizdi yolunu.
Benden buraya kadar.
Yirmi yıl anne oldum.
Yirmi yıl kadın oldum.
Yirmi yıl her söyleneni yutan kuyu oldum
Ses geçirmez duvar oldum yirmi yıl.
Benden başka her şey oldum
Benden bu kadar.
Tuvallerime düşen renkler niye hep gökkuşağı hiç düşündünüz mü
Odamın ışığı niye hep açık
Niye hep ağzımda sigaram
Elimde kahve fincanı
Niye ellerim hep soğuk
Hiç düşündünüz mü
Omuzum.
Ahh ne çok ağlıyor omuzlarım.
Ellerim. Ayaklarım. Dizlerim.
Dokunulmayan saçlarım ne çok döküyor kendini yerlere.
Ne çok ağlıyor her uzvum.
Şimdi kendimi öldürüp yeni bir ben yaratmanın zamanı.
Hayır, hoşça kalmasın beni benden alan ne varsa
Ben beni bulana kadar
Hiç kimse benden sonra hoşça kalmasın.
Eliyle yokladı tekrar kapıyı.
Saçlarını iki yanına savurup yürüdü. Yürüdü.